22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

mübârek yüzünü Şeyh Hamîd tarafına dönüp; “Şeyh Hamîd Efendi! Siz burada mı idiniz?”<br />

buyurdu. Şeyhe bir iki nazar etti. Sonra kalktı. Mevlânâ, her ne kadar; “Hizmetçiler sofra<br />

hazırladı, getiriyorlar.” dediyse de, kabûl buyurmadı. Mevlânâ dış kapıya kadar onları<br />

uğurladı. Bundan sonrasını Mevlânâ Abdurrahmân şöyle anlattı: “İmâm-ı Rabbânî<br />

hazretlerinin peşinden Hamîd-i Bingâlî de dışarı çıktı. O inkâr ve nefrette olan Şeyh Hamîd,<br />

hazret-i İmâm’ın arkasından ağlayarak, kavrularak, gözünden yaşlar akıtarak, dervişler gibi<br />

düşe kalka gidiyordu. Hazret-i İmâm ise, ona dönüp bakmıyordu bile. Nihâyet hazret-i İmâm<br />

kaldığı eve girdi. Şeyh, onların kapısı önünde hayrân ve perişân halde el bağlamış, başını<br />

önüne eğmiş bir halde durdu. Bir müddet sonra, İmâm-ı Rabbânî, o kendine çektiği Hamîd-i<br />

Bingâlî’yi husûsî odasına çağırdı ve sohbette bulundu. Gittikleri yolun husûsiyetlerini anlattı.<br />

Evliyâlık makamları onu öyle kapladı ki, hallere gömülüp, dostlardan ve tanıdıklardan<br />

tamâmen kesildi. Birkaç gün sonra, hazret-i İmâm memleketleri olan Serhend’e hareket etti.<br />

Şeyh yaya olarak gayr-i ihtiyârî, gönlünü çaldırmış bir halde hazret-i İmâm’ın peşi sıra gitti.<br />

Hazret-i İmâm’ın eshâbının bâzıları dediler ki: “Hazret-i İmâm’ın, Mevlânâ Abdurrahmân'ın<br />

evine teşrîfi, belki Ekberâbâd’a gelişleri, sırf Şeyh Hamîd’i bozuk îtikâdından kurtarmak<br />

içindi. Zîrâ buna memur idiler.” Mevlânâ Abdurrahmân diyor ki: “Hazret-i İmâm’ın Şeyh<br />

Hamîd üzerindeki bu tasarrufunu görmekle, benim ihlâs ve îtikâdım kuvvetlendi.” Ne zaman<br />

Mevlânâ’ya, hazret-i İmâm’ın kerâmetleri sorulsa, hep bu hâdiseyi anlatırdı.<br />

Ondan sonra Hamîd cezbe ve sülûk makâmlarında ilerleyerek, vilâyet derecesine kavuştu ve<br />

icâzetle şereflendi. Doğru yolu bildiren âlimler arasında, icâzet verilip, gönderilen talebeye<br />

hırka vermek âdet olduğundan, Hamîd-i Bingâlî ayrılırken, hazret-i İmâm’dan teberrüken,<br />

kullandıkları bir şey istedi. Onlar da istediğini verdiler. Hamîd verileni öperek, huzûrundan<br />

ayrıldı. Teşyî etmeye (uğurlamaya) giden ahbabları dediler ki: “Hamîd-i Bingâlî o hediyeyi<br />

sarığına sarıp başına tâc eyledi. Bu şekilde memleketine gitti.” Mısrâ:<br />

Bir toprak ki, yâr ilinden başa gelir,<br />

Benim için yüz taştan da iyidir.<br />

Memleketine gidince, hocasının hediyesi için küçük bir oda ayırdı. İhtiyaç sâhipleri, hastalar,<br />

dertliler bunu duyunca, dermân için oraya koştular. Memleketin her tarafından, hastalara şifâ<br />

için, huzûruna su kabları getirirlerdi. Şeyh hocasının hediyesinin ucunu suya sokar ve suyu<br />

onlara verirdi. İnsanlar şifâ bulurlardı. Hasta ölüm hastası ise suya sokar sokmaz su kabı<br />

kırılırdı. Bu çok tecrübe edilmiştir.<br />

Hamîd-i Bingâlî hayatta olduğu müddetçe bu hâl üzere devâm etti. Vefâtından sonra,<br />

Hamîd’in kabri üzerine türbe yapıp, hocasının hediyesini, onun duvarındaki gömme dolaba<br />

koydular. Eskisi gibi ihtiyaç sâhipleri ve hastalar oraya geldi ve maksadlarına kavuştular.<br />

Hamîd-i Bingâlî, dînin emirlerine oldukça dikkat eder, haramlardan sakınır, şüpheli<br />

korkusuyla mübahların fazlasını dahi terk ederdi. Kanâat ve tevekkül hâli kelimelerle ifâde<br />

edilemeyecek derecedeydi. Hocası olan İmâm-ı Rabbânî’ye iki sene tam bir teslîmiyetle<br />

hizmet ederek, icâzet almakla şereflendi. Hocasının emri ile memleketi olan Bingâl’e gitti.<br />

Orada zâhirî ilimlerde müderris, kalb ve tasavvuf ilimlerinde yol gösterici oldu. 1640<br />

(H.1050) senesinde Bingâl’de vefât etti.<br />

İMÂM-I RABBÂNÎ’NİN KERÂMETİ<br />

Hadarât-ül-Kuds kitabının sâhibi Bedreddîn Serhendî şöyle anlatır: Kendisine mektup<br />

yazıp; “Hazret-i İmâm’ın menkıbelerini kitap hâline getiriyorum. Onlardan sonra halîfelerini<br />

de yazacağım. Sizin de şâhid olduğunuz menkıbe ve kerâmetlerini yazınız, kendi hâlinizi de<br />

anlatınız ve hazret-i İmâm’ın size verdikleri icâzetnâmenin sûretini gönderiniz.” dedim. Şeyh

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!