22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Muhammed Pârisâ hazretleri pekçok tâlebe yetiştirdi. Bunların en meşhûru, oğlu Ebû Nasr<br />

Pârisâ'dır. Onu zâhir ve bâtın ilimlerinde yetiştirip, tasavvufda yüksek derecelere<br />

kavuşturmuştur.<br />

Muhammed Pârisâ hazretlerinin; 1) Risâle-i Kudsiyye, 2) Tuhfet-üs-Sâlikîn, 3) Tahkikât,<br />

4) Fasl-ül-Hitâb li Vasl-il-Ahbâb, 5) Menâsik-ül-Hac, 6) Füsûs-ül-Hikem Şerhi, 7)<br />

Menâkıb-ı Behâeddîn Nakşîbend gibi kıymetli eserleri vardır.<br />

ER KİMDİR ANLASINLAR<br />

Muhammed Pârisâ zamânında, Semerkand'da Mirzâ Halîl Şâh, Horasan'da da Mirzâ Şâhruh pâdişah<br />

idi. MuhammedPârisâ, Semerkand pâdişâhı Mirzâ Halîl'e zaman zaman mektuplar göndererek,<br />

müslümanlara yardımcı olup, işlerine alâka göstermesini istiyordu. Mirzâ Halîl, bu mektupları kendisi<br />

için ağır görmeye başladı.Hasedçilerin de tahriki ile, MuhammedPârisâ'ya karşı hoş olmayan bir tavır<br />

aldı. Nihâyet adamlarından birini göndererek; "Deşt (çöl) tarafına gitsinler! Orada bulunan nice<br />

kimseler onların bereketiyle müslüman olma şerefine ersinler..." şeklinde haber yollayıp,<br />

memleketinden çıkmalarını bildirdi. Muhammed Pârisâ hazretleri bu haber üzerine gelen elçiye;<br />

"Tamam kabûl ettik. Fakat önce büyüklerimizin kabirlerini ziyâret edeceğiz. Sonra da gideceğiz."<br />

dedi. Hemen atının hazırlanmasını istedi. Derhâl atını eğerleyip hazırladılar. Atına binip yola çıktı.<br />

Yanına, talebelerinden büyük bir kalabalık yaya olarak katıldı. ÖnceKasr-ı Ârifân'a gidip, hocası<br />

Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin kabr-i şerîfini ziyâret etti. Hocasının kabrini ziyâret<br />

edip ayrıldıkları sırada, yüzünde bir azamet ve heybet belirmişti. Oradan Seyyid Emîr Külâl<br />

hazretlerinin kabrini ziyâret için de Sûhârî'ye gitti. Orada da ziyaretini tamamlayınca, atını sürüp yola<br />

çıktı. Sûhârî yakınında bir tepeye çıkınca, tepe üzerinde durup, Horasan'a doğru dönüp; "Hepsini<br />

yerle bir et; böylece bugün meydanda er kimdir, anlasınlar!.." mânâsında bir beyt okudu.<br />

Bundan sonra Buhârâ'ya döndüler. Tam bu sırada, Horasan pâdişâhı Mirzâ Şâhruh, Muhammed Pârisâ<br />

hazretlerinin gönlünü kıran Semerkand pâdişâhıMirzâ Halîl'e bir mektup yazdı. Mektubunda savaş<br />

ilân ettiğini bildirerek; "Geliyorum, harp meydânına çık!" diye yazmıştı. Bu karar önce kendi halkına<br />

duyurulmak için câmilerde okunup ilân edildi.Sonra da mektubu Mirzâ Halîl'e gönderdi. Mektubu<br />

gönderdikten hemen sonra da üzerine yürüyüp, Mirzâ Halîl'i mağlup ederek öldürdü.<br />

ÖLÜ KALBLER<br />

Muhammed Pârisâ hazretleri buyurdu ki: "Üç kimse, Kur'ân-ı kerîmin mânâsını anlıyamaz. Birincisi;<br />

Arabîyi iyi bilmeyen ve tefsîr okumamış, ilmi olmıyan kimse. İkincisi; büyük bir günâha devâm eden<br />

fâsık. Üçüncüsü, îtikâd bilgilerinden birini yanlış anlayıp, anladığına uymadığı için hak sözü kabûl<br />

etmeyen bid'at sâhibi. Çünkü bid'atın zulmeti, kalbi karartır."<br />

"İnsanı, Allahü teâlâdan uzaklaştıran perdelerin en zararlısı, dünyâ düşüncelerinin kalbe<br />

yerleşmesidir. Bu düşünceler, kötü arkadaşlardan ve lüzumsuz şeyleri seyretmekten hâsıl olur. Çok<br />

uğraşarak bunları kalbden çıkarmak lâzımdır. Faydasız kitap okumak, lüzumsuz şeyler konuşmak da<br />

bu düşünceleri arttırır. Bunların hepsi, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştırır. Kalbin hasta olması, Allahü<br />

teâlâyı unutmasıdır. Allahü teâlâya kavuşmak isteyenlerin bunlardan sakınması, hayâli arttıran her<br />

şeyden kaçınması, uzaklaşması lâzımdır. Allahü teâlâ, çalışmayan, sıkıntıya katlanmayan, zevklerini,<br />

şehvetlerini bırakmayanlara bu nîmeti ihsân etmez."<br />

"İnsanlar, ölüleri dirilteni büyük bildiğinden, Allahü teâlâya yakın olanlar, bunu yapmak istemeyip<br />

ölü kalbleri diriltmişler, talebelerinin ölü kalblerini diriltmeğe çalışmışlardır. Doğrusu da, kalbleri<br />

diriltmek yanında ölüleri diriltmenin hiç kıymeti yoktur. Hattâ abes, yâni faydasız şeylerle vakit<br />

kaybetmek olur. Çünkü ölüyü diriltmek, ona birkaç günlük ömür kazandırır. Kalblerin dirilmesi ise,<br />

sonsuz hayâta (ebedî saâdete) kavuşturur. Zâten Allahü teâlâya yakın olanların vücudları kerâmettir.<br />

İnsanlarıAllahü teâlâya dâvet etmeleri, Hak teâlânın rahmetlerinden bir rahmettir. Ölü kalbleri<br />

diriltmesi, hârikaların en büyüğüdür. İnsanların selâmeti, onların varlığı iledir. Mahlûkların en<br />

kıymetlisi onlardır. Allahü teâlâ, onlar ile rahmet yağdırıyor. Onlar sebebi ile rızk gönderiyor. Onların<br />

sözleri devâdır. Acıyarak bir bakışları şifâdır. Allahü teâlânın lütufları, ihsânları, onların bulunduğu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!