22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

döndü. Hanımının sorusuna yine aynı şeyleri söyledi ve kendisi için çalıştığım Melik, Cumâ<br />

günü ödeyecek dedi. Nihâyet Cumâ günü oldu. Çarşıya gitti. Yine iş aradı. Yine bulamadı.<br />

İbâdet yerinde iki rekat namaz kıldı. Ellerini semâya kaldırıp; "Yâ Rabbî! Bize İslâmı ikrâm<br />

ettin. Hidâyete yönelttin. Bu din hürmetine, bu mübârek gün hürmetine kalbimden çoluk<br />

çocuğumun nafaka düşüncesini çıkar. Ben ehlimden hayâ eder oldum. Onların hâlinin<br />

değişmesinden korkarım." dedi. Daha sonra öğle namazı için câmiye gitti. Hakîkaten evlâdı<br />

açlık çekiyordu. Bu sırada yoksul adamcağızın evine bir zât geldi ve kapılarını çaldı. Kadın<br />

çıktı. Bir de gördü ki yüzü güzel, genç birisi elinde altından bir tabak ve üzeri bir mendil ile<br />

örtülü bir şekilde duruyor. Kadına; "Buyurun bu sizindir. Zevcine söyle, zevcinin iki günlük<br />

çalışmasının karşılığıdır. Eğer çalışmayı arttırırsa, biz de arttırırız." dedi. Kadın tabağı aldı.<br />

İçinde bin dinar vardı. Birini alıp sarrafa gitti. Sarraf hıristiyan idi. Altını tarttı. Oldukça ağır<br />

geldi. Sonra üzerindeki süslemelere baktı. Onun dünyâ dînarlarından olmayıp, âhiret<br />

dînarlarından olduğunu anladı. Kadına dönüp; "Bunu nereden buldun veya kimden aldın?"<br />

deyince, kadın, olup bitenleri anlattı. O zaman hıristiyan; "Bana İslâmı anlatıp öğretin." dedi.<br />

Kadın da îmân esaslarını öğretti.Sarraf müslüman oldu. Sonra kadına bin dirhem verdi.<br />

Bunları nafaka yap. Bittiğinde bana haber ver." dedi. Kadın onları aldı. Eve giderken<br />

alınacak gerekli şeyleri aldı. Yemek pişirdi.Kocasını beklemeye başladı. O sırada mescidde<br />

ibâdetini bitirmişti. Evine dönmek istedi. Mendilini yayıp iki rekat daha namaz kıldı. Sonra<br />

mendile birkaç avuç toprak doldurdu. Sonra da kendi kendine; "Eğer hanım benden bir şey<br />

sorarsa işte un. Al bununla bir şeyler pişir derim." düşüncesiyle evine geldi. İçeri girdiğinde<br />

her tarafı dayalı döşeli buldu. Yemekler buram buram kokuyordu. Mendilini kapı eşiğine<br />

koydu. Hanımının onu görmesini istemedi. Sonra gördüğü şeylerden sordu. Kadın her şeyi<br />

olduğu gibi bir bir anlattı. Adam o zaman şükür secdesine vardı. Kadın da ona mendille<br />

getirdiği şeyden sordu. Adam ona; "Getirdiğim şeyden bana sorma?" dedi. Sonra mendili<br />

koyduğu yere gitti. Getirdiği toprağı dökmek istedi. İçini açtığında,toprak, Allahü teâlânın<br />

izniyle un hâline dönmüştü. Allahü teâlânın ikrâmından dolayı ikinci defâ secdeye vardı.<br />

Vefâtına kadar Rabbine ibâdetle sâdık bir kul olarak yaşadı.<br />

Mâlik bin Dînâr hazretleri anlatır: Hacca gitmek üzere yola çıktım. Çölde giderken ağzında<br />

bir parça ekmek olan bir karga gördüm. Bunda bir iş var, deyip takip ettim. Bir mağara<br />

önünde durdu. İçeri girdi. Ben de öyle yaptım. İçeride elleri ayakları bağlı sırt üzerine yatmış<br />

birisi vardı. Karga getirdiği ekmekten parça parça gagasıyla onun ağzına veriyordu. Daha<br />

sonra uçup gitti. Bir daha da dönmedi. Adama bu ne hal, dedim. O da; "Hacca gidiyordum.<br />

Hırsızlar yolumuzu kesti ve bütün malımızı aldılar sonra gördüğünüz gibi bağladılar ve bu<br />

mağaraya attılar. Beş gün aç susuz bu halde kaldım. Sonra Rabbime duâ ettim. Bana bu<br />

kargayı gönderdi.Her gün yedirip içiriyordu." dedi. Sonra adamcağızın bağlarını çözdüm.<br />

Yola koyulduk. Yolda çok susadık. Yanımızda su yoktu. Çölde bir kuyu gördük. Orada<br />

ceylanlar vardı. Allahü teâlâya hamd ettik ve işte bir kuyu bulduk diye sevindik. Yaklaşınca,<br />

bu sırada kuyunun suyu dibe çöktü. Ceylanlar da uzaklaştılar. Yanımızda ip ve kova yoktu.<br />

Biz; "Yâ Rabbî! Ceylanlara ihsan ettin. Biz yüz zira' uzunluğunda ipe ve kovaya muhtacız."<br />

dedik. O zaman bir ses duyuldu; "Ey Mâlik! Ceylanlar bize tevekkül etmiştir. Biz onları<br />

sularız. Siz ise ipe ve kovaya tevekkül etmişsiniz. Siz de onunla su içersiniz" buyruldu.<br />

Câfer bin Süleymân anlatır: "Bir zaman Mâlik bin Dînâr hazretleri ile Basra'da dolaşırken,<br />

yeni yapılan bir köşk gördük. Köşkün mîmârı güler yüzlü bir gençti. Yanına varıp selâm<br />

verdik. O da selâmımıza cevap verdi. Mâlik bin Dînâr hazretleri ona; "Ey genç! Bu köşkü<br />

Allah için versen de Allahü teâlâ da sana Cennet'te bundan daha iyisini ihsân etse." dedi.<br />

Genç kabûl edip; "Kefil olur musun?" deyince, Mâlik hazretleri; "Evet." buyurdu ve bir<br />

kâğıda; "Yâ Rabbî! Bu gence senin için verdiği bu köşke karşılık Cennet'te bir köşk ihsân<br />

eyle. Mâlik bin Dînâr bu kuluna kefildir." şeklinde yazdı ve mektubu gence verdi. Ondan<br />

aldığı malı da fakirlere dağıttı. Bir zaman sonra genç vefât etti. Mâlik bin Dînâr hazretleri<br />

gencin vefât ettiği gece mihrabına konulmuş mânevî bir mektup buldu. Ona baktığında; "Bu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!