22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Muhammed Pârisâ'nın büyüklüğüne hayran kaldılar. Hâce Üsâmeddîn'in, bu hâdise<br />

karşısındaki hayranlığı hepsinden ziyâde oldu. Çünkü kütüphanesinde böyle bir hadîs<br />

kitabının bulunduğunu kendisi bile iyice bilmiyordu. Bu hâdiseyi Mirzâ Uluğ Bey işitince,<br />

Muhammed Pârisâ'yı Buhârâ'dan Semerkand'a getirttiğine çok üzülmüştür. O mecliste bu<br />

kerâmetin zâhir olması üzerine, âlimler ve zamânın ileri gelenleri tarafından çok sevildi.<br />

Hürmet göstererek kendisine bağlandılar ve onun sohbetlerinde bulunarak feyz aldılar.<br />

Muhammed Pârisâ hazretleri, iki defâ hacca gitti. İlk hacca, hocası Behâeddîn-i Buhârî<br />

hazretleriyle birlikte, ikinci defâ, ömrünün son aylarında gitti. 1419 (H.822) senesi Muharrem<br />

ayında, hacca gitmek ve Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâmın kabr-i şerîfini<br />

ziyâret etmek üzere Buhârâ'dan yola çıktı. Buhârâ'dan ayrılırken, talebelerinden biri vedâ<br />

sırasında; "Siz hacca gittiniz." demişti.Bu talebesine; "Gittik ve gittik" buyurarak cevap<br />

verdi. Böylece, bu seferinde vefât edeceğine işâret etmişti. Nesef yolu üzerinden, büyüklerin<br />

mezarlarını ziyâret etmek üzere; Soganiyân'a (Cağânîyan), Herat'a, Tirmiz'e ve Belh<br />

şehirlerine uğradı. Vardıkları her yerde velîlerin kabirlerini ziyâret etti.Câm şehrine de<br />

uğramıştı. Burada yetişen meşhûr Mevlânâ Abdurrahmân Câmî, Nefehât-ül-Üns adlı<br />

eserinde şöyle yazmıştır: "MuhammedPârisâ'nın Câm şehrinden ayrıldığını hatırlarım.<br />

Mukâyese ederek şöyle hatırlıyorum ki, 1419 (H.822) senesi, Cemâzil-evvel sonu veya<br />

Cemâzil-âhir ayı başı idi. Babam, bir grup sâlih zâtla, Muhammed Pârisâ'nın ziyâretine<br />

gitmişti. Ben bu sırada beş yaşını henüz bitirmemiştim. Babam yanındakilerden bir kimseye<br />

beni omuzuna almasını söyledi ve beni de alıp ziyâretine gittiler. Huzûruna varınca, beni<br />

kürsüsünün önünde tuttular. Muhammed Pârisâ bana iltifât edip, bir şeker verdi. Bu<br />

hâdiseden sonra, altmış yıldan beri nûrlarının yayılması gözümdedir. İşte Hâcegan silsilesine<br />

ihlâsla bağlanmamın ve onlara muhabbetimin sebebi, Muhammed Pârisâ'nın bereketli<br />

nazarlarına kavuşmamdır. Ümîd ederim ki, bu bağlılığın bereketiyle, onları sevenler ve<br />

muhlisler zümresiyle haşrolunurum."<br />

Câm şehrinden hareket edip Nişâbur'a ulaştı. Havanın sıcak, yolun da korkulu olması<br />

sebebiyle, yolcular arasında yola çıkıp çıkmamak husûsunda konuşmalar oldu.Neticede yola<br />

çıkmaları geri kaldı. Bu sırada Muhammed Pârisâ hazretleri, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin<br />

Dîvân'ını alıp açtı. Açtığı sahifede şu mânâda beyitler çıktı:<br />

Ey Hak âşıkları, ikballe yürüyün!<br />

Saâdet burcuna yönelin dosdoğru!<br />

Bu yol, size Hakk'ın izniyle mübârek olsun;<br />

Şehirde, çölde, dağda ve suda!..<br />

Bundan sonra Mekke-i mükerremeye gitmek üzere Nişâbûr'dan yola çıktılar. Sohbet ederek<br />

selâmetle ve âfiyet içinde Mekke'ye ulaştılar. Hac ibâdetini yaptılar. Bu sırada Muhammed<br />

Pârisâ hazretleri hastalandı. Vedâ tavâfını sedye üzerinde yaptı. Sonra Resûlullah<br />

efendimizin kabr-i şerîfini ziyâret etmek içinMedîne-i münevvereye doğru yola çıktılar.<br />

Yolda, uyku ile uyanıklık arasında Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerini gördüğünü ve kendisine<br />

çok müjdeler verdiğini anlatmıştır. 1419 (H.822) senesinde 12 Aralık Çarşamba günü<br />

Medîne'ye vardılar. Resûlullah efendimizin kabr-i şerîfini ziyâret edip, müjdelere kavuştu.<br />

Ertesi gün, Perşembe günü vefât etti. Bu sırada meşhûr Osmanlı âlimiMolla Fenârî Medîne'de<br />

bulunuyordu.Cenâze namazını o kıldırdı.Kâfilesindeki talebeleri ve Medîne halkı<br />

cenâzesinde bulundular. Cumâ gecesi Bakî' kabristanında, Eshâb-ı kirâmdan hazret-iAbbâs'ın<br />

türbesi yanına defnedildi. Şeyh Zeyneddîn Hâfî, Mısır'dan beyaz bir mermer taşı getirip<br />

kabrine dikmişti.<br />

Oğlu Burhâneddîn Ebû Nasr şöyle anlatmıştır: "Babam vefât ettiği sırada yanında<br />

bulunamamıştım. Vefâtından sonra yanına geldim. Mübârek yüzünü açıp baktım. Gözlerini<br />

açıp bana tebessüm ediyordu. Üzüntüm ve ızdırâbım iyice arttı. Ayak ucuna geçtim,<br />

ayaklarını topladı."

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!