22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

da önüne düşüp çadırın içine girdiler. İçeride Peygamber efendimiz kendisine iltifât buyurdu.<br />

Çadırdan çıktıklarında Mehmed Emîn Tokâdî hazretleri; "Şefâat buyurulup affolundun,<br />

müjde olsun!" diye bağırdı. Dışarda sultanlara mahsus süslü bir at duruyordu. Mehmed Emîn<br />

Tokâdî hazretleri, sultânı tâzim ve hürmetle çadırdan çıkarıp, bekleyen süslü ata bindirdi.<br />

Etraftakilerin tebrikleri arasında, süratle oradan uzaklaştı.<br />

Bu rüyâyı gördükten sonra ertesi gün talebelere hat dersi veriyordum. MehmedEmîn Efendi<br />

bâzı günler teşrif ederdi. O gün de dershânemizi teşrif etti. Hemen karşılayıp elini öptüm. Bu<br />

sırada bana; "HocaEfendi, akşamki seyrâna ne dersin?" buyurdu. O gece gördüğüm rüyâyı<br />

hatırlayıp ağlayarak ellerine kapandım. Mehmed Emîn Efendi de ağladı. Sonra şükredip<br />

bana; "Ben hayatta iken bu gibi ilâhî sırları yayarak, bizim hâlimizi teşhir etmene rızâ<br />

göstermem. Vefâtımdan sonra anlatmanda bir mahzûr yoktur." buyurdu. Vefâtına kadar bunu<br />

kimseye anlatmadım. Vefâtından sonra güzel vasıflarını ve üstünlüğünü yâd etmek<br />

bakımından yeri geldikçe nakleder oldum."<br />

Seyyid Yahyâ Efendi şöyle anlatmıştır: "SultanBâyezîd Hân Câmi-i şerîfi avlusunda, oyma<br />

ustalarından Kefelizâde İbrâhim Halebî adında bir zâtın dükkanında, ilim-irfân sâhibi,<br />

kıymetli zâtlar toplanıp sohbet ederlerdi. Arasıra Mehmed Emîn Efendi de öğle namazından<br />

sonra o dükkanı teşrif eder, dostları ile çok kıymetli sohbeti olurdu. Bir gün yine böyle hoş<br />

bir sohbet sırasında medhedilen iyi vasıflı bir kâdı (hâkim) o dükkana geldi. Kâdıasker, bu<br />

kâdıya, bir meseleden dolayı dargın olduğu için, bir makâma tâyin edilmesi gerektiği hâlde<br />

ona; "Ben kâdıasker olduğum müddetçe, sana kadılık vazifesi vermem!" diyerek yemin<br />

ettiğini ağlayarak anlattı. Dükkanda bulunanlar bu hâdiseye çok üzüldü. Mehmed Emîn<br />

Efendi, yarım saat kadar başını eğip, gözleri kapalı bir vaziyette murâkabeye daldı. Sonra<br />

hakîkati gören gözlerini açıp, yardım talebi için gelen kâdıya verilmek üzere, dükkan sâhibi<br />

olan oyma ustası Kefelizâde İbrâhim Halebî'ye bir duâ târif edip yazmasını söyledi. O da<br />

yazdı. Bunu alıp mağdur kâdıya verdi. Üzerinde taşımasını söyledi. Sonra; "Doğruca<br />

kâdıasker efendiye git!" buyurup, kâdıyı gönderdi. İki-üç saat sonra kadı, sevinçle o dükkana<br />

tekrar geldi. Mehmed Emîn Efendiye büyük bir hürmetle memnûniyetle durumunu arzetti.<br />

Kendisine ne yaptığı sorulunca; "Kâdıaskerin makâmına girdim. Beni görünce birdenbire<br />

değişiverdi. Feryâd ederek; "Kâtibi çağırın." dedi. Kâtip gelince; "Aman bir bak! Bu kâdı<br />

efendinin tâyin edilmesi için münâsib bir yer var mı?" dedi. Kâtip, kayıtları kontrol ettikten<br />

sonra; "Bir yer var ama şimdilik dolu." dedi. Kâdıasker, kâtibe; "Olsun, hemen tâyin edelim,<br />

benim şu anda çektiğim sıkıntıyı ve tutulduğum ağırlığı bilmezsin!" dedi. Böylece tâyinim<br />

derhal yapıldı." diye anlattı. Mehmed Emîn Efendi yazdırıp verdiği duâyı o kâdıdan geri alıp,<br />

Kefelizâde İbrâhim Halebî'ye vererek silmesini söyledi. O da alıp sildi. Kefelizâde İbrâhim<br />

Halebî şöyle demiştir: "Ben bu hâdiseden sonraMehmed Emîn Efendinin târif ettiği duâyı<br />

tekrar yazmak için belki bin defâ denedim. Bir türlü yazamadım. Sonunda o hâdisenin<br />

Mehmed Emîn Efendinin kerâmetlerinden olduğunu anladım.<br />

Yine o anlatır; "Mehmed Emîn Efendinin her ay on beş kuruşluk geliri vardı. Bunu alıp her<br />

ay huzûruna getirirdim. Koynunda bezden bir kese vardı. Keseyi çıkarmadan ağzını açar, ben<br />

de parayı içine kordum. Bundan başka o keseye hiç para konmadığı hâlde her ay o keseden<br />

iki-üç yüz kuruştan fazla para sarfeder, fakirlere saymadan sadaka dağıtırdı. Ben buna<br />

defâlarca şâhid olmuştum. Hattâ bir gün kese eskidi değiştirelim buyurup, keseyi çıkarıp<br />

bana verdi. İçinde yedi-sekiz kuruş kadar para vardı. Bunları yeni bir keseye koyup verdim.<br />

Eski kesenin içine de beş kuruş koyup bana verdi. Ay başına on beş-yirmi gün vardı. O ayda<br />

koynundaki keseden yüz elli kuruş para sarfolundu. Ben buna hayret ederdim.<br />

Arkadaşlarımızdan da çoğu bunu bildikleri hâlde, aslâ kendisine soramazdık ve ifşâ<br />

etmezdik..."<br />

Mehmed Emîn Efendi, hâl ve şânlarını halktan son derece gizler, talebelerini de bu tarzda<br />

yetiştirirdi. Ömrünün sonlarında arkadaşları merhum Tatar Ahmed Efendi, 1743 senesinde<br />

vefât edince, fetvâ makâmında bulunan eski şeyhülislâm Seyyid Mustafa Efendi, Tatar

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!