22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İçlerinden biri üzerine hücum edip hançer vurmaya başladı. Vurulan hançer darbesi kalbine<br />

yakın bir yere isâbet etmiş, ağır yaralanmış ve yere yıkılmıştı. Durumdan haberdâr olan<br />

Nevvâb Necef Hân, sabah erkenden frenk bir tabib gönderdi. Tabibe; "Çabuk gidip bu<br />

mübârek zâtı tedâvî et, onu yaralayanlar da yakalanınca kısas yapılsın." dedi. Frenk tabib<br />

gidip Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinin yarasına baktı ve geri dönüp kasden Nevvâb Necef<br />

Hâna; "İyileşip kurtulur, başka tabib göndermeye lüzum yok." dedi. Mazhar-ı Cân-ı Cânân<br />

hazretleri bu yaralı hâliyle üç gün daha yaşadı. Yaralarından devamlı kan aktı. Üçüncü gün,<br />

Cuma günü idi. Öğle vakti ellerini açıp Fâtiha-i şerîfi okudu. İkindi vaktinde; "Günün<br />

bitmesine kaç saat vardır?" buyurdu. Dört saat vardır dediler. O gün hem Cumâ, hem de<br />

Aşûre günü idi. Akşam olunca üç defâ derin nefes aldı ve şehîd olarak vefât etti. Vefâtında<br />

ebced hesâbında târih olarak meâlen: "Allah'a ve Peygambere itâat edenler, işte bunlar<br />

Allah'ın kendilerine nîmet verdiği, peygamberlerle, sıddîklarla, şehîdlerle ve iyi<br />

kimselerle berâberdirler. Bunlarsa ne güzel birer arkadaş!" buyurulan Nisâ sûresi 69.<br />

âyet-i kerîmesinden; "Ülâike ma'allezîne en'amellahü aleyhim" kısmı söylendi. Yine<br />

Peygamber efendimizin bir hadîs-i şerîfinde; "Methe şâyân olarak yaşadı ve şehîd olarak<br />

öldü." mânâsında; "Âşe hamîden mâte şehîden." buyurduğu kısım ile ebced hesâbına göre<br />

vefât târihi söylendi.<br />

Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinin şehîd olarak vefât etmesinden sonra, sevenleri, onun<br />

büyük bir kayıb olduğunu ifâde eden rüyâlar görmüşlerdir.<br />

Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri, İslâmiyetin yayılması ve insanların hakîkî saâdete<br />

kavuşmaları için çok üstün hizmetler yapmıştır. Her biri üstün birer cevher olan kıymetli<br />

zâtlar yetiştirmiş ve onları insanlara rehberlik yapmakla vazifelendirmiştir. Talebeleri de<br />

bulundukları yerlerde insanlara İslâmiyeti öğretmişler, îmânlarının vicdânileşmesini<br />

sağlamışlardır. Böylece her biri bulunduğu yerde İslâmiyete uyulmasına, güzel ahlâkın<br />

yayılmasına ve insanların birbirlerine karşı iyi muâmelede bulunmalarını sağlamışlardır.<br />

Onları tanıyıp seven insanlar, onların sebebiyle temiz bir hayat yaşamak ve saâdete<br />

kavuşmakla şereflenmişlerdir.<br />

Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri buyurdu ki: "Her kim ki dünyâya düşkün olanlar arasına<br />

karışırsa, sohbetin bereketlerine ve tasavvufun nûrlarına kavuşamaz! Bir kimse dünyâya<br />

düşkün olanlar arasına ihtiyaç olduğu kadar karışır ve hâlis niyetle ve bâtınî nisbetini<br />

muhâfaza ederek aralarında bulunursa zararı yoktur."<br />

"Dünyâ mel'ûndur ve dünyâda olan şeylerden Allah için yapılmayanlar da mel'ûndur. Allahü<br />

teâlânın sevgisi ile dünyâ sevgisi bir araya gelmez. Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için<br />

mâsivâyı yâni Allahü teâlâdan başka her şeyi ve bütün maksatları terketmek lâzımdır."<br />

Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinin kendi eshâbına, talebelerine nasîhatları şöyledir:<br />

"Takvânın ve verânın, haramlardan ve şüpheli şeylerden sakınmanın yolu, Resûlullah<br />

efendimize mütâbeat yâni tam uymak ve onun bildirdiklerini candan kabûl etmektir. Kendi<br />

hâlinizi, Kitab ve sünnette bildirilen hususlar ile karşılaştırınız. Eğer hâliniz, Kitab ve<br />

sünnette bildirilen hususlara yâni dînin emirlerine uygun ise makbûldür. Uygun değilse<br />

merdûddur, reddedilecekdir. Ehl-i sünnet ve cemâat îtikâdı üzere olmak lâzımdır."<br />

EVLİYÂYA HÜRMET<br />

Seyyid Gulâm Ali (Abdullah-ı Dehlevî) hazretleri anlatır: "Bir gün Mazhar-ı Cân-ı Cânân<br />

hazretlerinin sohbetinde bulunuyordum. İhtiyâr bir adam gelip; "Şeyhin şöhreti Rahmânî mi, yoksa<br />

değil mi? Onu anlamağa geldim." dedi. Bu küstahça söz karşısında, Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri<br />

son derece müteessir oldu ve öfkelenerek o ihtiyâra, keskin ve dik dik baktı. O esnâda ihtiyâr yere<br />

düşüp çırpınmağa başladı. Sonra; "Tövbe ettim. Allah için beni affet." diye yalvardı. Mazhar-ı Cân-ı<br />

Cânân hazretleri, Allahü teâlânın ismi araya girince, kalktı ve ihtiyârın kolundan tutarak kaldırdı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!