22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

oğlun geliyor.” buyurdu. Kadıncağız, biraz öteden gelen oğluna doğru koşup boynuna sarıldı.<br />

Metbûlî, yanındaki talebelerine dönüp; “Yavrularım, şâhid olunuz ki, Allahü teâlânın bu<br />

asırda duâları ânında kabûl olan kulları vardır.” buyurdu.<br />

O zamanda yaşayan İbn-i Bakarî adlı bir kişi, birisine zulmedip, o kimse ve çocuklarının<br />

sütünü sağdıkları ineği gasbetti. O mazlum kişi, gelip durumu Metbûlî’ye arzetti. Metbûlî de<br />

hemen merkebine bindi ve İbn-i Bakarî'nin evine gitti. İbn-i Bakarî, Metbûlî’yi görür görmez<br />

yaptıklarına pişmân oldu ve gasbettiği malı geri gönderdi.<br />

Talebeleri ile birlikte kırlık bir arâziye gitmişti. Talebeleri acıktıklarından, canları, çeşitli<br />

kaplar içinde çeşitli yiyecekleri istedi. Metbûlî onlara, abdestleri alıp daha sonra gelmelerini<br />

söyledi. Talebeler geri döndüğünde, hocalarının yanında kendileri için hazırlanmış, çeşitli<br />

porselen kaplar içinde arzuladıkları yiyecekleri buldular. Yûsuf el-Kürdî dedi ki: “Biz o<br />

yiyeceklerden yedik. Daha sonra hocamız ayrıldı. Biz de sofrayı yayılı bir halde bırakıp<br />

ayrıldık.”<br />

Sultan Kayıtbay zamânında kıtlık oldu. Metbûlî’nin dergâhına beş yüz kişi geldi. Metbûlî,<br />

her gün bunlara ölçek ölçek hamur yoğurtup, katıksız yavan ekmek verdi. Bir zaman geldi,<br />

oradakiler Metbûlî’den katık istediler. O da hizmetçisine emredip; “Hurmalığın ortasındaki<br />

hasırı kaldır ve ihtiyaç kadar parayı oradan al.” buyurdu. Hizmetçi gidip baktığında, hasırın<br />

altında; yukarıdan aşağı doğru oluk gibi akan altın ve gümüşler gördü. İhtiyaç kadar alıp,<br />

gelen misâfirler için onunla katık aldı. Bir ara dergâhın hizmet işleriyle uğraşan bu hizmetçi,<br />

Metbûlî’ye; “Efendim, mâdemki bu kadar zenginsiniz, müsâade buyurun da bu paradan<br />

fakirlere bol bol verelim.” dedi. Metbûlî; “İhtiyaç kadar vardır.” buyurdu. Daha sonra<br />

hizmetçi, parayı gördüğü yere gidip baktığında, hiçbir şey göremedi. Orasını kazdığı halde,<br />

yine hiçbir şey bulamadı.<br />

Malına ve makâmına güvenip başkalarına zulmeden birisi, Metbûlî’ye dil uzattı ve; “Varsın<br />

Şeyh beni üflesin.” diye alay etmeye başladı. O kişinin bu küstahlığını işiten Metbûlî, haber<br />

gönderip; “Ben üfürükçü değilim. Ancak okumu hangi hedefe yöneltirsem tam isâbet eder.”<br />

buyurdu. O esnâda helâya girmiş bulanan o kişi gecikince, adamları helânın kapısını açtılar,<br />

helâ çukuruna yüzünü koymuş bir şekilde can verdiğini gördüler.<br />

Metbûlî’nin Mısır’da öğle namazını kıldığını hiç kimse görmediği için, bâzı kimseler ileri<br />

geri konuştular. O kimselerden biri Şam’a gitti ve oranın Beyaz Câmisinde Metbûlî’nin<br />

namaz kıldığını gördü. Câminin imâmına, onunla ilgili bâzı şeyler sordu. İmâm da,<br />

Metbûlî’nin her gün burada öğle namazını kıldığını söyledi. Bu hâli öğrenen kişi,<br />

yaptıklarına pişmân olup tövbe etti.<br />

İbrâhim el-Metbûlî, bir gün bir su kenarında olan birisinin ziyâfetine gitti. Ev sâhibi<br />

misâfirlere hizmet etmekle meşgûl iken, üç yaşındaki çocuğu suya düştü. Fakat kimse<br />

farkında olmadı. Çok sonra haberi oldu. Telaşla Metbûlî’ye koşup durumu anlattı. O da;<br />

“Şimdi doğruca Zâhir Câmiinin karşısındaki köprüye gidiniz, orada olması lâzım.” buyurdu.<br />

Hemen oraya gittiler ve orada buldular. O çocuk, uzun seneler yaşadı.<br />

Necm-ül-Gazzî şöyle anlatır: “Kâdı’l-kudât Şeyhülislâm Kemâlüddîn et-Tarîl, neseb olarak<br />

Türk idi. Kemâlüddîn, çocukluğunda ez-Zeydâniyye denilen yerde güvercinlerle oynardı. Bir<br />

gün, İbrâhim el-Metbûlî talebeleri ile birlikte oradan geçerken, kuşlarıyla oynamakta olan<br />

Kemâlüddîn’e dönüp; “Şeyhülislâm Kemâlüddîn’e merhabâ.” buyurdu. Talebeleri,<br />

hocalarının o çocuğa latîfe yaptığını zannettiler. Çocuk, o günden îtibâren oyunu terk edip,<br />

Kur’ân-ı kerîmi öğrendi. İlim tahsîl etti. İbrâhim el-Metbûlî’nin talebelerinden olup da<br />

yaşayanlar, o gencin, çok önceleri hocalarının müjdelediği, fakat kendilerinin anlayamadığı<br />

büyük âlim Şeyhülislâm Kemâlüddîn olduğunu gördüler.”<br />

Şeyh Yûsuf el-Kürdî şöyle anlatır: “Bir zaman Benî Haram kabîlesi mensupları, Benî Vâil<br />

kabîlesinin şerrinden (zararından) kaçarak, İbrâhim el-Metbûlî’ye geldiler ve dergâha

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!