22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

meâlen; "Biz emâneti (Allah'a itâat ve ibâdetleri) göklere, yere ve dağlara teklif ettik de,<br />

onlar bunu yüklenmekten çekindiler, ondan korktular da onu insan yüklendi. İnsan (bu<br />

emânetin hakkını gözetmediğinden) cidden çok zâlim, çok câhil bulunuyor." buyrulduğu<br />

üzere, emâneti ve mesûliyeti gökler ve yer yüklenmekten kaçındıkları hâlde, biz onu<br />

yüklendik. Omuzlarımıza ağır bir mesûliyet aldık. Siz ise Sultânım, yükünüzü biraz daha<br />

ağırlaştırdınız. Saltanat yükü üzerine, bir de hilâfeti yüklenerek taşınması güç bir yük altına<br />

gireceksiniz. Allahü teâlâya şükürler olsun ki, benim yüküm sizinkine nisbetle çok hafiftir.<br />

Diyebilirim ki, sizin yüklendiğinizi, dağlar ve taşlar yüklenip çekemez. İnsanlar da bu yükü<br />

taşıyamaz. Ama sizin bir de mânevî gücünüz vardır, ondan yeteri kadar faydalanıyorsunuz.<br />

Resûlullah efendimizin; "Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü<br />

koruduğu gibi, siz de evlerinizde ve emirleriniz altında olanları Cehennem'den<br />

korumalısınız! Onlara müslümanlığı öğretmelisiniz! Öğretmez iseniz mesûl<br />

olacaksınız." mübârek sözleri sizin rehberinizdir. Çok meşakkatli, külfetli bir yolda<br />

bulunuyorsunuz. Allahü teâlâ yardımcınız olsun."<br />

Yavuz Sultan Selîm Han, Allahü teâlânın bu velî kulunu büyük bir dikkatle dinledi ve tek<br />

kelime olsun karşılık vermedi. Sükût ve edeb ile huzûrundan ayrıldı. Bunun üzerine, mecliste<br />

hazır bulunanlardan birisi; "Sultânım, hiç konuşmadınız, hep dinlediniz?" diye sorunca,<br />

Yavuz Sultan Selim Han, "Büyük velîlerin meclis ve mahfelinde onlar konuşurlarken,<br />

başkasının konuşması edeb dışı sayılır. Bulunduğumuz makam edeb makâmı idi, bize sâdece<br />

dinlemek düşerdi. Nitekim biz de öyle yaptık. O esrâr ve hikmet meclisinde, ben sâdece bir<br />

zerre sayılırdım. Benim konuşmamı lâyık görmüş olsaydı, elbetteki böyle bir işârette<br />

bulunurdu." buyurdu.<br />

Sultânın yakınlarından Hasan Can anlatır: Mısır feth olunduğu günlerdi. Bir sabah, Yavuz<br />

Sultan Selîm Han bana şöyle buyurdu: "Bu gece rüyâda MuhammedBedahşî'yi gördüm.<br />

Yolculuk hazırlığında olup, bir beyaz kepenek giymiş, üstüne de bir ip kuşak bağlamıştı. Bu<br />

hâlde gelip, yolculuğa çıkacağını söyleyip bizimle vedâlaştı." Ben ise, gençlik atılganlığı ile<br />

hemen rüyâyı tabire giriştim ve; "Velîlerin görünüşte çıkacakları yolculuk, âhiret seferi<br />

olmak gerektir. Eğer vefât etmemiş ise, yakında vefât edeceklerine işârettir." dedim. Yavuz<br />

Sultan Selîm Han karşılık vermedi. Ben de rüyâyı böyle tabir ettiğim için pişmanlık duydum.<br />

Çok geçmeden, Muhammed Bedahşî'nin ölüm döşeğinde Şam'ın ileri gelenlerini toplayıp;<br />

"Yavuz Sultan Selîm Hanın Allahü teâlâ katında övülmüş olduğunu haber vererek, Arap<br />

diyârının fethiyle Hak teâlâ tarafından vazifelendirildiğini, bilcümle evliyânın onun<br />

yardımcısı olduğunu bildirdi. Orada hazır olanlara veya olmayanlara, Sultânın emirlerine<br />

saygılı olmalarını tavsiye etmiş ve ayrıca; "Harameyn-i Muhteremeyne (Mekke-i mükerreme<br />

ve Medîne-i münevvereye) hizmetleri ile başlara tâc olan Sultân'a benden duâ ve selâmlarımı<br />

ve muhabbetlerimi iletirken dünyâdan da sefer ettiğimi bildirin." diye vasiyette bulunmuştu.<br />

Şam vâlisi, durumu, Sultânın kapısına duyurunca, Sultânın hocası Halîmi Çelebi Efendi,<br />

Sultânın yanına geldi.Konuşurlarken Yavuz SultanSelîm Han; "Şöyle bir rüyâ görmüştüm.<br />

HasanCan da böyle yorumlamıştı. Çoğunlukla rüyânın gerçekleşmesi, tâbirin şekline<br />

bağlıdır. Şimdi o velî zât, vefât etmiştir. Böyle olması tâbirden ileri gelmiştir. Siz hakem<br />

olun. Bu yönden cezâlandırılmaya hak kazanmadı mı? Bu şekilde tâbirin de cezâsı dayak<br />

değil mi?" dedi. Halîmi Efendi ise bana bakıp; "Senden böyle acemi davranış beklemezdim.<br />

Atılganlık etmişsin." dedi. Ben ise, utancımdan başımı eğip dedim ki: "Vefât günü ile rüyânın<br />

görüldüğü târih tesbit edilsin. Eğer rüyâ daha önce ise, fermân devletlüPâdişâhımındır. Eğer<br />

iş aksi ise, gerçek budur ki, cezâsı hediye ihsânıdır." Halîmi Efendi, bu sözlerimi doğru<br />

bulup; "HasanCan kulunuzun görüşü akla uygundur. Gerçekte de değerli katınızda hoş<br />

karşılanmalıdır." dedi. Başlara tâc olan Pâdişâh, Şam'dan gelen mektubu gösterdi. Gördüğü<br />

rüyânın, Muhammed Bedahşî'nin vefât ettiği geceye rastladığı meydana çıkınca, kıymetli bir<br />

hil'at (elbise) ile, tam ayar iki yüz dinâr altın bana ihsân buyurdu. Bunca lütuf Muhammed

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!