22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Dehlevî gibi büyük âlimler ve velîler yetiştirdi.<br />

Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri buyurdu ki: "Allahü teâlâ bize en olgun aklı, doğru ve<br />

keskin görüşü ihsân etti. Saltanat işlerinin idâresi ve memleketin nizâmı husûsunda, herkesin<br />

hâline uygun en güzel usûlü öğrenmiş idim. Bunun için zamânın meşhûr devlet adamları,<br />

alacakları silahları ve diğer mühim şeyleri bizden sorar ve bizden aldıkları cevâba göre<br />

hareket ederlerdi." Yine şöyle buyurmuştur: "Muhterem babamın bereketli terbiyesiyle<br />

yetiştikten sonra bende öyle bir hâl hâsıl oldu ki, bir bakışla herkesin ne olduğunu ve<br />

kalbindekini anlardım. Bulunduğum yolun nûruyla insanların saâdet veya şekâvet, (Cennet<br />

veya Cehennem) ehli olduğunu, alınlarından okurdum."<br />

Nevvâb Hân Firûzcenk, Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerini, soğuğu şiddetli bir kış gününde,<br />

üzerinde eski bir elbiseyle gördü. Bu hâlini görünce ağladı. Yanında bulunan adamlarından<br />

birine; "Biz ne bedbaht insanız ki büyüklerimizden bir zât hediye kabûl etmiyor ve ona<br />

hizmet etmekle şereflenemiyoruz." dedi. Bu hâdise üzerine Mazhar-ı Cân-ıCânân hazretleri;<br />

"Biz, zenginlerden bir şey kabûl etmemeğe, almamağa kararlıyız. Hayat güneşimiz batmaya<br />

yüz tuttu, ömür bitmek üzere. Şimdiye kadar kabûl etmedik." buyurdu. Sonra Nevvâb Hân<br />

Firûzcenk, otuz bin rubiyye para hediye etmek istedi. Kabûl buyurmadı ve; "Biz sizin<br />

servetinizin yiyicisi değiliz, onu fakirlere dağıtınız." dedi.<br />

Yine Afgan serdârlarından biri, eşrefî denilen üç yüz altın göndermişti. Bunu da kabûl<br />

buyurmayıp; "Her ne kadar hediyeyi kabûl etmek lâzımsa da, mutlakâ kabûl etmek lâzım<br />

olduğuna dâir bir emir yoktur. Bize kendi talebelerimiz, ihlâs ve ihtiyatla, haram karışmaması<br />

için dikkat ederek hazırladıkları hediyeleri getiriyorlar, onları bile kabûl etmiyoruz. Kaldı ki,<br />

ümerânın ve zenginlerin hediye edeceği şeylerin tam helâlden hazırlanmış olduğu şüpheli<br />

olanları hiç kabûl etmeyiz. Onda insanların hakkı vardır. Kıyâmet günü onun hesâbını<br />

vermek zordur. İmâm-ı Tirmizî'nin, Ebû Berze'den getirerek yazdığı hadîs-i şerîfde<br />

Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Kıyâmet günü herkes, dört suâle cevap vermedikçe<br />

hesapdan kurtulamayacaktır: Ömrünü nasıl geçirdi. İlmi ile nasıl amel etti. Malını<br />

nereden nasıl kazandı ve nerelere harcadı. Cismini, bedenini nerede yordu, hırpaladı."<br />

Bunun için çok dikkat etmek lâzımdır" buyurdu.<br />

Mazhar-ı Cân-ı Cânân'a yine devlet adamlarından biri Hindistan'ın meşhûr meyvesi olan<br />

"Enbe"den (Hint kirazı) bir mikdâr hediye göndermiş ve kabûl etmesi için de çok yalvarmıştı.<br />

Bunun üzerine iki tâne "Enbe" alıp gerisini iâde etmiş ve; "Bu fakîrin gönlü, bunları kabûl<br />

etmek istemiyor." buyurmuştu. Biraz sonra huzûruna bir bahçe sâhibi gelip; "Falan emîr, size<br />

gönderdiği enbeleri bizden zulüm ile alıp size hediye etti." dedi. Bunun üzerine mazlumun<br />

hakkının verilerek, himâye edilmesini söyledi. Sonra da; "Sübhânellah, onun getirdiği bu<br />

yiyecek bizim bâtınımıza zararlı oldu." buyurdu. Ondan sonra da malı şüpheli kimselerin<br />

ikrâmını hiç kabûl etmedi. Yine bu hâdise üzerine; "Yiyeceklerin en zararlısı kazançları<br />

şüpheli olan zenginlerin ikrâm ettiği yiyeceklerdir. Hattâ fakirlerin ikrâmları da şüphelidir.<br />

Çünkü onlar da, bu yemekleri hazırlamak için, kazançları şüpheli olan zenginlerden borç<br />

alıyorlar." buyurdu.<br />

Bir defâsında bir iftar vaktinde yemek yerken, gâfil birine âid olan bir ekmeği talebeleri<br />

paylaşmışlar, bir parça da Mazhar-ıCân-ıCânân hazretlerine vermişlerdi. O gece terâvih<br />

namazından sonra yenilen o ekmek sebebiyle, bâtınlarına tesir edip zarar verdiğini belirterek;<br />

"Bu zarardan ancak namaz kılmak ve okunan Kur'ân-ı kerîmi dinlemekle kurtuldum."<br />

buyurdu. Talebesi Abdullah-ı Dehlevî hazretleri bu söz üzerine: "Şüpheli bir lokma, onların<br />

mübârek bâtınlarında nûr deryalarında böyle bir değişmeye, zarara sebeb olursa bizim<br />

hâlimize ne denir!" buyurmuştur. Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri bu hususta şöyle<br />

buyurmuştur: "Yenilen lokmalar insanı muvaffakiyete kavuşturmalı, tâat ve ibâdetin nûrunu<br />

arttırmalıdır. Fakirliği zenginliğe tercih etmeli, sabır ve kanâatı seçmeli. Teslimiyeti ve rızâyı<br />

seciye hâline getirmelidir. Resûlullah efendimizin; "Allah'ım! Âl-i Muhammed'in rızkını

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!