22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Muhammed Şâzilî'nin arkasından askerler gönderdi, yanına getirtti. Ona sert sözler söyledi ve; "Bu<br />

memleket benim mi, yoksa senin mi?" diye sordu. Muhammed Şâzilî de; "Bu memleket, ne benimdir,<br />

ne senindir. Kahhâr ve tek olan Allahü teâlânındır." dedi. Sonra gönlü kırık kalkıp gitti. Akabinde<br />

Sultâna bir hastalık ârız oldu ki, az kalsın ondan dolayı helâk oluyordu. Hastalığın tedâvisinden bütün<br />

doktorlar âciz kaldı. Sultânın husûsî danışmanlarından durumu anlayan bâzıları; "Bu, Muhammed<br />

Şâzilî'nin kalbinin kırılmasındandır." dediler. Sultân'a, Muhammed Şâzilî'nin gönlünü almanın, ancak<br />

hastalığa çâre olabileceğini anlattılar. Bunun üzerine Sultan; "Hatırını almam için ardından adam<br />

gönderip getirtiniz." dedi. Komutanlar ona gittiler. OnuMısır'ın dışında bir yerde buldular. Sultân'ın<br />

isteğini haber verdiler. O, Sultân'ın yanına gitmeyi kabûl etmedi. Gelenler, Muhammed Şâzilî ile<br />

Sultan arasında tereddütte kaldılar, geri dönmediler. Sonunda Şâzilî, Sultân'a acıdı. Ona, temiz ve<br />

helâl zeytin yağı ile pişirilmiş bir ekmek parçası gönderdi ve onlara dedi ki: "Ona, bu ekmeğin<br />

hastalığını iyileştireceğini söyleyin. Fakat bir daha büyüklere karşı edebi terk etmesin." Sultan<br />

gönderilen ekmeği yiyince, iyileşti. O günden sonra, bu hâdise insanlar arasına yayıldı. Sultan, şükran<br />

borcu olarak, ona bir torba gümüş gönderdi. Gümüşü getiren, onu kürsüde vâz ederken buldu.<br />

Muhammed Şâzilî, gelen kişinin yanındaki gümüşler bitinceye kadar, avuç avuç alıp insanlara attı. Bu<br />

olanlar Sultâna ulaştı. Bunun üzerine Sultan, Muhammed Şâzilî'nin yanına gelip, ellerinden öptü.<br />

Muhammed Şâzilî, ona; "Kalk, şu kuyuya git. Ondan abdest suyu alarak şu fıskiyeyi doldur ki,<br />

kıyâmet günü bu senin için defterinde sevab olarak bulunsun." diye emretti. Sultan elbisesini çıkardı.<br />

Bir kova doldurdu. Ona bu kova çok ağır geldi. Güçlükle çekebildi. Baktı ki, altın doluydu.<br />

Muhammed Şâzilî'ye durumu söyledi. O da; "Onu kuyuya dök ve yeniden doldur." buyurdu. İkinci ve<br />

üçüncü dolduruşunda da böyle oldu. Muhammed Şâzilî buyurdu ki: "Kuyuya, bizim sudan başka bir<br />

şeye ihtiyâcımız yok de!" Bunları gören sultan, Muhammed Şâzilî'ye gönderdiği şeyin ne kadar<br />

değersiz olduğunu anladı.<br />

HASTALIĞI KALMADI<br />

Muhammed Şâzilî'nin hanımı hastalanmıştı. Ölmek üzereydi. Yâ Seyyidî Ahmed! Yâ Bedevî! Rûhun<br />

benimle berâberdir (berâber olsun)." diye söyleniyordu. Rüyâsında hazret-i Ahmed-i Bedevî'yi<br />

gördü.Ağzı ve burnu örtülüydü. Üzerinde, yenleri geniş ve göğsü enli (geniş) bir cübbe vardı.Yüzü ve<br />

iki gözü kızarmıştı. Kadına; "Nasıl olur da beni çağırır ve yardım istersin. Sen bilmiyor musun ki, şânı<br />

yüce olan büyüklerden bir zâtın himâyesindesin. Velîlerden birinin yanında olanların çağırmasına biz<br />

cevap vermeyiz. Yâ Seyyidî Muhammed! Yâ Hanefî! de. Allahü teâlâ sana âfiyet versin!"<br />

buyurdu.Kadın böyle söyledi ve sabah olduğunda hiç hastalığı kalmamıştı.<br />

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.157<br />

2) Tabakât-ül-Kübrâ; c.2, s.88<br />

3) Menâkıb-ı Şemseddîn Hanefî (Betnûnî)<br />

4) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.12, s.342<br />

MUHAMMED ŞENÂVÎ;<br />

Evliyânın büyüklerindendir. İsmi Muhammed Şenâvî’dir. Mısır’da doğdu. Doğum târihi<br />

bilinmemektedir. 1525 (H.932) senesinde Mısır’da vefât etti. Ravh denilen yerdeki<br />

dergâhının bahçesine defnedildi.<br />

Muhammed Şenâvî, çok yardımseverdi. Dâimâ halkın ihtiyaçlarını karşılamak için koşardı.<br />

Herkese, Allahü teâlâyı devamlı hatırlamaları için zikir telkini yapardı. Kimseden hediye<br />

almazdı. Muhammed Şenâvî’nin vâz ve nasîhatleri, çoğunlukla uzun olurdu. Yatsı<br />

namazından sonra başlıyan sohbet, sabaha kadar devâm ederdi.<br />

Yine Abdülvehhâb-ı Şa’rânî anlatır: “Muhammed Şenâvî ile, Muhammed bin Ebû Hamâil<br />

dergâhında vedâlaştım. O; “Bu son buluşmamız değildir. Bir daha buluşacağız” buyurdu.<br />

Aradan bir süre geçti. Ravh mahallesine gittim. Muhammed Şenâvî’nin huzûruna girdim. Son

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!