22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Başımdan geçenleri, nefes nefese, sonuna kadar anlattım. O zâtın çehresi değişti ve<br />

anlattıklarımı tasdîk etmedi ve; "Hayâl görmeyesin?" buyurdu. Ben de; "Efendim, adım gibi<br />

biliyorum, hâdise aynen böyle oldu." dedim. Bana yaklaştı ve; "Yavrum, dediğin doğrudur.<br />

Sakın bu hâdiseyi ifşâ edip, açığa vurma" buyurdu ve ayrıldı.Bundan sonra, bende ilim ve<br />

edeb öğrenme arzusu çoğaldı ve tasavvuf yoluna girdim. Muhyiddîn-i İskilibî'nin<br />

talebelerinden olmakla şereflendim."<br />

MÜBÂREK OLSUN<br />

Şeyh Hacı Çelebi şöyle anlatır: Kardeşim Müeyyedzâde kadıaskerlik vazifesinden ayrıldığı sırada,<br />

berâberce Muhyiddîn-i İskilibî hazretlerine vardık. Vazifeden alınmanın üzüntüsü, kardeşimin<br />

yüzünden belli oluyordu.Bu sırada Muhyiddîn-i İskilibî, onun için güzel bir minder döşetip, üzerine<br />

de pek süslü bir yastık koydurdu. Buyurdu ki: "Kadıasker iken niceyse, öylece bu minderde otursun<br />

ve yastığa da ona göre öylece yaslansın." Kardeşim de bu emri tutup, kadıasker iken nasıl oturuyorsa,<br />

öylece oturdu. O zaman Muhyiddîn-i İskilibî; "Vazifeniz mübârek olsun." buyurdu. On beş gün<br />

geçmeden Yavuz SultanSelîm Hânın fermânı gelerek, tekrar kadıaskerliğe getirildiği ve hemen<br />

Edirne'ye gelmesi bildirildi. Müeyyedzâde, sevinç ve neşe içinde Edirne'ye gidip, aklından bile<br />

geçmeyen ihsânlarla karşılaştı.<br />

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.245<br />

2) Tâc-üt-Tevârih; c.2, s.576<br />

3) Şakâyik-ı Nu'mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.349<br />

4) Şakâyik-ı Nu'mâniyye Zeyli (Atâî); s.344<br />

5) Sefînet-ül-Evliyâ; c.2, s.277<br />

6) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.14, s.264<br />

MUHYİDDÎN MUHAMMED;<br />

Osmanlı devri din ve fen âlimlerinden, tasavvuf büyüklerinden. İsmi Muhammed bin<br />

Abdullah, lakabı Muhyiddîn’dir. Âlimler arasında Mehmed Bey olarak tanınırdı. Doğum<br />

târihi ve yeri tesbit edilememiştir.<br />

Muhammed bin Abdullah, Sultan İkinci Bâyezîd Hânın kumandanlarından idi. İlme ve<br />

tasavvufa karşı aşırı istek ve arzusu olduğundan, idâreciliği bırakıp, kendisini ilme verdi. O<br />

zamânın âlimlerinin çoğundan ilim öğrendikten sonra, Muzafferuddîn Acemî ve Fenârî<br />

Muhyiddîn Çelebi'nin sohbet ve derslerine devâm etti.<br />

Sonra Ahmed ibni Kemâl Paşanın hizmetine girdi. Din ve fen ilimlerinde de yetişti.<br />

Tasavvufta da yüksek derecelere kavuştuktan sonra, medreselerde müderrislik yapmayı arzu<br />

etti. Evvelâ İstanbul’da Mustafa Paşa Medresesinde ve diğer bâzı medreselerde müderrislik<br />

yaptıktan sonra, Edirne’de Üçşerefeli medreselerinin birinde vazife aldı. Burada müderrislik<br />

yapmakta iken, geçirdiği bir rahatsızlık sebebiyle vazifeden ayrıldı. Sonra sıhhat bulup, deniz<br />

yoluyla Mısır’a gitmek üzere yola çıktı. Denizde giderken, düşman gemileri müslümanların<br />

etrâfını iki taraftan çevirdi. Şiddetli cenk oldu. Rüzgâr da düşman gemilerinin tarafına uygun<br />

estiğinden, onlar gâlip geldi.<br />

Muhammed bin Abdullah, Allahü teâlâya sığınarak, Kur’ân-ı kerîmde Kasas sûresi 21. âyet-i<br />

kerîmesinde Mûsâ aleyhisselâmın yaptığı bildirilen duâ ile duâ edip; “Yâ Rabbî! Beni zâlim<br />

kavmin şerrinden koru!” diye yalvardı. Bu anda fırtına şiddetlendi. Sâhile ulaşmak<br />

mümkün olmadı. Fırtına çok şiddetli estiğinden müslüman gemisinin idâresi tamâmen

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!