22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

lâzımsa hepsini göze almıştı. Bunun için her tarafa başvurdu. Senelerce dolaştı, fakat kalb<br />

gözü açılmadı.Maksadına ulaşması için edilen duâlardan bir tesir görmedi. Arayış içinde olan<br />

bu fazîletli zât, Muhammed Bâkî-billah'ın hâlini ve kemâlini, tasavvuftaki üstün derecesini<br />

duymuştu. Bir gün hâlini ona arz etmeye karar verip, Muhammed Bâkî-billah at üzerinde<br />

giderken yanına yaklaştı. Atının dizginlerini tutup, büyük ve içli bir yalvarma ile vaziyetini<br />

arz etti ve meşakkatinin son bulmasını istedi. Muhammed Bâkî-billah ona merhamet ederek<br />

atından indi ve onu şefkatle kucakladı. Kuvvetlice boynuna sarılıp sıktı. "Allahü teâlâ senin<br />

kalb gözünü açsın." dedi. O anda teveccüh için yalvaran kimse kalb gözünün açıldığını<br />

müşâhede etti. Muhammed Bâkî-billah'ın teveccühü ile kalb gözü açıldı.<br />

Üç dört yaşlarında küçük bir çocuk, Kale'nin on beş yirmi metre yüksekliğindeki duvarından,<br />

zemini taş olan yere düşmüş ve kulaklarından kan gelip nefesi kesilmişti. Çocuğun annesi bu<br />

hâdise karşısında çocuğunu kucaklayıp, çâresizlikler içerisinde ağlayıp inleyerek, doğruca<br />

büyük bir velî bildiği Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin huzûruna gitti. Derin bir üzüntü<br />

ve içli bir yalvarışla çocuğunun kurtulması için himmet ve duâ istedi. Muhammed<br />

Bâkî-billah hazretlerinin âdeti şöyleydi ki; teveccüh ve tasarruflarını, mânevî yardımlarını,<br />

sebebler altında gizlerdi. Bu durum karşısında da himmetini gizleyip bir tıb kitabı istedi.<br />

Kitabı alıp; "Öyle anlıyorum ki bu çocuk ölmeyecek!" buyurdu. Orada bulunanlar hayretler<br />

içerisinde kaldılar. Muhammed Bâkî-billah hazretleri bundan sonra bir müddet sessizce<br />

durup çocuğa himmet ve duâda bulundu. Sonra çocuk eski hâline gelip sapa sağlam oldu. Bu<br />

hâdiseye şâhid olanların şaşkınlığı bir kat daha arttı.<br />

Doğruluktan ve mürüvvetten uzak bir asker, Muhammed Bâkî-billah'ın komşularından birine<br />

eziyet ediyordu. Muhammed Bâkî-billah hazretleri, bu zulmü görerek, rahat edemeyip, askere<br />

nasîhat etti. Fakat o zâlim asker nasîhatlerini kabûl etmedi. Bâkî-billah, mazluma<br />

merhametinin çokluğundan, o zâlime şöyle dedi: "Merhameti gibi gayreti de çok olan büyük<br />

velîlerin komşularına yaptığınız bu iş sizi helâk eder. Haberiniz olsun!" İki, üç gün sonra o<br />

zâlim askeri açıkça hırsızlık yapma suçundan yakaladılar ve öldürdüler.<br />

Muhammed Bâkî-billah hazretleri çok tevâzu gösterir ve inkisar, kırıklık içinde hâllerini hep<br />

kusurlu görürdü. Bu hâl kendisini o kadar kaplamıştı ki, eğer talebesinden biri bir kusur etse<br />

ve bunu işitse; "Bunlar bizim fenâ sıfatlarımızın akisleridir. Biz fenâ olunca onlara da<br />

akseder onlar ne yapabilirler, ellerinden ne gelir?" buyurarak yüksek bir tevâzu gösterirdi.<br />

Emr-i mârûf ve nehy-i münker yapıp, iyilikleri bildirip, kötülüklerden sakındırırken, şiddet<br />

ve sertlik göstermezdi. Bir kimse dîne uygun olmayan bir iş yapsa veya söz söylese,<br />

yumuşaklıkla, kinâye ve îmâ ile sakındırır, kalb kırmak istemezdi. Emr-i mârûf yaparken,<br />

kendini diğer insanlardan ayırmamak ve üstün görmemek için çok gayret sarf ederdi. Hiçbir<br />

zaman dilinde, meclisinde ve sohbetlerinde hiçbir müslüman kötülenmezdi. Huzûrunda<br />

bulunanlardan birinin kalbinden bir müslüman hakkında kötü bir düşünce veya hafife alma<br />

düşüncesi geçse, Muhammed Bâkî-billah hazretleri derhal hakkında kötü düşünülen kimseyi<br />

medhedici sözler söyleyerek konuşmaya başlardı.<br />

Muhammed Hâşim-i Keşmî şöyle anlatmıştır: Bir gün câmilerden birinin yanında talebelere<br />

ayrılmış bir odada oturuyordum. Bir talebe diğer bir talebe ile evliyânın hâlleri üzerinde<br />

konuşuyordu. Bir ara bu talebelerden biri, Muhammed Bâkî-billah'dan bahsedip: "Bu güne<br />

kadar çok yerler gezdim. Bu zamanda onun gibi nefsini terk etmiş, cefâlar çekmiş, kimse<br />

yoktur." diyerek şöyle anlattı:<br />

Hâce Kutbüddîn hazretlerinin mübârek mezârlarının başındaydım. Âniden: "Muhammed<br />

Bâkî-billah hazretleri geliyor." dediler. Mezâra hizmet eden hizmetçi, mezâra yakın bir yere<br />

onlar için bir iskemle ve üzerine minder ve örtü koydu. Muhammed Bâkî-billah hazretleri<br />

için hazırladı. Muhammed Bâkî-billah daha teşrîf etmeden önce, kendinden habersiz biri<br />

içeriye girdi. Gözü iskemleyi ve üzerindeki örtüyü görünce: "Bu nedir ve kimin içindir?"<br />

dedi. Hizmetçi; Muhammed Bâkî-billah'ı göstererek; "Gelen şu azîz içindir." dedi. O

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!