22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Kendini beğenmemek için, Allahü teâlânın kendisine yaptığıihsânları, nîmetleri düşünmeli.<br />

Malını helâl yere harcetmeli, haramlara vermemeli. Nefsi, keyfi için, mevki, makam<br />

istemeyip, buraları insanlara hizmet yeri bilmeli. Beş vakit namazı vaktinde kılmayı birinci<br />

vazife bilmeli. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği îmân ve işleri iyi öğrenip, kendini bunlara<br />

uydurmalı. Yâ Rabbî! Bizlere ihsân ettiğin nûru, hidâyeti arttır. Bizi affet! Sen her şeyi<br />

yapabilirsin."<br />

1) Umdet-ül-Makâmât; s.389<br />

2) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye (49. baskı); sh.637<br />

3) Hazînet-ül-Me'ârif<br />

4) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.16, s.129<br />

MUHAMMED URRE;<br />

Şam’da yetişen Şâfiî mezhebi âlimlerinden ve evliyânın büyüklerinden. İsmi, Muhammed<br />

babasınınki de Muhammed’dir. El-Bikâ’î el-Hammârî nisbeleri vardır. Urre diye tanınır.<br />

Tasavvufta Düsûkiyye koluna mensub idi. Şam yakınlarında bulunan Bikâ’ beldelerinden<br />

Hammâre’de yetişen Muhammed Urre’nin, doğum târihi bilinmemektedir. 1590 (H.999)<br />

senesinde bir salı günü vefât etti.<br />

Muhammed Esed es-Safdî gibi zâtların sohbetlerinde ve derslerinde yetişen Muhammed<br />

Urre, zamânında bulunan evliyânın en büyüklerinden oldu. Her ân Allahü teâlâyı zikrederdi.<br />

Göz açıp kapayacak kadar zamandan daha az zaman da olsa, hiçbir ân Allahü teâlâdan gâfil<br />

olmaz ve O’nu zikretmekten geri kalmazdı. Çok ibâdet eden ve Allahü teâlâyı çok zikreden<br />

evliyâya mahsus olan nûra, mânevî güzelliğe sâhip idi. Bu nûr, onun yüzünde her zaman belli<br />

olurdu. Mübârek yüzü gül gibi olup, ay gibi parlardı ve etrâfa nûr saçardı.<br />

Bir gün Şam civârında, Bikâ’ beldelerinden olan Gazze beldesinden bir grup kimse, odun<br />

toplamak üzere Lübnân Dağına gitmişlerdi. Bu toplulukta Ömer bin Hıdr isminde bir kimse<br />

vardı ve bu kimse cünüb olarak yola çıkmıştı. Gazzeliler dağda odun keserlerken, gizliden<br />

gelen hafif bir sesin kendilerine hitâb ettiğini ve; “Ey Gazze ehli! Size âsîler, yol kesici<br />

eşkıyâlar geliyor.” dediğini duydular. Bu sesi duyar duymaz paniğe kapılan insanlar, hemen<br />

kaçarak Gazze’ye döndüler. Fakat Ömer bin Hıdr gitmemiş, olduğu yerde kalakalmıştı. Bu<br />

arada, birden bire karşısında Muhammed Urre’yi gördü. Orada yüksekçe bir yerde, heybetli<br />

bir şekilde duruyordu. Ömer bin Hıdr onu görünce, biraz önce kendilerine seslenip îkâz eden<br />

zâtın o olduğunu anladı. Muhammed bin Urre, Ömer bin Hıdr’a bakarak; “Yâ Ömer! Hem<br />

cünüb olarak dağa gidiyorsun, hem de eşkıyâlardan korkmuyorsun öyle mi? biraz önceki sesi<br />

duymadın mı? Arkadaşlarınla birlikte sen niye Gazze’ye dönmedin?” dedi. Bunları hayretle<br />

dinleyen Ömer bin Hıdr çok utandı. O hâlde bulunduğuna çok pişmân oldu. Mahcub bir<br />

şekilde ağlıyarak; “Ey Efendim! Bu hâlime pişmân oldum. Allahü teâlâya tövbe ediyorum.”<br />

diyordu.<br />

Muhammed Urre’yi sevenlerden, onun büyüklüğünü tanıyanlardan bir kimse, bir yolculuğa<br />

çıkmıştı. Geçeceği yollar gâyet tehlikeli idi. Bu kimse kendi kendine niyet edip, eğer sağ<br />

sâlim Şam’a geri dönersem, Muhammed Urre hazretlerine Allah rızâsı için elbise vereceğim<br />

diye nezretti. Fakat bu niyetini kimseye söylememiş idi. Nihâyet, hiçbir sıkıntıya uğramadan<br />

Şam’a döndü. Sabah olduğunda, Muhammed Urre o kimsenin kapısını çaldı ve; “Haydi<br />

nezrini ver.” dedi. O da hemen nezrettiği şeyi ona verdi. Muhammed Urre’nin bu apaçık<br />

kerâmeti karşısında çok hayret etti. Niyetini kimseye söylemediği hâlde, o büyük zâtın,<br />

kerâmet olarak bunu bildiğini anladı. Bu hâdise sebebiyle ona olan muhabbet ve bağlılığı<br />

daha da arttı. Bu bağlılığından dolayı da çok istifâde etti.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!