22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Günahı sebebiyle, yanacaktır ateşte.”<br />

Abdullah bin Tâhir’e, İbn-i Harb’ın sözleri,<br />

Öyle tesir etti ki, yaşla doldu gözleri.<br />

Oradan da Muhammed bin Eslem’in evine,<br />

Gittiyse de o kapı, açılmadı kendine.<br />

Dedi ki: “Yâ İlâhî, ben günahkar bir kulum,<br />

O ise çok sevdiğin, bir zâttır, biliyorum.<br />

Biz, dünyâya bulaştık, o, dünyadan kaçtı hep,<br />

Onun yükselmesine, bu oldu zâten sebep.<br />

Ben onu, senin için, seviyorum pek fazla,<br />

Hizmetçisi olmaya, lâyık değilim aslâ.<br />

Onun hürmeti için, yâ Rabbî affet beni,<br />

Nasîb et, işiteyim, tek bir nasîhatini.”<br />

Cumâ namazı için, çıkar çıkmaz evinden,<br />

Kapıda bekliyordu, öptü iki elinden.<br />

Buyurdu ki: “Ey vâli, öleceksin sen dahî,<br />

Hiç günah işleme ki, azâb çetin vallahi.<br />

Her ne ki işledinse, dünyâda sevap, günah,<br />

Hepsinin hesâbını, soracak senden Allah.<br />

Bakmazlar âhirette, senin vâliliğine,<br />

Hesabı veremezsen, yazık olur hâline.”<br />

VÂLİNİN HÜRMETİ<br />

Bir zâlim, Kur'ân-ı kerîmin mahlûk olduğunu söylemesi için Muhammed bin Eslem hazretlerini<br />

zorladı ise de, söylemeyip, zindana atıldı ve orada iki sene kadar kaldı. Bu zaman zarfında, her Cumâ<br />

günü gusledip, seccâdesini alır ve Cumâ namazını câmide kılabilmek için zindanın kapısına<br />

gelirdi.Câmiye gitmesine izin verilmeyince geri döner ve; "Yâ Rabbî! Ben Cumâ namazını cemâatle<br />

câmide kılabilmek için çıkmak istiyorum. Fakat izin verilmediğini sen görüyorsun. Elimden gelen bir<br />

şey yok. Hâlim sana mâlûmdur" derdi. Nihâyet zindandan kurtuldu. O sırada, Horasanvâlisi Abdullah<br />

bin Tâhir, Nişâbûr'a gelmişti.Halk kendisini karşılamak için yollara döküldü. Tanışma merasimi üç<br />

gün sürdü. Üçüncü gün akşam, Abdullah bin Tâhir; "Tanınmış kimselerden bu merâsime gelmeyen<br />

kaldı mı?" diye sordu. "Evliyâdan Ahmed bin Harb ile Muhammed bin Eslem Tûsî var" dediler.<br />

"Niçin gelmediler?" deyince; "Bunlar iki büyük zâttır ki, hep kendi hâllerinde; Allahü teâlâya ibâdet<br />

eder ve her an O'nu hatırlamakla meşgûl olur. İnsanlarla pek alâkadar olmazlar." dediler. "Öyle ise<br />

bizim onlara gitmemiz lâzımdır." deyip, önceAhmed bin Harb'in yanına geldi. Ahmed bin Harb,<br />

Abdullah'ı görünce, "Simânızın çok güzel olduğunu duymuştum. Görüyorum ki, yakışıklılığınız<br />

duyduğumdan da fazla imiş. Şimdi size yakışan odur ki, bu güzel yüzü, Allahü teâlânın emirlerine<br />

itâat etmek ve çeşitli günahları işlememek sûretiyle çirkin ve kara olmaktan koruyasınız." buyurdu.<br />

Abdullah bin Tâhir, bundan sonra Muhammed bin Eslem Tûsî'nin yanına gitti. Fakat eve giremedi.<br />

Kapıda, "Yâ Rabbî!Ben çok kötü bir kimse olduğum için, belki benden nefret ediyor. Fakat, o senin<br />

sevgili kullarından olduğu için, onu senin rızân için çok seviyorum ve biliyorum ki, ben onun<br />

hizmetçisi bile olmaya lâyık değilim. Bana lütfeyle. O mübârek zât hürmetine bu kötü kulunu<br />

affeyle." diye duâ etti. O gün Cumâ idi. Dışarıda bekleyip, namaz vaktinde nasıl olsa dışarı çıkar, o<br />

zaman kendisi ile görüşürüm diye düşündü. Namaz vakti gelip, Muhammed bin Eslem rahmetullahi<br />

aleyh dışarı çıkınca Vâli büyük bir hürmetle, kendisinden duâ istirhâm etti.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!