22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

MUHAMMED EMÎN EFENDİ;<br />

Büyük âlim ve velî. 1867 (H.1284) senesinde Arvas'ta doğdu. 1900 (H.1318)de hac seferinde<br />

iken otuz iki yaşında Tûr-i Sinâ'da vefât etti. Büyük âlim ve evliyânın meşhurlarından Seyyid<br />

Fehim Arvâsî hazretlerinin on mübârek oğlundan ikincisidir.<br />

Küçük yaşta iken kendisinde büyük bir kâbiliyet ve üstün bir istidât görülmüştür. Bu güzel<br />

hâliyle ilim tahsîline başladı. Arvas Medresesinde meşhur müderris Molla Muhammed<br />

Merhum'un yanında okumuş, mantık ilmini, babasının icâzet verdiği talebelerinden meşhûr<br />

Molla Mahmûd Sûrî hazretlerinden tamamlamış, diğer bütün ilimleri Seyyid Fehim Arvâsî<br />

hazretlerinden okuyarak, feyz almış, az zamanda "Allâme" sıfatıyla şöhret kazanmıştır.<br />

Küçük yaşta tasavvufta kemâle erip, icâzet verilmiştir. Babasından tasavvufta mutlak hilâfet<br />

ile şereflenmiş, irşâda mezun buyrulmuştur.<br />

Zâhirî ve bâtınî ilimde yüksek derecelere kavuştuktan sonra çok mükemmel hizmetler<br />

yapmış, pekçok âlim ve velî yetiştirmiştir. Arvâs Medresesini yeniden tesis etmiş, bu<br />

medreseyi ilim, irfân menbaı hâline getirmiştir. Üstâdlarından almış oldukları ilim, irfân ve<br />

feyzleri, her hususta kardeşi yerinde olanSeyyid Abdülhakîm hazretleri ile birlikte, ilim<br />

talebesine akıtırlardı. Arvas'ın bu bereketli, feyzli makâmını gören ziyâretçiler geri dönmek<br />

istemezlerdi.<br />

1895 (H.1313)te babası Seyyid Fehîm hazretlerinin vefâtıyla Arvas makâmı sarsılmaya<br />

başladı. 1900 (H.1318)de Muhammed Emîn hazretlerinin de Tûr Dağındaki vefâtları üzerine,<br />

âile yıkılmaya yüz tuttu. Birinci Cihân HarbindeSeyyid Abdülhakîm hazretlerinin biricik<br />

halîfesi Şeyh Muhammed Sıddîk (kuddise sirruh) ermeniler tarafından şehîd edilmiş, Arvas<br />

Kütübhânesi ermeni kafirleri tarafından yakılmış, aynı şekilde medrese, hânekâh ve<br />

mescidler, yakılmış yıkılmıştır. Kalanlar sürgün edilmiş, mal ve mülkleri yağmalanmış,<br />

medrese yerle bir edilmiştir.<br />

Muhammed Emîn hazretleri 1900 senesinde Arvas'tan babasının icâzetli talebelerinden Molla<br />

Abdülkerîm, Molla Abdullah, Hacı Sâlih, Başkale'den Mevlânâ Seyyid Abdülhakîm,<br />

birâderleri Seyyid Tâhâ, amcazâdeleri Şeyh Hasan, müderrisler Molla Alâüddîn Van'da<br />

birleşerek hacca gitmek üzere Şam'a geldiler. Bütün Şam ulemâsı, onları imtihan için<br />

toplanıp, Seyyid Muhammed Emîn'le ilmî mubâhase ve mücâdele sonunda her ilimde mağlûb<br />

olarak üstünlüğünü kabul ettiler. Fakat mağlûbiyeti hazm edemeyip, Beyrut vâlisine;<br />

"Türkiye'den Şeyh Muhammed Emîn Efendi isminde bir zât Şam'a geldi. Bütün Şam<br />

âlimlerini yendi. Bu üstünlüğü onlara bırakmamak üzere, Arabistan'ın neresinde olursa,<br />

bildirin, onları mutlaka mağlûb ettirin." diye çok imzalı bir yazı gönderdiler. Beyrut,<br />

Arabistan'da meşhûr üç âlimi temin edip, onların bulundukları yere gönderdi. Odasına<br />

girdiklerinde Şeyh Muhammed Emîn murâkabe hâlinde kıbleye dönük oturmaktaydı. Selâm<br />

verdiler. Selâmlarını tam alıp, hoş geldiniz ey âlimler buyurdu. Âlim olduğumuzu nereden<br />

öğrendiniz dediler. Âlimlerin selâmı bellidir buyurunca, size arz edilecek birkaç suâl vardır<br />

dediler. Kendileri günlerce çalışmış, en önemli suâlleri not etmişlerdi. Buyurun, suâllerinizi<br />

sorun buyurdu. Bir suâl sorup, cevap istediler. Başka suâlleriniz de varsa, hepsini sorun,<br />

sırasıyla cevaplandırayım buyurunca, efendim, suâllerimiz çoktur dediler. Sonunda otuz üç<br />

suâl sordular. Hepsine yeterli ve doyurucu sağlam cevaplar veren Muhammed Emin Efendi<br />

sonunda, "Bir îtirâzınız, bir sözünüz var mı?" buyurdu. Âlimler; "Yoktur, cevapların<br />

doğruluğunu ve mükemmelliğini kabûl ettik" dediler. Bunun üzerine Seyyid Muhammed<br />

Emîn, verilen cevaplar sahîhdir (doğrudur), esah (en doğru) değildir buyurup, bu defa esah<br />

cevapları söyledi. Mahcûb olup, seslerini çıkaramayıp, el öpüp ayrıldılar. Vâliye gidip; "Bizi<br />

kimin imtihanına gönderdiniz. Vakti müsâit olsa, bu dîn-i mübîni göğsündeki ilimden<br />

yenilemeye muktedir bu zâtın ilmi, Sâdüddîn Teftezânî ve Seyyid Şerîf Cürcânî hazretlerinin<br />

ilimleri ile ancak mukâyese edilebilir." dediler. Vâli, bu seçkin heyeti iftar yemeğine dâvet<br />

etti. Yemekte asıl maksadını açıklayıp; "Sizi imtihana gönderdiğim âlimler, Arabistan'ın en

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!