22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ediyordu.Muhammed Reşîd'in elbiselerinin sarılı olduğu bohçayı evin harem kısmına<br />

götürdüler. FakatSeyyid Fehîm hazretleri; "Bohçayı buraya getirin." buyurdu. Emri üzerine<br />

götürdüler. Bohça önüne konulunca; Muhammed Reşîd vefât etti! İnnâ lillah..." diyerek<br />

bohçayı açtı. Kendi sarığını ve cübbesini çıkarıp MuhammedReşîd'in sarığını ve cübbesini<br />

giydi. "Beni bu cübbeye vâris kılan Allahü teâlâya hamd olsun." buyurdu. Sonra onun<br />

cübbesini ve sarığını çıkarıp tekrar bohçaya koydu ve kıymetli sohbetine devâm etti.<br />

Muhammed Reşîd hazretlerinin Muhammed Bâkır isminde bir oğlu ile Âişe Hanım isminde<br />

bir kızı vardı. Bu kızıSeyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri ile evlenmiş, daha sonra Birinci<br />

Cihân Harbinde hicretlerinde Musul'da vefât etmiştir. Seyyid Ahmed Neyyîr Mekkî, Seyyid<br />

AhmedEnver ve Seyyid AhmedMünîr merhûmların vâlideleridir.<br />

1) İslâm Meşhûrları <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.2, s.811<br />

MUHAMMED RÛCÎ;<br />

Evliyanın büyüklerinden. İsmi Muhammed olup, lakabı Şemsüddîn'dir. 1417 (H. 820) senesi<br />

Berât gecesinde Rûc köyünde doğdu. Muhammed Rûcî'den önce, annesinin çok sevdiği bir<br />

oğlu vardı. Beş yaşında iken bu çocuk vefât etti. Annesi bu duruma çok üzüldü. O gece<br />

rüyâsında Peygamber efendimizi gördü. Peygamber efendimiz ona; "Sen üzülme, kalbin rahat<br />

olsun. ÇünküAllahü teâlâ, sana bir erkek çocuk verecek, onun ömrü uzun olacak, yüksek<br />

derecelere kavuşacak." buyurdu.Bir müddet sonra MuhammedRûcî dünyâya geldi.Annesi<br />

ona; "Sen, Resûlullah efendimizin bana müjdelediği oğlumsun." derdi. MuhammedRûcî,<br />

1498 (H.904) senesinde vefât etti. HocasıSa'düddîn Kaşgârî'nin kabrinin yanına defnedildi.<br />

Muhammed Rûcî, küçüklüğünden beri insanlardan uzak ve yalnız kalmayı arzu<br />

ederdi.Akranlarının arasına karışmazdı. Evde bir odada, tek başına yaşamağa çalışırdı.<br />

Babası ve dedeleri ticâretle uğraşırlardı.MuhammedRûcî, babasının mesleğine hiç rağbet<br />

etmedi.<br />

Dâimâ Resûlullah efendimizi rüyâda görmeyi temenni ederdi. Bir gün eve girdi. Annesi evde<br />

oturmuş bir kitabı okurken yanına yaklaştığında; "Kim Cumâ gecesi bu duâyı birkaç defâ<br />

okursa, rüyâsında Resûlullah efendimizi görür." sözlerini işitti. Böylece Resûlullah<br />

efendimizi görme arzusu arttı. Gelecek gece de Cumâ gecesi idi. Annesine; "Cumâ gecesi<br />

gelince o duâyı okuyacağım. Belki Resûlullah efendimizi görürüm" deyince, "Git oku." dedi.<br />

O da doğruca odasına gitti. Kitapta bildirilen şartlara uyarak, duâyı okumakla meşgûl oldu.<br />

Daha önce de, kim her Cumâ gecesi Resûlullah efendimize üç bin salevât okursa, rüyâsında<br />

Resûlullah efendimizi görür, diye duymuştu. O duâyı okuduktan sonra, üç bin kerre de<br />

Resûl-i ekreme salevât okudu. Vakit gece yarısına yaklaşınca, yatağına yatarak uyudu.<br />

Rüyâsında şöyle gördü: Eve girdiğinde kışlık salonda annesi onu görünce; "Oğlum niçin<br />

geciktin? Burada seni bekliyordum. Evimizi Resûl-i ekrem teşrif etti. Haydi gel, seni<br />

Resûlullah efendimize götüreyim." dedi.Elinden tutup, Resûl-i ekremin bulunduğu yazlık<br />

salona doğru götürdü. Resûl-i ekrem oturmuşlardı. Etrâfında da birçok kimseler vardı.<br />

Bunların bir kısmı oturuyor, bir kısmı ayakta duruyordu.Resûlullah efendimizin etrafında<br />

halka yapmışlardı.Dünyânın her tarafına mektuplar gönderiyordu. Huzûrlarında bir kâtip<br />

vardı. Resûlullah efendimizin buyurduklarını yazıyordu. O, Şerefüddîn Osman Zeyyâr<br />

Tukânî idi. O zât, zamânın büyük âlimi ve velîsi idi. Annesi onu Resûlullah efendimizin<br />

huzurlarına götürünce, Resûlullah'a; "Yâ Resûlallah! Zât-ı âliniz bana, ömrü uzun ve Allahü<br />

teâlânın lütuf ve ihsânına kavuşacak bir oğlum olacağını buyurmuştunuz. O buyurduğunuz bu<br />

mu, yoksa başkası mı?" diye sorunca, Resûl-i ekrem ondan tarafa doğru baktılar. Sonra<br />

tebessüm ederek; "Evet, o söylediğim oğlunuz budur." buyurduktan sonra, kâtip Şerefüddîn<br />

Osman'a, "Onun için bir mektup yaz." buyurdu. O da bir kâğıda üç satırlık bir yazı yazdı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!