22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

işlenen suçun ne zaman ve nasıl meydana geldiğini, cinâyetin nasıl bir âletle işlendiğini,<br />

orada kimlerin hazır bulunduğunu ve daha başka sualler sordum. Şâhitlerin bunların hepsini<br />

bilmesi mümkün değildi. Hepsi de yalnız cinâyetin nasıl işlendiği ile ilgili aynı cevâbı<br />

veriyorlardı o kadar. Sonra sualler çoğaldıkça birbirinden çok farklı şeyler söylüyorlardı.<br />

Şâhitlerin ifâdeleri tek tek alınıyor ve diğerlerinin de ifadeleri alınıncaya kadar<br />

bırakılmıyordu. Nihâyet şâhitlerin yalancı oldukları açıkça ortaya çıkmış, müslüman ve<br />

hıristiyanlardan meydana gelen heyetin şüphesi kalmamıştı. Bu sebeple mahkemeye son<br />

verdim. Üyelerle görüşüp suçlu görünen müslümanın berâat ve serbest bırakılmasına,<br />

mazlûm olduğuna sözbirliği ile karar verdik. Hıristiyanlar çok üzerinde durdukları ve<br />

ehemmiyet verdikleri halde, Allahü teâlânın izni ile bu zor mesele kolaylıkla halledildi.<br />

Hapiste olan bu müslümanın durumunu, Şeyh Abdülhamîd bana Beyrut'ta söyleyinceye kadar<br />

kimseye anlatmamıştım.<br />

Bir gün Abdülhamîd Nûbânî yanıma geldi. Onu akşam yemeğine dâvet ettim o da kabul etti.<br />

O gün eve asma yaprağı, kabak ve bezelye almıştım. Fakat buna rağmen arzusunu öğrenmek<br />

için; "Ne isterseniz o yemekleri hazırlarız." dedim. Bunun üzerine; "Asma yaprağı olsun."<br />

dedi. "Başka." dedim, "Kabak" dedi. "Başka ne olsun?" dedim. "Bezelye." dedi. Halbuki<br />

bunları aldığımı kimseden öğrenmemişti.<br />

Bir kere yine yanıma gelmişti. Biraz oturduktan sonra; "Sen şimdi meşgulsün. Falancaya,<br />

falancaya hediye göndereceksin." dedi ve çıkmak üzere kalktı. Fakat onu tekrar oturtup<br />

ikramda bulundum. Hakikaten İstanbul'da sevdiğim bâzı kimselere göndermek için hediye<br />

hazırlamıştım.<br />

Bir kere onunla berâberdim. Akrabam ve mahkememizin başkâtibi olan Muhammed Ali<br />

Efendi yanımıza geldi. Hanımı doğum yapacaktı. Şeyh Abdülhamîd Nûbânî ona; "Senin<br />

erkek bir oğlun olacak. İsmini babanın adı olan Hasan koy!" dedi. Bir iki gün sonra Şeyh Ali<br />

ile beraber Muhammed Ali Efendi ile karşılaştık. Ona; "Doğum oldu mu?" diye sorduk.<br />

"Evet bir erkek çocuğumuz dünyâya geldi." dedi. Şeyh Abdülhamîd; "İsmini ne koydun?"<br />

dedi. "Bedrüddîn." dedi. Söylediği isim konulmadığı için yüzünden memnûniyetsizliği<br />

anlaşılıyordu. Sonra bana doğru eğilip kulağıma gizlice; "Bu çocuk yaşamayacak!" dedi. Ben<br />

bunu Muhammed Efendiden gizledim. Ve çocuk onun dediği gibi, vefât etti.<br />

Bir cemâatle oturuyorduk. Bu sırada akrabâlarından birini bir iş için İstanbul'a<br />

gönderdiklerini, o işi mutlaka halledip döneceğini konuşuyorlardı. O cemaatin ileri<br />

gelenlerinden birisi; "Ben ona git işini gör gel." dedim, diyor ve bu işi halledip gelecek diye<br />

konuşuyordu. O bu sözünü birkaç defâ emin bir şekilde söyleyince yanımda oturan Şeyh<br />

Abdülhamîd kulağıma gizlice; "Vallahi o şahıs işini halledemeden gittiği gibi üzüntülü olarak<br />

dönecek." dedi. O şahıs İstanbul'a gitti. Bir sene civârında kaldı. İşini yapamadan gizlice<br />

üzüntülü olarak döndü.<br />

Birisi ile Kudüs dışında harâbe bir yerden geçiyorduk. Yanımdaki şahıs bana; "Bu ev Bedri<br />

Efendinin evidir. Abdülhamîd Nûbânî'ye eziyet etti. Bunun üzerine bu büyük zât onun evine<br />

döndü ve; "Ey ev harabe ol!" diye üç kere söyledi. Bir sene geçmeden Bedri Efendi delirip<br />

öldü. Sonra evi de harâbeye döndü ve bu hâle geldi. Delilik çocuklarından bâzısına da geçti.<br />

Onlar şimdi kendi hallerinde yaşarlar. O bedduâ sebebiyle bu hale geldiklerini bildiklerinden,<br />

âile fertleri onun duâsını alıp bu hastalıktan kurtulmak için kendisine çok ikram ederler.<br />

Şimdi âile olarak onun en yakın ve has talebelerindendirler." diye anlattı.<br />

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c 2, s.52.<br />

ABDÜLHAMÎD ŞİRVÂNÎ;<br />

Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Abdülhamîd bin Hüseyin Şirvânî Dağıstânî'dir. Doğum târihi

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!