22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Onlara dokuz aydır ayrı olduğumu ve seferden geldiğimi söylediğimde, o esnâda hocam<br />

Metbûlî gelip; “Yavrum, yanındaki sırları herkese söyleme.” buyurdu. Daha sonra vâlidem<br />

Mısır’a geldi ve hocama; “Efendi, eğer güzel hatırınız olmasaydı, bir seneye kadar biz<br />

Yûsuf’u kolay kolay bırakmazdık.” dedi. “Yıllarca yapılacak şeylerin bir anda yapılması çok<br />

görülmüştür. Allahü teâlâ, Peygamberlerin sonuncusu Muhammed aleyhisselâmı, Mîrâc<br />

gecesi bir anda göklere götürüp getirdi. Döndüğünde, yatmış olduğu yerin soğumamış<br />

olduğunu gördü. Allahü teâlâ, zamânı genişletmektedir. Her şeyin doğrusunu Allahü teâlâ<br />

bilir.”<br />

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.243<br />

2) Ed-Dav-ül-Lâmi; c.1, s.85<br />

3) El-A’lâm; c.1, s.52<br />

4) Tabakât-ül-Kübrâ; c.2, s.83<br />

5) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.12, s.261<br />

MEVLÂNÂ EBÛ SAÎD EVBEHÎ;<br />

Ubeydullah-ı Ahrâr'ın talebelerinden büyük velî. Doğum ve vefât târihleri belli değildir.<br />

Hayâtı hakkında fazla bilgi yoktur. On beşinci asrın sonlarında yaşamıştır.<br />

Küçük yaşta tahsil hayâtına başlayan Mevlânâ Ebû Saîd'de, medresede okurken bir gün zâhirî<br />

ilimlere karşı soğukluk, tasavvufa ise bir rağbet hâsıl oldu. Medreseden ayrılıp, gönül ehli<br />

rehber aramaya başladı. Yolda giderken, ilim talebelerinden birine rastladı. "Nereden<br />

geliyorsun?" diye sorunca; "Kuh-i Nûr denilen yerde Şeyh İlyâs Işkî nâmında bir zâtın<br />

yanından geliyorum." dedi ve o zâtı anlata anlata bitiremedi. Bunun üzerine gayr-i ihtiyâri bu<br />

zatın sohbetinde bulunmak için huzuruna gitmeye karar verdi. Kuh-i Nûr'a doğru yola çıktı.<br />

Yolda Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin dergâhına uğradı. Bu sırada Ubeydullah-ı Ahrâr bir<br />

yerden gelmiş, attan iniyordu. Kendi kendine; "Hâce hazretlerini hiç görmedim. Önce onu<br />

görüp, sohbetini dinleleyim, sonra Kuh-i Nûr'a gideyim." dedi.Bu düşünce ile Hâce'nin<br />

peşinden dergâha girdi.Hâce'nin karşısına oturdu. Bir müddet sükûttan sonra Hâce<br />

Ubeydullah mübârek başını kaldırıp, ona doğru bakarak:<br />

Sohbetimde kal, ne işin var dağda<br />

Sığınak yok, bugün gördüğün dağda.<br />

beytini okuyunca, hâli değişti. İçinden; "Eğer bu beyti benim için okudularsa, bir kere daha<br />

okusalar." dedi. Bunun üzerine Hâce Ubeydullah, Mevlânâ Ebû Saîd'e doğru dönüp;<br />

"Mevlânâ Ebû Saîd! Bu beyit senin içindir." diyerek tekrar okudu. Daha sonra Hâce<br />

Ubeydullah dergâhtan ayrıldı. Mevlânâ Ebû Saîd, ismini söylemesinden ve Kûh'e gideceğini<br />

kimse bilmediği halde, oraya gitmemesine işâret etmesinden dolayı hayret etti. Hemen<br />

kaldığı medrese talebelerine, kitaplarım ve eşyâlarım sizlerin olsun diye haber gönderdi.<br />

Bu karşılamadan sonra Mevlânâ Ebû Saîd, Hâce Ubeydullah'a bağlanarak, derslerine devâm<br />

etti. Bir sene sonra, zaman zaman hocasının iltifatlarına kavuştu. Bu iltifatları bir ara kesildi.<br />

Bunun üzerine Mevlânâ Ebû Saîd'de öyle bir kabz, sıkıntı ve daralma hâli meydana gelip<br />

helâk olma noktasına geldi. Bu hal yirmi gün kadar devâm etti. Mevlânâ Ebû Saîd bâzı<br />

büyüklerin; "Teheccüd namazından sonra Yâsîn-i şerîf okuyup sonra her ne duâ edilirse,<br />

makbûl olur." sözüne izâfeten bir gece teheccüd vaktinde Yâsîn-i şerîf okuyup; "Yâ Rabbî!<br />

Eğer bende hocam Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerini rahatsız eden bir şey varsa, onu benden<br />

gider. Eğer benim istidâd ve kâbiliyetimde hocamı rahatsız edecek bir hâlim varsa vücûdumu<br />

ortadan kaldır veya beni bu dergâhtan uzak eyle." diye yalvardı. Çok ağlayıp göz yaşı döktü.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!