22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

hastalandı ve yatağa düştü. Hâce Ubeydullah, Mevlânâ Kâsım'a, Seyyid Hasan'ı ziyâret edip<br />

etmediklerini sordu. Ziyâret etmediklerini öğrenince; "Sen onu ne sanıyorsun? O senin<br />

anlayışından çok yüksektir! Sen ki, Mevlânâ Kâsım'sın. Seyyid Hasan'a elli yıl hizmet etmek<br />

mevkiindesin!" buyurdu.<br />

NİÇİN ÎTİRÂZ EDERSİN?<br />

Bir gün Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr Keşmir'e gitmişti.Semerkand sultanı ve ileri gelenleri Hâce<br />

Ubeydullah'ı ziyâret ettiler. Ziyâretler sebebiyle talebeler üç gün Hâce Ubeydullah'ın sohbetlerinden<br />

uzak kaldı. Talebeler keşke hocamız sultanlar ve emirlerle görüşmekten uzak durup, talebelerini<br />

terbiye ile meşgûl olsaydı diyorlardı. Talebelerinden Mevlânâ Ali bin Hüseyin bu düşünce ile Seyyid<br />

Hasan'ın yanına gitti. Mevlânâ Hasan, İhyâu-Ulûmiddîn adlı eseri mütâlaa ediyordu. Onu görünce<br />

mütâlaayı bırakıp, bir müddet durdu, sonra Mevlânâ Ali'ye şöyle dedi: Bir âlim şöyle anlattı: Bir kere<br />

Hâce Ubeydullah hazretlerinin huzurlarına vardım. Hatırımdan; "Hace Ubeydullah, sultanlar ve<br />

zâlimlerin gelip gitmesi ile kendilerini rahatsız ediyor. Bunun yerine bir mikdar talebe ile meşgul<br />

olup, onları yetiştirse." diye geçti. Huzurlarına varıp oturduğumda, bana yönelip buyurdular ki:<br />

"Benim bir müşkil meselem vardır. Sizden ona cevap isterim. Meselem şudur: Bir kimse var.<br />

İdâreciler ve zâlim kimseler onun sözünü dinleyip, onun ricâsı ile müslümanlar, zulümden kurtulurlar.<br />

O şahıs zâlimlerin zulmüne mâni olur. Acabâ; mazlumları, zâlimlerin eline bırakıp, bir dağ köşesine<br />

çekilip tâat, ibâdet ve talebeleri terbiye ile meşgûl olması câiz olur mu? Bu iki işin hangisi ile meşgul<br />

olmak daha iyidir?" dedi. Ben de; "Bu durumda uzleti, yalnızlığı bırakıp zâlimler ile berâber olması<br />

evlâ değil, belki farzdır. Müslümanları zâlimlerin elinde bırakıp, uzlet ve ibâdeti tercih etmek<br />

günahtır." dedim. Bunun üzerine Ubeydullah-ı Ahrâr tebessüm edip; "Bak şimdi kendin fetvâ verdin.<br />

Ya niçin îtirâz edersin." buyurdu.<br />

Bunu dinleyen talebe hemen aklından geçen düşüncelere tövbe etti.<br />

1) Bahr-ul-Velâye, Süleymâniye Kütüphânesi, Hacı Mahmûd Kısmı, No: 4528<br />

2) Reşehât<br />

3) Hadâik-ül-Verdiyye<br />

4) Hâcegân Hânedânı; s.97<br />

MEYÂN MÎR;<br />

Hindistan velîlerinden. İsmi Muhammed’dir. Hazret-i Ömer’in soyundandır. Süstan şehrinde<br />

1550 (H.957) senesinde doğdu. 1635 (H.1045)te vefât etti. Kabri Lahor yakınlarında<br />

Haşımpur’dadır.<br />

Asil bir âileye mensûb idi. Babası, annesi ve kızkardeşi de keşf ve kerâmet sâhibi olup, velî<br />

idiler. Zamânının büyük velîlerinden zâhir ve bâtın ilimlerinde derin âlimdi. Devrindeki<br />

âlimler onun bulunduğu mecliste kendisine hürmeten konuşmazlardı. Tasavvufun derin<br />

mânâlarına vâkıftı. Allahü teâlânın izniyle insanların hatırından geçenleri bilirdi.<br />

Büyük kardeşi doğunca, annesi keşf yoluyla onun velî bir zât olmayacağını anlayıp;<br />

“Allah’ım! Ârif, kâmil bir çocuk istiyorum.” diye duâ etti. Bu duâyı yaptığı sırada gâibden<br />

bir ses; “Allahü teâlâ sana istediğin vasıfta bir erkek ve bir kız çocuğu ihsân edecektir.”<br />

diyordu. Bu hâdiseden sonra Meyân Mîr ve ondan sonra da kızkardeşi dünyâya gelip<br />

velîlerden oldular.<br />

Sekiz yaşından îtibâren Lahor'da ikâmet etti. Tasavvufta Kâdiriyye yolunda aslen Sustanlı<br />

olan Şeyh Hızır’ın sohbetlerinde ve hizmetinde kemâle erdi. Ayrıca Abdülkâdir Geylânî<br />

hazretlerinin rûhâniyetinden feyz aldı. Allahü teâlânın râzı olmadığı şeyleri terk etmek,<br />

dünyâdan ve dünyâ ehlinden uzak durmakta, tevekkül ve kanâatta pek ileriydi. Gece gündüz

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!