22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ir erkek çocuğu oldu.<br />

Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri talebeleri ile birlikte bir yolculuğa çıkmıştı. Yanlarında azık<br />

olarak hiç bir yiyecek yoktu. Gittikleri yerde de misâfir kalabilecekleri bir tanıdıkları<br />

bulunmuyordu. Talebeleri bu durumu bildiklerinden merâk edip; "Bakalım hâlimiz ne olur?"<br />

diyerek yola devâm ettiler. Her yemek vakti geldiğinde, Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinin<br />

kerâmeti ile gaybdan önlerine sofra kuruluyordu. Sofra üzerinde çeşit çeşit ve gâyet nefis<br />

yemekler bulunuyordu. Bu nefis yemekleri yiyip yolculuğa devâm ettiler. Talebeleri<br />

hayatlarında öyle güzel ve çeşitli yemekler yememişlerdi. Bu hal, seferlerinden dönünceye<br />

kadar devâm etti.<br />

Bir kimse, ölüsünün azâbda olduğunu rüyâda görüp, Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerine<br />

magfiret olunması için duâ etmesini istirhâm etti. Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri de duâ<br />

edip; "Allahü teâlâ, ölünün günahlarını magfiret eyledi." diye de ona müjde verdi. O kimse<br />

tekrar ölüsünü rüyâda görünce, kendisine; "Hazret-i Mazhar'ın duâsı bereketi ile, azâbdan<br />

kurtuldum." dedi.<br />

Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri, şehid olarak vefât etti. Vefâtından birkaç gün önce, bu fâni<br />

dünyâdan gitme zamânının geldiği ve Allahü teâlâya kavuşacağı için bambaşka bir aşk ve<br />

şevk içindeydi. O günlerde ibâdet ve tâatlarını daha da artırmıştı. Bir taraftan da talebeleri ve<br />

sevenleri akın akın sohbetine geliyorlardı. Sohbetleri ve murâkabeleri büyük bir huzur hâli<br />

içinde geçiyordu. Sohbetleri sırasında huzûrunda toplananlar yüz kişiden ziyâde olur,<br />

bereketlere ve feyzlere kavuşurlardı. Vefâtının yaklaştığı günlerde talebelerinden Molla<br />

Nesîm, memleketine gidip dönmek üzere izin istediğinde, bu talebesine; "Artık seninle bir<br />

daha görüşeceğimiz mâlûm değildir!" buyurdu. Bu sözleriyle vefât edeceğine işâret etmişti.<br />

Bunu işiten talebeleri ağlaşmaya başlayıp gözyaşlarını tutamadılar. Yine vefâtının yaklaştığı<br />

günlerde talebelerinden Molla Abdürrezzâk'a yazdığı bir mektupda; "Ömrüm seksen yaşını<br />

geçti. Ecelim yaklaştı. Bize hayır duâda bulun!" diye yazmıştı. Bu sıralarda talebelerinden<br />

diğerlerine yazdığı mektuplarında da aynı şekilde işâret etmiştir.<br />

Yine vefâtının yaklaştığı günlerde kavuştuğu nîmetleri dile getirerek ve şükrederek şöyle<br />

buyurdu: "Kalbimden her ne geçtiyse ve her ne nîmete kavuşmak istediysem, Allahü teâlâ<br />

onları bana ihsân etti. Beni İslâm-ı hakîkî ile şereflendirdi ve çok ilim ihsân etti. Sâlih amel<br />

üzere istikâmet verdi. Büyüklerin tasavvuf yolunda bildirdiği şeylerin hepsini verip keşf,<br />

tasarruf ve kerâmet ihsân etti.Beni dünyâya düşkün olmaktan ve dünyâya düşkün olanlardan<br />

da uzak eyledi. Ancak Allahü teâlâya yaklaşmakta, yüksek derece olan şehitlik derecesine<br />

kavuşamadım. Hocalarımın, mürşidlerimin çoğu şehitlik şerbetini içmekle şereflendiler. Şu<br />

anda ben yaşlandım, vücûdum zayıf düştü. Cihâd edecek ve böylece şehitliğe kavuşacak<br />

gücüm, tâkatim kalmadı. Ölümü sevmeyen, istemeyenlere şaşılır. Ölüm Allahü teâlâya<br />

kavuşmaya sebeptir. Ölüm, Resûlullah efendimizi ziyâret etmeye, evliyâya kavuşmaya,<br />

onların mübârek yüzlerini görerek mesrûr olmaya sebeptir. Ölüm; Resûlullah efendimiz,<br />

Halîlürrahmân İbrâhim aleyhisselâm, Emîrul-müminîn hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk, İmâm-ı<br />

Hasan, Cüneyd-i Bağdâdî, Şâh-ı Nakşîbend Bahâeddîn Buhârî ve Müceddîd-i elf-i sânî<br />

İmâm-ı Rabbânî hazretleri ile görüşmeye, onlara kavuşmaya vesîledir. Kalbimde bu<br />

büyüklere karşı husûsî bir muhabbet vardır. Onlar zâhirî ve bâtınî şehâdete kavuştular, en<br />

yüksek mertebelere ulaştılar."<br />

Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri böylece, şehitlik derecesine kavuşmayı çok arzu ettiğini dile<br />

getirmişti. Ömrünün son günlerini yaşadığı sıralarda huzûruna gelip gidenler iyice artmıştı.<br />

1781 (H.1195) senesinin Muharrem ayının yedisinde Çarşamba gecesi kapısının önünde<br />

pekçok kimse toplanmıştı. Bunlar arasından üç kişi ısrarla içeri girmek istiyorlardı. Nihâyet<br />

izin alıp içeri girdiler. Bunlar Moğol ve Mecûsî idiler. Huzûruna girince, Mazhar-ı Cân-ı<br />

Cânân sen misin?" dediler. Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri de; "Evet benim." buyurdu.<br />

Meğer bunlar Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerine kastedip, öldürmek üzere gelmişlerdi.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!