22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

aşında sarı, bir kısmının başında da mâvi sarık vardı. Bir kısmı maymun, bir kısmı hınzır,<br />

bir kısmı da ay yüzlü idi. Allahü teâlânın beni bu insanların âkıbetlerine muttalî kıldığını<br />

anladım. Onlara arkamı dönüp, Allahü teâlâya ilticâ ettim. Bunun üzerine insanların<br />

hâllerinden bana gösterdiği şeyleri gizledi ve onlardan birisi gibi oldum."<br />

Muhammed Şâzilî, çok pahalı elbiseler giyerdi. Evliyânın hâlleri hakkında bilgi sâhibi<br />

olmayanlardan birisi, bundan dolayı ona kızdı ve; "Evliyânın, sultanlara yakışacak böyle<br />

elbiseler giymekten uzak durması lâzımdır. Eğer bu zât gerçekten velî ise, onu bana verir;<br />

ben de satar, parasını çoluk çocuğuma harcarım." dedi. Muhammed Şâzilî toplantıdan<br />

ayrılınca, elbiseyi çıkardı ve; "Bunu filân kimseye verin. Satsın ve parasını çoluk-çocuğuna<br />

harcasın." buyurdu. Adam onu aldı, sattı ve; "Bu, Allah için verilen yardımdır." dedi.İkinci<br />

toplantıya gelişinde, o elbiseyi yine Muhammed Şâzilî'nin üzerinde gördü. Elbiseyi, onu<br />

sevenlerden birisi satın almıştı. O zaman adam şöyle dedi: "Bu (elbise),<br />

MuhammedŞâzilî'den başkasına yakışmaz." Bunun üzerine Muhammed Şâzilî, elbiseyi yine<br />

aynı adama hediye etti.<br />

Evliyânın büyüklerinden olan Ali bin Vefâ, bir gün bir düğün yemeğindeydi. Düğündekiler;<br />

"Ziyâfet, ancak Muhammed Şâzilî hazretlerinin gelmesiyle tamam olur." dediler. Ziyâfet<br />

sâhibi gidip onu dâvet etti. Muhammed Şâzilî dâveti kabûl edip, düğünün yapıldığı evin<br />

kapısına geldiğinde, "Burada evliyâdan kim var?" diye sordu. Ziyâfet sâhibi; "Ali bin Vefâ ve<br />

cemâati var." dedi. Muhammed Şâzilî, ev sâhibine; "İçeri gir ve benim için izin iste. Çünkü<br />

bir yerde büyüklerden biri olduğu zaman, izin verilinceye kadar oraya girmemek fakirlerin<br />

edeblerindendir." dedi. Ali bin Vefâ izin verdi; onu ayakta karşıladı ve yanına oturttu. Sohbet<br />

ettiler. Sonra Muhammed Şâzilî, Ali bin Vefâ'nın talebelerine; "Efendinize duâ ediniz. Çünkü<br />

onun Allahü teâlâya kavuşması yakındır." dedi. Söylediği gibi oldu. Bir gece Muhammed<br />

Şâzilî, gâibden şöyle bir nidâ işitti; "Yâ Muhammed! Biz sana senden olana ilâve olarak Ali<br />

bin Vefâ'nın sâhib olduklarını da verdik." Muhammed Şâzilî buyurdu ki: "Bunun, ancak Ali<br />

bin Vefâ'nın ölümünden sonra olacağını anladım. Abdülbâsıt mahallesindeki Ali bin Vefâ'nın<br />

evine talebelerinden birini gönderdim. O şahıs, oraya vardığında, Ali bin Vefâ'nın vefât<br />

ettiğini öğrendi.<br />

Bir defâsında imtihân etmek için, Mâlikî kadılarından biri ona gelmişti. Muhammed Şâzilî'ye<br />

onun, imtihân etmek maksadıyla geldiğini bildirdiler. Muhammed Şâzilî; "Ben fakirlerin<br />

seccâdesi üzerinde oturuyorum, gücü yeterse, istediğini sorsun." buyurdu. Kâdı, gelince<br />

sormaya başladı; "....hakkında ne dersin?" dedi durakladı. Şâzilî "Evet" dedi. O;<br />

"......hakkında ne dersin?" dedi durakladı. Şâzilî "Evet" dedi. O; "......hakkında ne dersin?"<br />

dedi yine durakladı. Şâzilî "Evet (devâm et)" buyurdu. Birçok defâ aynı şeyi tekrarladı. Sonra<br />

kâdı; "Sormak istediğim soruyu unuttum?" dedi. Sonra sarığını çıkardı, istigfâr etti. Evliyâyı<br />

inkâr etmiyeceğine ve onlara îtirâz etmeyeceğine dâir söz verdi.<br />

Kâhire dışındaki köylerin en uzağında olan bir talebesine, bulunduğu yerden seslendiğinde,<br />

talebesi cevap verir, "Gel dese".. o talebe yola çıkar veya "Şöyle yap." dese, yapardı. Bir gün<br />

batıdaki Kutûr şehrinden, Ebû Takiyye'yi çağırmıştı. O, hocasının sesini işitti ve Kâhire'ye<br />

geldi.<br />

Evliyâdan bir zât, Muhammed Şâzilî hazretlerinden izin almadanMısır'a girdi. Kendisinde<br />

bulunan, büyüklük hâli ondan alındı. Sonra Allahü teâlâya istigfâr ederek, Muhammed<br />

Şâzilî'ye geldi. Kendisine eski hâli iâde edildi. Bu hâli şöyle idi: Yanında büyük bir küfe<br />

bulunurdu. Elini onun içine sokar ve ihtiyâcı olan her şeyi ondan çıkarırdı. Mısır'a izinsiz<br />

girdikten sonra, yine elini küfeye sokmuş, fakat hiçbir şey bulamamıştı.<br />

İbn-i Temmâr isminde birisi, şefâat mevzûunda MuhammedŞâzilî'yi üzmüştü. O, evliyânın<br />

büyüklerinden Bistâmî adında bir zâtın talebesiydi. Muhammed Şâzilî buyurdu ki: "İbn-i<br />

Temmâr ile bütün münâsebetlerimizi kestik. İsterse bin tâne Bistâmî onunla birlikte olsun."<br />

Bir müddet sonra, sultan bir kısım görevliler göndererek, İbn-i Temmâr'ın evini yıktırdı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!