22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

için yalvarıyorum." O da bunu kabûl etti.<br />

Hâce Kutbüddîn-i Bahtiyâr hazretleri, devamlı ibâdet eder, bir ân Allahü teâlâdan gâfil<br />

olmazdı. Devamlı namaz kılardı. Her gece, Resûlullah efendimize üç bin salevât-ı şerîfe<br />

okurdu. Zamânın sultânı dâhil, birçok kimse, kendisine her türlü maddî imkânı sağlamak için<br />

sâdece bir işâretini bekledikleri hâlde, Hâce hazretleri fakirlik içinde yaşamayı tercih ederdi.<br />

Bir şey veren olursa, onunla iktifâ ederlerdi. Zor durumda kalınca, hanımı, komşuları olan<br />

bakkalın hanımından borç ister, bununla yiyecek birşeyler alırdı.<br />

Bir gün bakkalın hanımı, Hâce hazretlerinin hanımına; "Eğer ben sana borç vermeyecek<br />

olsam, sen ve evinizde bulunanlar açlıktan ölürsünüz." diyerek övündü. Başka bâzı<br />

kadınlardan da buna benzer sözler işiten mübârek hâtun dayanamayıp, durumu Hâce<br />

hazretlerine arz etti. O da üzüldü. Kendi hâllerine değil, insanların dünyâlık için bir<br />

müslüman kardeşini nasıl üzebildiğine ve olmadık sözleri nasıl söyleyebildiklerine<br />

üzülüyordu. Hanımına, başkalarından birşey istememesini, yiyecek bir şeye ihtiyâcı olunca,<br />

(odanın bir köşesini işâret ederek) Besmele-i şerîfe söyleyerek oraya gitmesini, orada ihtiyâcı<br />

kadar (elma, armut kurusu) bulacağını, onu alarak açlıklarını gidermelerini emretti. Hanımı;<br />

"Peki efendim." diyerek bildirilen şekilde yaptı. Kendisini komşu kadınlarına mahcûb<br />

olmaktan kurtardığı için Allahü teâlâya şükrediyor, buna sebeb olan efendisine de çok<br />

teşekkür ediyordu. Hâce hazretlerinin isminde bulunan "kakî" ilâvesi, bu hâdiseye nisbetle<br />

söylenmiştir.<br />

Hâce Kutbüddîn, çok cömert ve eli açık bir zâttı. Kendisini tanıyan ve seven varlıklı kimseler<br />

tarafından dergâhına gönderilen yiyecek ve giyecek gibi ihtiyaç maddelerini, ihtiyâcı olanlara<br />

dağıtırdı. Kendisi bol bol kullanmak imkânına sâhib olduğu hâlde, sıkıntı ve fakirlik içinde<br />

yaşamayı sever, başkalarını kendisine tercih ederdi. Gelenlere ikrâm ve ihsânda bulunmaya o<br />

kadar ehemmiyet verirdi ki, mutfakta hiçbir şey bulunmadığı zamanlar, ziyârete gelenlere hiç<br />

olmazsa su dağıtılmasını hizmetçilere emrederdi. İsteseydi fevkalâde bolluk ve gösteriş ile<br />

yaşardı. Fakat böyle fakir olmak, kendisine daha çok sevimliydi ve bu sıkıntılara sabretmek,<br />

mânevî nîmetlerin gelmesine, bu yolda yükselmeye vesîle oluyordu. Hâce hazretleri de fakr<br />

(yokluk) ve sıkıntı yolunu tercih ediyor, diğer taraftan mânevî olarak daha çok şeyler<br />

kazanıyordu. Kanâat ediyor, hâlinden aslâ şikâyetçi olmuyordu.<br />

Hâce Kutbüddîn, bütün güzel huyları kendisinde toplamıştı. Allahü teâlânın takdîrine teslim<br />

olmakta ve sabırlı olmakta da son dereceydi. Birgün kendisi bulunmadığı bir sırada, küçük<br />

çocuğu vefât etti. Cenâzesi defnedildikten sonra geldi.Hanımı, evlâd acısıyla ağlayıp,<br />

sızlanıyordu. HâceKutbüddîn bunun sebebini sordu. Küçük çocuğunun vefât ettiğini<br />

bildirdiler. "İnnâ lillâh..." okudu ve; "Hepimiz, Allahü teâlâın irâdesine, rızâsına, râzı ve<br />

teslim olmalıyız." diyerek hanımını teselli etti.<br />

Hâce Kutbüddîn, ömrünün son yirmi yılında hiç uyumadı. Hattâ dinlenmek için bile sırtını<br />

bir yere dayamamıştı. "Birazcık uyuklayacak olsam, kendimi hasta ve rahatsız hissederim."<br />

buyururdu. Her zaman derin murâkabede, yâni nefsi kontrol etmek, ondan gâfil olmamak<br />

hâlinde bulunurdu. O kadar ki, biri onu görmeye veya bir şey sormaya gelse, bir müddet<br />

sonra ve güçlükle kendine gelebilirdi. Bu hâl, namazların hâricinde devamlı olurdu. Hâce<br />

Kutbüddîn, odasında, Allahü teâlânın ve Peygamber efendimizin aşkı ve muhabbeti ile<br />

yanmış olarak, kırık kalb ile, dili bağlı, hiçbir şey söylemeyerek ve iç çekip ağlayarak<br />

dururdu. Kendisini görmek arzusuyla yanan âşıkları ise, dışarıda toplandıkları zaman, dışarı<br />

çıkar, bir mikdâr sohbet eder, Allah korkusunu ve O'na hakîkî kul olmayı, Muhammed<br />

aleyhisselâma tam tâbi olmayı, onun yoluna sımsıkı sarılmayı teşvik edici, çok güzel ve<br />

tesirli sözler söylerdi. Bütün saâdetlerin, rahatlıkların başının, Muhammed aleyhisselâma<br />

uymak olduğunu bildirirdi. Bir defâsında şöyle anlattı:<br />

Ben, ilk zamanlarda Kur'ân-ı kerîmi ezberlemek için çok gayret etmeme rağmen muvaffak<br />

olamazdım ve ezberleyemezdim. Bir gece rüyâmda Resûlullah efendimizi gördüm.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!