22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

geldiği zaman buyurdu ki: "Nûrlar ve esrâr, Harem-i şerîfin dışında, içindekilerden daha çok<br />

görünmeğe başladı. Zîrâ, huzurda iken, nûrların ziyâsının çokluğu, onlara bakmamıza mâni<br />

oluyordu. Bu yüzden hiçbir tarafa bakamıyordum ve her şeyi iyice anlayamıyordum. Nûrların<br />

azalması, bakmayı kolaylaştırdığı için, anlamak da mümkün oluyor." SonraMedîne'ye gitmek<br />

üzere yola çıktı.<br />

Medîne-i münevvere yoluna büyük bir sevgi ile koyuldu. Mescid-i nebînin nûrlarının<br />

eserlerinin, dalgalarının görünmesi, duyulmağa başlaması, bir an evvel bu kıymetli yerlere<br />

kavuşmağı hızlandırıyordu. Bunun gibi Sahâbe-i kirâmın mübârek mezârlarına ulaşmak için<br />

tam gayret ediyordu. Bedir vâdisine gelince, Sugra'da yatan Bedir muhârebesi şehîdlerinden<br />

hazret-i Abdülhâris'in mezârını ziyârete gitti. Yanındakilerle berâber, bir müddet mezârın<br />

başında murâkabe eyledi. Sonra; "Onun mezârının başında teveccüh ettim. Kendisini<br />

bulamadım. Bir müddet sonra görünüp, bize doğru geldi. Büyük bir neşe ile beni karşıladı."<br />

buyurdu.Sonra Medîne'ye girdiler. Medîne'de Peygamber efendimizin kabrini ziyâret ederek,<br />

uzun müddet murâkabe ile meşgûl oldu ve; "Peygamberlerin sonuncusu, kereminin<br />

çokluğundan ve merhametlerinin fazlalığından gözüküp yanıma geldi.Lütf ve inâyet buyurup<br />

beni kucakladı. O kadar nîmete kavuştum ki, bunun gibisine bu zamâna kadar<br />

kavuşmamıştım." buyurdu. Orada bulunduğu müddetçe Peygamber efendimizi bu şekilde<br />

defâlarca görmüştür.<br />

Muhammed Ma'sûm hazretleri Medîne-i münevverede bulunan Eshâb-ı kirâmdan birçok<br />

zâtın ve diğer büyük zâtların medfûn bulunduğu Bakî' kabristanını da ziyârete gitti.Bu<br />

ziyâreti sırasında da, Eshâb-ı kirâmın büyüklerinin rûhâniyeti ile görüştü. Bakî' kabristanında<br />

vedâ ziyâreti yaparken, hazret-i Osman'ın nûr saçan mezârı başında oturdu. Diğer mezârları<br />

da ziyâret için oradan ayrılırken, hazret-i Osman'ın rûhâniyeti gözüküp onu uğurladı ve üç<br />

defâ öptü. Ayrıca hazret-i Abbâs'ın, hazret-i Âişe'nin, hazret-i Fâtıma'nın, Peygamber<br />

efendimizin küçük yaşta vefât eden mübârek evlâdı İbrâhim'in ve diğer büyüklerin<br />

rûhâniyetini görmüştür. Onların da feyz ve bereketlerine kavuştuğunu, herbirinden ayrı ayrı<br />

hâller gördüğünü bildirmiştir.<br />

Muhammed Ma'sûm-i Fârûkî hazretlerinin yüksek talebelerinden olan<br />

MuhammedHanîf-iKâbilî, gençlik yıllarında Kâbil şehrinde bulunurken, rüyâsında iki büyük<br />

zâtı görür. Kim olduklarını merak edince biri gelip; "Her ikisi de Müceddid-i elf-i sânî<br />

İmâm-ıRabbânî hazretlerinin oğludur. Biri rahmetler hazînesi Muhammed Saîd, diğeri<br />

Urvet-ül-vüskâ Muhammed Ma'sûm'dur." dedi. O da beni Muhammed Ma'sûm'un huzûruna<br />

götür deyince, o şahıs da; "Ben senin yanına onun işâreti ile seni götürmek için geldim." dedi.<br />

Onu alıp MuhammedMa'sûm hazretlerinin huzûruna götürdü. Muhammed Hanîf, büyük<br />

müjdelerle dolu olan bu rüyâsından uyanınca, gördüklerini yakınlarına anlattı. Büyük bir<br />

şevk ve cezbeye kapılmıştı. Bunun üzerine Kâbil'den Serhend'e gitti.Serhend'e varınca<br />

Muhammed Ma'sûm hazretlerinin huzûruna girip, aynen rüyâsındaki gibi gördü. Ona talebe<br />

olup bir müddet derslerine ve sohbetlerine devâm etti. Hocasının büyüklüğü, ihsânı ve<br />

himmeti ile aklından, hayâlinden geçmeyen derecelere, kulakların duymadığı, gözlerin<br />

görmediği mârifetlere kavuştu. Hocasından icâzet ve hilâfet alarak memleketi olan Kâbil'e<br />

döndü. İnsanları irşâda ve yetiştirmeye başladı. Orada bulunan bir takım kimseler, hocasının<br />

ve onun üstünlüğünü anlayamayıp karşı çıktılar. Nihâyet bir grup insan aralarında anlaşıp,<br />

Hâce Muhammed Hanîf'e geldiler: "Biz bir kerâmet, bir hârika görmeyince, sizin<br />

büyüklüğünüze inanmayız." dediler. Ve; "Biz bir ziyâfet hazırlayacağız. Üstâdınızı dâvet<br />

ediyoruz. Bugün yemek vaktinde onun Serhend'den Kâbil'e gelmesini bekliyoruz. Eğer<br />

gelirse, hepimiz senin taleben oluruz." diye ilâve ettiler. Hâlbuki, hocası ile arasındaki<br />

mesâfe değil bir günlük, bir aylıktan daha uzak ve yüzlerce kilometre idi. Hâce Muhammed<br />

Hanîf hazretleri, hocasına olan bağlılığının çokluğundan ve Allahü teâlânın kullarına<br />

şefkatinden, bunu kabûl eyledi ve; "Hocam Muhammed Ma'sûm hazretleri yemeği<br />

ekseriyetle yatsı namazından sonra yer. Siz yemekleri hazırlayın, geleceğini ümid ederim."

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!