22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Mîrek Mes'ud Bey o gece rüyâda, Hâce Behâeddîn-i Nakşibend'in (kuddise sirruh) geldiğini<br />

gördü. Bâzan o kadar büyüyordu ki, bütün yer yüzünü ve göğü kaplıyor, bâzan da bir iplik<br />

kadar inceliyordu. Mîrek'e hitabla; "Ey zavallı,Allah adamlarını tanımıyorsun." buyurdu.<br />

Mîrek'in korkudan bütün vücûdu titredi ve dehşetle uyandı. Hemen Şeyh İshak'ın huzûruna<br />

koştu.Yüzlerce yalvarma ve kırıklık ile ayaklarına kapanıp, kusûrunun affını diledi ve; "Bu<br />

hasedciler için ne buyurursanız yapayım. Zîrâ onlar benim canım ve îmânımla oynadılar."<br />

dedi. Şeyh İshak; "Onları huzûruna yaklaştırma." buyurdu. O da öyle yaptı.<br />

ALLAH! ALLAH!..<br />

Kerîmüddîn'in talebelerinden biri hastaydı. Durumunu bildirdiler. Bunun üzerine Kerîmüddîn gelip o<br />

hasta talebenin yanında başka bir yatakta yattı. Allahü teâlâya yalvardı. Rüyâsında o talebesinin<br />

yaşayıp yaşamayacağını göstermesini diledi. Uykuya vardı ve rüyâsında siyahlar giyinmiş düşman<br />

askerleri ile kendi talebelerinin muhârebe ettiklerini, hasta olan talebenin ise, diğer askerlerden önde<br />

at koşturduğunu, kahramanca çarpışarak düşmana çok zâyiat verdirdiğini, yaralanıp attan düştüğünü<br />

ve atının onu bırakıp kalabalığa karıştığını gördü. Uykudan uyandığında o talebesinin vefâtının<br />

yaklaştığını haber verip, eshâbına techiz, tekfin ve defn için hazırlık yapılmasını söyledi. Talebenin<br />

hastalığı ise ölüm şiddetinde görünmüyordu. Orada bulunan talebelerin hepsi hayret ettiler.<br />

Az bir zaman geçince, hastanın durumu ağırlaştı. Nefesi sıklaştı. Bu sırada orada bulunan ve tasavvuf<br />

ehlinin hâlini inkâr eden bâzı kimseler kendi kendilerine; "Hocalığın ve talebeliğin şu anda (ölüm<br />

ânında) ne işe yaradığını görelim." dediler. Onların bu düşüncelerini kalb yoluyla anlayan<br />

Kerîmüddîn hazretleri, açıktan; "Ey Allahım! Vefât etmek üzere olan bu hastanın hakîkî tasavvuf<br />

büyüklerine bağlanması hürmetine, seni zikrettiğini bunlara da duyur!" diye duâ etti. Bu söz daha<br />

bitmeden, o ölüm hastasının açıktan açığa "Allah! Allah!.." demeye başladığı duyuldu. Rûhunu teslim<br />

edinceye kadar böyle devâm etti. Bu apaçık kerâmete şâhid olan yabancılar inkarlarından vazgeçip,<br />

Kerîmüddîn'e bağlanıp talebelerinden oldular.<br />

1) Berekât-ı Ahmediyye; s.385<br />

2) Hadarât-ül-Kuds; s.355<br />

3) Tezkire-i İmâm-ı Rabbânî; s.348<br />

4) İslâm Alimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.16, s.28<br />

KESİKBAŞ DEDE<br />

Hangi devirde yaşadığı bilinmiyor. Hakkında bulunabilen tek bilgi Isparta'nın fethinde şehid<br />

düşen gâzi dervişlerden olduğudur. Isparta'nın Kurtuluş Mahallesinde olan türbesi bölge<br />

halkı tarafından ziyâret edilip feyzinden istifâde edilmektedir.<br />

KEŞŞAF HOCA<br />

Malatya'nın tanınmış velîlerindendir. 1862 yılında Malatya'da doğdu. Babası şehrin en eski<br />

ailelerinden Kirişçizâdelere mensup Mustafa Efendi'dir. İlim öğrenmeye küçük yaşta<br />

başlayıp 1889'da icâzet almıştır. 1938 yılında vefât edip Aşağıbağlar Kuyuönü mezarlığına<br />

defnedilmiştir. Kabri ziyâret edilmektedir.<br />

Keşşaf Hoca'nın halk arasında yaygın olan menkıbelerinden biri şöyledir:<br />

Keşşaf Hoca'nın gençlik yıllarında Divriği'de çok sayıda âlim vardır. Hoca'nın yolu bir gün<br />

bu ilçeye düşer. Kaldığı yerde ulemâ kisvesini değiştirerek medreselerden birine gider. Bir<br />

köşede dersi tâkib etmeye başlar. Dersin hocası Muhyiddîn-i Arabî hazretlerine atıp tutmaya<br />

başlayınca çok sinirlenen Keşşaf Hoca eline geçirdiği nalını fırlatarak hocanın kafasını yarar.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!