22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

talebe yetiştirmiştir. Tunus ve çevresindeki şehirlerde Ehl-i sünnet îtikâdının öğretilmesinde<br />

ve yayılmasında da rehberlik yaptı. Ömrünün son otuz senesini o devirde yayılmakta olan<br />

Fâtımî râfizîlerine karşı bizzat silahla mücâdele etmekle geçinen Mahrez bin Halef hazretleri<br />

1032 yılında râfızî sapıklarınca şehîd edildi. Türbesi Tunus'ta kendi adıyla anılan caminin<br />

karşısındaki medresededir.<br />

MAHRÛK EFENDİ;<br />

İstanbul velîlerinden. İsmi Abdüllatif'dir. Mahrûkî de denildi. İstanbul'da doğdu. Doğum<br />

târihi kesin olarak bilinmemektedir. 1597 (H.1006) târihinde yüz yaşını geçmiş olarak vefât<br />

etti. Şeyh Vefâ hazretleri yakınına defnedildi.<br />

İstanbul'da ilim ve edep öğrenip, Halvetî büyüğü olarak Vefâzâde Dergâhının pîri oldu.<br />

Hocalarının silsilesi Seyyid Burhâneddîn, Nâsih Efendi, Tâcüddîn Karamânî olup,<br />

Şihâbüddîn Ömer Sühreverdî'ye ulaşır.<br />

Uzun zaman İstanbul'da irşâd ile insanlara mânevî terbiye vermekle meşgûl oldu. Sonra<br />

Şam'a gidip orada Emevî Câmiinde vâz ve nasîhatlerde bulundu. Sonra İstanbul'a döndü ve<br />

Vefâdaki dergâhta karar kıldı. Güzel halleriyle meşhur olup, kerâmetleri görüldü. Dâimâ<br />

gözü yaşlı ve mahzûndu. Son zamanlarında yaptıkları duâlarında; "Yâ Rabbî! Beni<br />

Cehennem'inde yakma. Dünyâda yak. Âhirette merhâmet eyle." buyurdu. Duâsı kabûl edildi<br />

ve bir gece Tennur kenarında yatarken üzerine ateş düşüp çok yaşlı olması dolayısıyla bunu<br />

def edemedi ve mübârek vücutları yaralandı. Ertesi gün de vefât etti.<br />

1) Lemezât, SüleymâniyeKütüphânesi, Hacı Mahmûd, No: 4546, v.313<br />

MAKSÛD DEDE;<br />

Halvetî yolu büyüklerinden. İsmi Maksûd Dede'dir. Tokat'ta doğdu. Doğum târihi<br />

bilinmemektedir. 1562 (H.970) târihinde Serez'de vefât etti. Oradaki müslümanların<br />

kabristanlığına defnedildi.<br />

Maksûd Dede, Sünbül Sinân hazretlerinin sohbetlerinde kemâle gelip, olgunlaştı. Ümmî idi,<br />

lâkin gönlü mânevî ilimlerle dolmuştu. Hocası onu hak yolun bilgilerini öğretmesi için<br />

Rumeli'ne gönderdi. Maksûd Dede sonradan Serez'e yerleşti.<br />

Yâkûb Efendi anlatır: "Hocamız Sünbül Efendi hazretleri bize zaman zaman Maksûd<br />

Dede'nin hallerini anlatırdı. Bir zaman hocamız Hakkın rahmetine kavuştu. Yerine<br />

MerkezEfendi hazretleri geçti.Bana izin verip Rumellerine gönderdi. Ben de yola revân<br />

oldum. Serez'e uğradım. Maksûd Dede'yi ziyâret niyetiyle onun bulunduğu şehre gittim.<br />

Şehre vardığımda karşımdan nûr yüzlü ihtiyâr bir zât bana doğru geldi ve; "Oğlum!<br />

Maksadın Maksûd'u görmek ise, işte o benim." buyurup kerâmet gösterdiler. Mübârek<br />

ellerini öptüm. Bir zaman misâfiri oldum. Sohbetlerini dinledim. Maksûd Dede bir gün bana<br />

hak yola girişini şöyle anlattı:<br />

"Oğlum, bir zamanlar ben Tokat'ta sanatla uğraşan birisiydim. Bir Cumâ günü halkın gürûh<br />

gürûh câmiye koştuklarını gördüm. Bunun üzerine abdestimi alıp câmiye gittim. Câmide<br />

nûrânî yüzlü birinin vâz ettiğini gördüm. Velîlik hallerinden bahsediyordu. Dinledim, o<br />

sırada içimde dervişlik arzusu doğdu.Namazdan sonra o zâtın ellerini öpmek için yanına<br />

gittim ve talebesi olmak istediğimi bildirdim. Meğer o zât Molla Habîb hazretleriymiş. Bana<br />

tebessüm edip müjde vererek; "Seni yetiştirecek zât henüz irşâda başlamadı. Zamânı geldikte<br />

inşâallah o zâtı bulursun." dedi. Aradan on beş sene geçti. Kalbim bir türlü huzur bulmadı.<br />

Sonra İstanbul'a geldim. Ayasofya Câmiine Cumâ namazına gittim. Bir zât vâz etmeye

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!