22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bahtiyâr'dan istirhâm etmişti. O da, düşmanın püskürtülmesi için Allahü teâlâya yalvardı.<br />

Duâlarının kabûlü neticesinde düşman kuşatmayı kaldırıp çekildi.<br />

Hâce Kutbüddîn-i Bahtiyâr, Ecmir beldesinde talebelere ilim öğreten doğru yolu gösteren<br />

hocası Muînüddîn-i Çeştî hazretlerinin ayrılığına tahammül edemeyip, bir zaman Ecmir'e<br />

gitmek üzere yola çıktı. Giderken yolu Dehlî'ye uğradı. Buranın emîrî, Sultan Şemseddîn<br />

Altamış kendisine çok alâka gösterdi. Orada kaldığı birkaç gün içinde, kendisine olan<br />

hürmeti, muhabbet ve bağlılığı her gün bir kat daha artıyordu. Ayrılmasını hiç istemiyordu.<br />

Fakat Hâce hazretlerinin de, hocasının ayrılığına tahammülü kalmamıştı. O bakımdanEcmîr'e<br />

gitti. Ecmir'den dönüşte, tekrar Dehlî'ye uğradı. Dehlî'nin hemen yakınında bulunan ve Kelû<br />

Kherî denilen yerde yerleşti. Sultan, her ne kadar onun Dehlî'de kalmasını arzu ettiyse de, o<br />

Dehlî'nin dışındaki bu yere yerleşmeyi tercih etti. Sultânın, ona olan muhabbet ve bağlılığı<br />

pek fazlaydı. Feyz ve bereketlerinden istifâde etmek maksadıyla, haftada iki defâ hizmetine<br />

gelirdi. Sonradan Sultan, Hâce Kutbüddîn'in devamlı ve en sâdık talebelerinden oldu. Bu<br />

makamdayken de, tekrar hocasının Dehlî'ye yerleşmesini, orada kendisiyle birlikte kalmasını<br />

istedi. Çünkü kendisine daha çok hizmet edebilmek ve sohbetlerinde daha çok bulunabilmek<br />

arzusu çok fazlaydı. Hem hocasıDehlî'de bulunursa, yanına gidip gelmek için harcayacağı<br />

zamanı devlet işlerine ayırabilirdi. Hâce Kutbüddîn, bu arzuyu şimdilik yerine<br />

getiremeyeceğini bildirdi.<br />

Hâce hazretleri burada kaldığı zaman içinde, bir taraftan sohbetine koşanları yetiştiriyor, bir<br />

taraftan da sultâna yol gösteriyor, doğru yolda yürümesini ve ahâlisine nasıl muâmele etmesi<br />

icâb ettiğini öğretiyordu. Sultan da bu nasîhatlere uyarak, bildirilenleri seve seve yerine<br />

getiriyordu. Bu sırada Dehlî'de Şeyhülislâm olan Nûreddîn-i Gaznevî'nin vefâtı üzerine,<br />

Sultan, Hâce Kutbüddîn'in bu vazifeyi almasını teklif etti ise de kabûl etmedi. Bunun üzerine,<br />

Şeyhülislâmlık makâmına Necmeddîn-i Sugrâ isimli bir zât getirildi. Bu kimse, bu yolun<br />

büyüklerinden Hâce Osman Hârûnî'nin talebesi olmakla berâber, bu makâma gelince,<br />

Sultânın ve diğer insanların, Hâce Kutbüddîn hazretlerine çok alâka gösterdiklerini<br />

çekemedi, kıskandı. Ne pahasına olursa olsun, onu Dehlî'den uzaklaştırmaya karar verdi.<br />

Necmeddîn-i Sugrâ isimli bu kimse, insanların teveccühüne, makam sevgisine ve benlik<br />

duygusuna kapılmakla, Allahü teâlânın bir velî kuluna karşı olmak gibi çok büyük bir<br />

felâkete düşmüştü. Bir fırsat bulup Hâce'ye iftirâ etmenin yollarını arıyordu.<br />

Hâce Kutbüddîn hazretleri, yanında Sultan Şemseddîn Altamid ile berâber bir gün öğle üzeri<br />

geziyorlardı. Sultânın mâiyeti de kendilerini tâkib ediyordu. Âniden ağlayan, feryâd eden bir<br />

kadın ortaya çıktı. Bu kadın Sultâna yaklaşarak, çok zor durumda bulunduğunu, kendisine<br />

yardımcı olmasını, nikâhlarını kıymasını, istiyordu. Sultan, perişan vaziyetteki bu kadına<br />

kiminle nikâhlanmak istediğini sorunca, kadın; (Hâce hazretlerini göstererek) "Yanınızda<br />

yürüyen bu kimse ile bizi nikâhlamanızı istiyorum. Zîrâ gayr-i meşrû bir şekilde ondan<br />

hâmile kaldım." dedi. Orada bulunanların hepsi, Hâce Kutbüddîn'in böyle bir fiili işlemiş<br />

olabileceğine ihtimâl vermiyorlardı. Bunun için, HâceKutbüddîn hazretleri dâhil, orada<br />

bulunan herkes hayretler içerisinde kaldılar. Hâce Kutbüddîn, hayâtında ilk defâ karşılaştığı<br />

böyle bir hâl karşısında ne yapacağını şaşırdı. Yönünü, hocasının bulunduğu Ecmîr beldesine<br />

çevirerek, karşılaştığı bu çirkin iftirâ ve çok zor durum karşısında kendisine yardımcı olması<br />

için bütün kalbi ile hocası Muînüddîn-i Çeştî hazretlerinden yardım istedi. Bulundukları<br />

belde ile hocasının bulunduğu Ecmîr beldesinin arasındaki mesafe 258 km idi. O anda, orada<br />

bulunan herkes HâceMuînüddîn'in kendilerine doğru gelmekte olduğunu gördüler. Zâten<br />

şaşırmış vaziyette bulunan Sultan ve berâberindekilerin şaşkınlıkları, Muînüddîn hazretlerini<br />

görünce daha çok arttı. Hemen koşup karşıladılar. Muînüddîn-i Çeştî, orada bulunanlarla<br />

müsâfeha ettikten sonra, Hâce Kutbüddîn'e dönerek; "Bizden niçin yardım istemiştin?"<br />

buyurdu. O ise, bu hâdisenin tesiri ile bir şey konuşamıyor, sâdece gözlerinden yaşlar<br />

akıyordu. Kalb gözü ile bu hâdiseyi zâten bilmekte olan Muînüddîn hazretleri, orada bulunan<br />

iftirâcı, ahlâksız kadına döndü. "Ey bu kadının rahminde saklı bulunan çocuk! Annen olacak

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!