22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ibâdet, tâat ve mânevî haller üzereydi. Her hâli ve tavrı sünnet-i seniyyeye, dînin emir ve<br />

yasaklarına uygundu. Yalnızlıkta ve sıkıntı zamanlarında bu hâlini aslâ terk etmezdi.<br />

Tasavvufta ona zamânının Cüneyd-i Bağdâdî'si denilmiştir. Sohbetleri ve sözleri çok<br />

tesirliydi. Talebeleri kısa zamanda onun sohbetinde murâdlarına kavuşur, tasavvufta kemâle<br />

ererlerdi. Molla Şah, Molla Hâce Behârî, Şeyh Muhammed Lahorî, Şeyh Ahmed Sinâmî,<br />

Şeyh Ahmed Dehlevî gibi zâtlar sohbetinde yetişen meşhûr talebeleridir.<br />

Husûsî âdetleri şöyleydi: Sabah namazında talebeleri ile berâber her gün sahra tarafına<br />

bağlara doğru gider, oradaki ağaçların altına herbiri ayrı ayrı otururlardı. Namaz vakti<br />

gelince, bir araya gelirler, cemâatle namaz kılarlar, sonra tekrar dağılırlardı. Geceleyin kendi<br />

odalarına gelirlerdi. Ekseriyetle bütün geceyi yalnız ibâdet ve tâatle geçirirlerdi.<br />

Talebelerinden birisi şöyle anlatır: “Bir gün hocam Şeyh Muhammed en yakınlarından olan<br />

Hâce Gelân ile kabristana gitti. Bu esnâda Hâce Gelân’a kabirdekilerden birinin halleri<br />

göründü. Hocam Meyân Mîr Muhammed ise, o kabir sâhibinin konuşmalarını dinliyordu.<br />

Hâce’ye; “Bu kabir sâhibi ne diyor?” dedi. O; “Ben henüz genç iken dünyâdan bu kabre<br />

geldim. Kötü amellerim, işlerim sebebiyle azab içerisindeyim.” diyor dedi. Şeyh Muhammed,<br />

Hâce Gelân’a; “Ona bu azâbın kendisinden nasıl, ne ile kalkacağını sor.” dedi. O da ona<br />

sordu. “Yetmiş bin Kelime-i tehlîl (Lâ ilâhe illallah) okuyarak sevâbını bana bağışlayınız, o<br />

zaman içinde bulunduğum azab benden kalkar.” diyor, dedi. Bunun üzerine Şeyh Muhammed<br />

talebelerine yetmiş bin Kelime-i tehlîl okumasını emretti. Kendisi de okudu. Kelime-i tehlîlin<br />

okunması bitince, o zât, kabir sâhibinin “Kelime-i tehlîl ve sizin duâlarınız bereketiyle azab<br />

benden kalktı.” dediğini nakletti.<br />

Sefînet-ül-Evliyâ müellifi şöyle anlatır: Şeyh Muhammed ve talebeleri kerâmetler ve<br />

hârikalar sâhibiydi. Nakledilir ki: Şeyh, sıcak havalarda gecelerini odasının damında<br />

geçirirdi. Bir gece bana su testisi ile yelpâzeyi yanına bırakmamı emretti. Ben yelpâzeyi onun<br />

yanına bıraktım. Fakat su testisini yanına bırakmayı unutmuşum. Gece yarısı olunca, su<br />

testisini bırakmadığımı hatırladım. Kalktım, testiyi alıp, yanına bırakmak için yattığı yere<br />

çıktım. Fakat Şeyhi bulamadım. Damdan aşağı indim, oturup nereye gidebilir, diye<br />

düşünmeye başladım. Sabah namazı vakti olunca, Şeyh yukardan bana; “Abdest almak için<br />

su getir.” diye seslendi. Bunun üzerine su testisini yanına götürdüm. Ve; “Efendim! Bu gece<br />

neredeydiniz?” dedim. “Sen rüyâ görmüşsün.” buyurdu. “Eğer nerede olduğunuzu bana<br />

bildirmezseniz, hayatta olduğum müddetçe bu hâdiseyi unutamam.” dedim. O zaman; “Sana<br />

söyleyeceğim fakat bu sırrı kimseye söylemeyeceksin. Söylersen, zarar görürsün.” dedi ve<br />

şunları anlattı: “Bu gece şimdiye kadar Peygamber efendimizin peygamberliği bildirilmeden<br />

ibâdetle meşgûl olduğu Hira Mağarasındaydım. Hacca gidip o mağarada bir müddet vaktini<br />

ibâdet ve tâatle geçirmeyenlere şaşıyorum. Bir kimseye başka yerde on iki yılda hâsıl<br />

olmayan fütûhat, mânevî açılmalar, orada bir gece oturmakla ele geçer.” buyurdu. Bu fakirin<br />

Şeyh Muhammed ile iki kere berâberliğimiz oldu. Husûsî yardımlarına kavuştum. Bir<br />

rahatsızlığım vardı. Tabibler onun tedâvîsinden âciz kalmışlardı. Şeyh Muhammed bir bardak<br />

su istediler. Suya bir duâ okudu ve bana verdi. Onu içtim o hafta sıhhatime kavuştum.<br />

1) Σεφ⎩νετ−⎫λ−Εϖλιψ®; σ.70<br />

MEYMÛN BİN MİHRÂN;<br />

Tâbiînin büyüklerinden, veli. Hadîs ilminde sika (güvenilir), fıkıh ilminde ilmi çok olan<br />

büyük bir âlimdir. Kûfe’de yetişti. Sonra Rakka’ya yerleşti. Künyesi Ebû Eyyûb’dur. 657<br />

(H.37) de doğdu. 734 (H. 116)’de Cezire’de vefât etti. 735’de vefât ettiği de rivâyet<br />

edilmiştir. Halife hazret-i Ömer bin Abdülaziz tarafından kâdı ve vâli olarak Cezire’ye tâyin<br />

edildi. Tâyin edildiği vazifesinin başına gitmek üzere halifenin yanından ayrılınca, Halîfe

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!