22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ANNEN VE BABAN EVLİYÂ İDİLER<br />

Seyyid Muhammed Berzencî müftî olarak Doğubâyezîd'e gitmişti.Şehrin eşrafı ona hoş geldine<br />

gittiler. Müftü efendi; "Bu şehirde âlim ve âriflerden kimler vardır?" diye sorunca, Seyyid Mehmed<br />

Emîn'den bahsettiler. Onun husûsî hallerini bilmediği için bir müddet hoşgeldine gelmesi için bekledi.<br />

O gelmeyince, Müftî efendi kendisi ziyârete gitti. Evine varınca, ikinci kata çıkarıp; "Efendi içerdedir.<br />

Siz içeri buyurun." dediler. Müftî Efendi içeri girip selâm verdi. Kendini tanıttı.Sonra da hoş geldine<br />

gelmediği için sitem etti. Bu sitem nezâket ehli için ağır ve incitici bulunduğundan, MehmedEmîn<br />

Efendi çok müteessir olup oturmasını ricâ etti. Fakat o anda Müftî efendi büyük bir dehşet ve korku<br />

içinde titremeye başladı. Mehmed Emîn Efendinin hanımı Seyyide Medine Hanım, kerâmetiyle bu<br />

hâlin farkına varıp alt kattan; "Şeyh Efendi misâfiriniz korkuyor, onu teskin ediniz." diye seslendi.<br />

O sırada Mehmed Emîn hazretlerinin oturduğu sedirin altında, bir arslanın saldırmaya hazır vaziyette<br />

işâret beklediği görüldü. Kalkıp eliyle sedirin altına işâret etti. Arslan kayboldu. Misâfiri elinden tutup<br />

iltifat göstererek teskin etti. Aynı sedirin üzerine oturttu. Kerâmetlerini çok gizlediği halde, bu<br />

kerâmeti iradeleri dışında vukû bulmuştu. Müftî Seyyid Muhammed Berzencî başından geçen bu<br />

hâdiseyi Seyyid MehmedEmîn hazretlerinin oğluna aynen anlattıktan sonra; "Senin baban evliyâ<br />

idi.Annen de ondan aşağı değildi. Bunu benden işitmiş ol." demiştir.<br />

1) İslâm Meşhûrları <strong>Ansiklopedisi</strong><br />

MEHMED EMÎN TOKÂDÎ;<br />

İstanbul evliyâsının büyüklerinden. İsmi Mehmed Emin bin Hasan bin Ömer Nakkâş Tokâdî,<br />

lakabı Cemâleddîn, künyesi Ebü'l-Emâne ve Ebû Mansûr'dur. Aziz Mahmûd Ermevî<br />

dervişlerinden bir zâtın oğludur. 1664 (H.1075) târihinde Tokat'ta doğdu. 1745 (H.1158)<br />

târihinde İstanbul'da vefât etti. Kabr-i şerîfi, Unkapanı'na inen cadde ile Zeyrek Yokuşunun<br />

kesiştiği tepe üzerinde, Soğukkuyu Pîrî Paşa Medresesi kabristanındadır. Kendisini vesîle<br />

ederek, kabri başında yapılan duâ müstecâbdır, makbûldür. Tanıyıp sevenler kabrini ziyâret<br />

ederek feyz almakta, murâdlarına kavuşmaktadırlar.<br />

Mehmed Emîn Efendi, ilim tahsîline memleketinde başlayıp, bir müddet ilim öğrendikten<br />

sonra, 1698 senesinde İstanbul'a geldi. Şeyhülislâm Mirzâzâde Muhammed Efendiden uzun<br />

müddet ders alıp, ilim öğrendi ve çok iyi yetişti. SonraMekke'de Ahmed Yekdest Cüryânî<br />

hazretlerinden tasavvuf ilmini öğrenip, tasavvufda talebe yetiştirebilecek duruma geldi. İkinci<br />

Hicaz seferinde hadîs âlimlerinden Ahmed Nahlî'den hadîs ilmini öğrenip icâzet aldı. Ayrıca<br />

İstanbul'a ilk geldiğinde, ilim tahsili sırasında, hat yâni yazı sanatını Yedikuleli hattat<br />

Abdullah Efendiden öğrendi. Değişik hat çeşitlerinde mahâret sâhibiydi.<br />

Mehmed Emîn Tokâdî hazretleri, İstanbul'a ilk geldiğinde, birkaç ay Pîrî Paşa Medresesinde<br />

ikâmet etti. Bu sırada Başrûznâmeci (Günlük gelir ve masrafların defterini tutan, ayniyât<br />

kaydı amiri) Ali Efendi adında bir zâtın oğluna ders vermeye başladı. Ayrıca kendisine<br />

Reîs-ül-Küttâb (Hâriciye vekili) makâmının yazı işlerinde kâtiplik vazifesi de verildi. Bu<br />

vazifede iken Başrûznâmeci Ali Efendi, kendi evinde bir yer ayırıp, kalması için dâvet etti.<br />

Bunun üzerine Rûznâmeci Ali Efendinin evinde kalmaya başladı. Hem kaldığı bu evde, hem<br />

de Şehzâde Câmiinde talebelere ders vermeğe başladı. İstanbul'da bulunan meşhûr âilelere<br />

mensûb kimseler de onun derslerine devâm etti. Ali İzzet Paşa ve Yeğen Muhammed Paşa<br />

bunlardandır. Etrâfında çok talebe toplandı. Üstün ve olgun hâllerini görenler, ona; "Ârif-i<br />

Muhlisi" lakabını verdiler.<br />

Kâtiplik vazifesine ve talebelere ders vermeye bir müddet devâm ettikten sonra,<br />

Başrûznâmeci Ali Efendinin, 1702 senesinde vazifeli olarak Edirne'ye gönderilmesi üzerine,<br />

onunla birlikte Edirne'ye gitti. Orada ileri gelen birçok kimseyle görüşüp sohbet etti.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!