22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

kimse; bu kısa dünyâ hayâtındaki fırsatı ganîmet bilip, âhirette kurtuluşa sebeb olacak işleri<br />

yapan ve âhiret azığını hazırlayandır."<br />

"Son nefes korkusu bir nîmettir ki, Hakk'ın dostları bu derde tutulmuş, giriftâr olmuşlardır."<br />

"Dünyâ hayâtı geçicidir. Bu birkaç günlük hayâtı ganîmet bilip, Allahü teâlânın rızâsını<br />

kazanmaya sarfetmek lâzımdır. Alçak dünyânın nîmetlerine dalmayıp, âhireti istemek<br />

lâzımdır. Ebedî olan âhireti ve âhiret nîmetlerini kazanmak için çalışmalıdır."<br />

"Rızık mukadderdir. Ziyâde ve noksan ihtimâli yoktur. Rızkın noksan veya ziyâde olması,<br />

Hak teâlânın husûsî fazlı iledir. Hiç kimsenin bunda bir katkısı yoktur."<br />

"Sadakanın sevâbını evvelâ Resûlullah efendimizin rûhuna, sonra da diğer meyyitin rûhuna<br />

hediye etmelidir."<br />

"Seher vakitlerinde ağlamayı ve istigfâr etmeyi ganîmet bilip, en büyük iş olarak<br />

addetmelidir."<br />

"Seher vaktinde uyanık olmayı mümkün olduğu kadar elden bırakmamalı ve ağlayarak<br />

namaz kılıp istigfâr etmeyi ganîmet bilmelidir."<br />

"Attâr-ıŞiblî kırk sene ağladı ve başını kaldırıp semâya bakmadı. Ağlamasının sebebi<br />

sorulunca; "Kabrin korkusundan ve kıyâmet gününün heybetinden ağlamaktayım" dedi.<br />

Semâya neden bakmıyorsun? diye sorulunca da; "Meclislerde kahkaha atarak çok güldüm.<br />

Bu yüzden utanıp başımı kaldırıp bakamıyorum." buyurdu."<br />

"İslâmiyete uymadıkça, hiçbir vakit mârifet-i ilâhî hâsıl olmaz."<br />

BOL NÎMET VE BEREKET<br />

Muhammed Ma'sûm hazretleri buyurdu ki: Peygamber efendimizin mihrâbının yanında öğle namazını<br />

kılıyordum. Bu mübârek yerlerden ayrılık düşüncesinin verdiği hüzün ve elemin tesiriyle ağlamağa<br />

başladım. Bu üzüntü ve gam içerisinde iken, kabr-i seâdetten, o temiz ve en güzel kokulu mezârdan<br />

etrâfa nûr saçılmağa başladığını gördüm. Peygamber efendimiz tam bir heybetle o nûrlar arasından<br />

göründü. Mübârek kabrinden çıktı. Yanımıza geldi. Kerem ve ihsânının çokluğundan, benzerini hiçbir<br />

zaman göremediğim, sultanların tâcı ve hil'atı gibi, bir tac ve hil'atı bana giydirdi. Bu tac çok süslü ve<br />

pek kıymetliydi. O anda bana bildirdi ki: "Mübârek vücudlarına değen ve şimdi çıkarıp sana<br />

verdikleri bu hil'at, diğerlerine benzemez." Görüyorum ki, Ravda-i mutahharadan, gece gündüz<br />

devâm üzere, bütün mahlûkâta nîmetler ve bereketler nehir gibi akıyor. Nitekim, onun hakkında<br />

Kur'ân-ı kerîmdeAllahü teâlâ meâlen; "Biz seni ancak, âlemlere rahmet olarak gönderdik"<br />

buyuruyor.<br />

YETİŞ EY HOCAM!<br />

İcâzetini verip, talebeden birine,<br />

Gönderdi hizmet için, kendi memleketine.<br />

Hâce Muhammed Sıddîk, adlı bu talebesi,<br />

Gidip, Allah yoluna, dâvet etti herkesi.<br />

Lâkin özlediğinden, pek fazla üstâdını,<br />

Ziyâret maksadiyle, yaptı hazırlığını.<br />

Sonra ata binerek, yola çıkıp giderken,<br />

At ürküp, kendisini, düşürdü üzerinden.<br />

Ve hem de bir ayağı, takıldı üzengiye,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!