22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ziyârete gittiler. O âlim, Emîr Buhârî'ye; "Şimdi ne ile meşgûl oluyorsunuz?" diye sordu. O<br />

da; "Mirsâd-ül-İbâd fil-Mebd ilel-Me'âd isimli tasavvufî eseri mütâlaa etmekle meşgûl<br />

oluyoruz." dedi. Bunun üzerine o ilim sahibi kimse, bu kitabı okuduğu için Emîr Buhârî'yi<br />

azarlamaya, o kitabı ve müellifini kötülemeye, tasavvuf ehline dil uzatmaya başladı. Nihâyet<br />

daha da ileri giderek, Emîr Buhârî ve Abdullah-i İlâhî'yi meclisinden kovdu.<br />

Meğer bu kimse, tasavvuf ehlinin büyüklüğünü anlayamayan, inkâr eden bir zavallı imiş.<br />

Mahmûd Çelebi bu menkıbeyi anlatınca, tasavvuf ehlini inkâr edenlerin de bulunduğunu<br />

anlamış oldum. Bundan sonra Mahmûd Çelebi'ye arzettim ki: "Efendim, tasavvuf<br />

büyüklerinin hâllerini inkâr edenler, inkâr etme gibi büyük bir belâya mübtelâ olmuşlardır.<br />

Tasavvuf ehlinin büyüklüğünü inkâr etmeyip kabûl ettiği hâlde bu yolda ilerlemeye<br />

çalışmayanların hâli, diğerinin hâlinden daha kabîh (çirkin) değil midir?" Ben böyle<br />

söyleyince; "Hayır öyle değildir. O büyüklerin büyüklüklerini inkâr etmeyip îtiraf etmek,<br />

yâni kabûl etmek de bir nîmettir. Bu îtirâfın eninde sonunda o kimseyi hak yoluna çekmesi<br />

ümîd edilir." buyurdu."<br />

Yine Şakâyik-ı Nu'mâniyye' nin müellifi olanTaşköprüzâde, bir gün sohbet esnâsında<br />

Mahmûd Çelebiye dedi ki: "Efendim! Bâzı tasavvuf kitaplarında anlaşılamıyan, hattâ<br />

görünüş îtibâriyle dînin açık olarak bildirilen hükümlerine aykırı olan kısımlar bulunuyor.<br />

Bunları inkâr etmemiz câiz olur mu?" Mahmûd Çelebi buna cevâben; "O tasavvufî hâller<br />

sizde meydana gelinceye kadar inkâr edersiniz. Ama o haller sizde de meydana gelince, artık<br />

inkâr etmenize lüzûm kalmaz. Çünkü o bilgilerin hakîkatte dînimizin hükümlerine aykırı<br />

olmadıklarını, öyle anlaşıldığını anlamış olursunuz. Yâni tasavvuf büyüklerinin söyledikleri<br />

sözlerden bâzılarının uygun değil gibi görünmeleri, o zâtın yanlış şeyler söylemek<br />

istediğinden değildir. Kendisini kaplayan tasavvufî hal sebebiyle, o halde iken anlatmak<br />

istediğini, şuuru yerinde olmadığından, uygun olmayan kelimelerle söylemesinden veya hâli<br />

ifâde için o anda başka kelime bulamamasındandır. Her hâlükârda tasavvuf büyüklerinin o<br />

sözlerinin yanlış bir mânâyı anlatmak için değil, doğru bir şeyi yanlış mânâya gelecek<br />

kelimelerle anlattığından yanlış anlaşılabilmektedir. Bununla berâber, mutasavvıfların dînin<br />

hükümlerine aykırı gibi görünen, açıktan yanlış anlaşılan sözleri kabûl edilmez. Fakat o<br />

büyüklere dil de uzatılmaz. Çünkü mâzurdurlar.<br />

Hakim Çelebi Edirnekapı'da Münzevî'ye giden yol üzerinde bir câmi ve zâviye inşâ ettirdi.<br />

Yıllarca burada talebelere ders verdi ve 1531 senesinde vefât etti. Devrin âlimlerinin de hazır<br />

bulunduğu büyük bir kalabalık tarafından kılınan cenâze namazından sonra câminin<br />

karşısında defnolundu. Onun yaptırdığı bu câmi ve zâviyeye hocasının adından dolayı Emîr<br />

Buhârî Câmii ve tekkesi de denilmiştir. Çevre yolu yapılırken tekke ve kabirler yıkılıp<br />

kaldırıldı.<br />

1) Şakâyık-ı Nu'mâniyye; c.2, s.60<br />

2) Şakâyık-ı Nu'mâniyye Tercümesi (MecdiEfendi); s.518<br />

3) Sicilli Osmânî; c.4, s.310<br />

4) Tâc-üt-Tevarih; c.2, s.588<br />

5) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49. Baskı) s.1146<br />

6) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.14, s.189<br />

MAHMÛD HAYRÂNÎ<br />

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleriyle aynı devirde yaşamış büyük velî. Peygamber<br />

efendimizin temiz soyundan olup seyyiddir. Hayâtı genel olarak Konya Akşehir'de bulunan

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!