22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Edirne'de bulundukları sırada, ders vermekte olduğu Başrûznâmeci Ali Efendinin oğlu vefât<br />

etti. Bunun üzerine ders vermekten vazgeçerek, bulunduğu vazifeden de ayrılıp, hacca<br />

gitmeğe karar verdi. Karar verdiği günün sabâhı, Edirne'deSaraçhâne yakınındaki çalıştığı<br />

dâiresine gitmek üzere evden çıkmıştı. Yolu meşhûr Kâdirî şeyhi ve büyük bir zât<br />

olanKasabzâde Muhammed Efendinin dergâhına uğradı. Oraya yaklaşınca, Muhammed<br />

Efendinin oğlu Abdülkâdir Efendinin, dergâhın önünde beklediğini gördü. Abdülkâdir<br />

Efendi, yanına yaklaşıp; "Babam sizi dergâhta bekliyor, buyursun bir kahve içelim diyor."<br />

dedi. Bu dâvet üzerine Kasabzâde Muhammed Efendinin yanına gidip elini öptü. O da; "Safâ<br />

geldiniz Hacı Emîn Efendi." dedi ve elinden tutup odasına götürdü. Oturup sohbete<br />

başladıkları sırada, Mehmed Emîn Efendi; "Elhamdülillah bizi hacc-ı şerîf ile müjdelediniz."<br />

deyince, Muhammed Efendi; "Evet, siz bu gece hacca gitmeye niyet ettiniz biz de tebrik<br />

ettik." deyip sohbete başladı. Sohbet sırasında Mehmed Emîn Efendiye, fıtraten yüksek bir<br />

kâbiliyete sâhib olduğunu ve çok büyük nîmetlere kavuşacağını müjdeledi. Mekke'ye<br />

varınca, evliyânın büyüklerinden İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin üçüncü oğlu Muhammed<br />

Ma'sûm Fârûkî hazretlerinin yetiştirdiği yedi bin büyük evliyâdan biri olan Ahmed Yekdest<br />

Cüryânî'nin huzûruna gitmesini, kendisinin de selâmını ve hürmetlerini arzederek, onun<br />

talebesi olmasını tavsiye etti.<br />

Mehmed Emîn Efendi, bu zâtın yanından ayrıldıktan sonra,Başrûznâmeci Ali Efendiye de<br />

gidip hacca gideceğini söyledi.Ali Efendi memnun olup, ona yolda harcaması için bir miktar<br />

para verdi. Mehmed Emîn Efendi, bundan sonra birkaç gün içinde bütün dostlarıyla<br />

vedâlaşıp, İstanbul'a gitmek üzere yola çıktı. İstanbul'a ulaşınca, hacıları götürecek gemiye<br />

bindi. On günde Kâhire'ye vardı. Oradan da bir kâfile ile Mekke'ye hareket etti. Mehmed<br />

Emîn Efendinin, hayâtının önemli bir safhası, Mekke'ye bu ilk gidişi ile başladı. Çünkü,<br />

orada madde ve mânâ ilimlerinde yükselmiş, büyük rehber ve zamânının en kıymetli<br />

âlimlerinden biri olan Ahmed Yekdest Cüryânî'yi tanıyıp, ona talebe oldu.Derslerine ve<br />

sohbetine üç yıl devâm edip, kemâle ulaştı. Bu hususta o zâttan icâzet, diploma aldı.<br />

Hayâtında önemli bir dönüm noktası olan bu hocasıyla tanışmasını bizzat kendisi şöyle<br />

anlatır: "Mekke'ye varınca, ilk gün, Kâbe'yi tavâf ve ziyâretle geçti. Ertesi gün sabah<br />

namazını Harem-i şerîfde (Kâbe'nin yanında) kıldıktan sonra dışarı çıkacağım sırada,<br />

Harem-i şerîfin bir köşesinde otuza yakın kimsenin bir halka hâlinde oturduklarını gördüm.<br />

Niçin böyle halka olmuşlar acabâ, ders için hocalarını mı bekliyorlar diyerek yanlarına<br />

yaklaşıp oturdum. Hepsinin başlarını eğip edeble oturduklarını gördüm. Ben de oturup başımı<br />

eğerek bekledim. Bir ara başımı kaldırıp baktığımda, halkanın ortasında duran bir zâtı<br />

karşımda gördüm. Dikkatle bana bakıyordu. Bakışlarından ve heybetinden ürperip başımı<br />

eğip gözlerimi yumdum. Bir müddet daha öyle durduktan sonra yine dikkatle bana baktığını<br />

gördüm. Sonra o zât ellerini kaldırıp duâ etti. Duâdan sonra Fâtiha okundu ve herkes kalkıp<br />

dağılmağa başladı. Ben de kalkıp giderken o mübârek zât bana yaklaştı, yanıma gelip selâm<br />

verdi ve; "Hoş geldin Emîn Efendi." dedi. Hâlimi hatırımı sordu. Sonra beni yanına alıp,<br />

Harem-i şerîfin yakınında bulunan evine götürdü. İçeri girip oturduktan biraz sonra<br />

hizmetçisi sofrayı kurdu. Sofrada sıcak bir ekmek ve fincan içinde içecek bir şey vardı. O<br />

mübârek zât ellerini ekmeğe uzatınca, bir elinin bileğinden kesik olduğunu gördüm. Hemen<br />

Edirne'deki Şeyh Muhammed Efendinin tavsiyesi aklıma geldi ve bahsettiğinin bu mübârek<br />

zât olduğunu anladım. Fakat o anda selâmını söylemeyi unutmuşum. Yemekten sonra<br />

yolculuğumdan, geçip geldiğim yerlerden sorup cevap aldıktan sonra; "Edirne'de size emânet<br />

edilen şeyi unuttunuz" buyurdu. Hemen Edirne'deki Muhammed Efendinin selâmını<br />

hatırladım ve söyledim. O da muhabbet ve sürûr içinde selâmı aldı. Artık beni talebeliğe<br />

kabûl edip, ders vermeye başladı ve Allahü teâlânın ismini zikretmemi söyledi. Sonra da şu<br />

beyti okudu:<br />

Otuz kırk yıl geçince eylemiş tahkîk Hâkânî<br />

Ki bir dem Hakkı zikretmek değer mülk-i Süleymânı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!