22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

dalgalar arasında çırpınıyordu. Bu sırada babası âniden gözüküp onu boğulmaktan kurtardı<br />

ve gözden kayboldu. Boğulmaktan kurtulduğu için Allahü teâlâya şükretti.<br />

Kurtulan diğer yolcularla birlikte karadan yürüyerek yola devâm ettiler. Ancak hallerinin ne<br />

olacağını bilmeden yolculukları sıkıntılı geçiyordu. Bir müddet gittikten sonra çölde eşkıyâ<br />

yollarını kesip hepsini esir aldı. Sinan bu sefer de tuzağa düşmüş bir yabancı kuş gibi esir<br />

oldu. Allahü teâlâya tevekkül edip sabırla beklemeye başladı. Onu bir zindana kapattılar.<br />

Geceleri gözüne uyku girmiyordu. Çok halsiz ve zayıf düşmüş, ağlamaktan gözleri kan<br />

çanağına dönmüştü. Ayrıca çok da işkence görüyordu. Bu ızdırap ve zindandan kurtulmak<br />

için hiçbir çârenin olmadığını anladı. O zaman Allahü teâlâya duâ edip, şöyle dedi:<br />

"Yâ Rabbî! Bana lutfeyle, çok günâhkârım. Senin velî kullarından olan babama değer vermez<br />

ve inanmazdım. İnadım sebebiyle içinde bulunduğum bu sıkıntıya düştüm. Babama hiç teslim<br />

olmazdım. Onun sözlerini hiç tutmazdım. Kimsenin sözünü beğenmez ve yüzünü görmek<br />

istemezdim. Babama hiç baş eğmezdim. Yâ Rabbî! Benim çektiğim hep bu<br />

yaptıklarımdandır. Bana ihsân eyle kurtar beni. Şimdi kabahatimi anladım." diyerek<br />

gece-gündüz ağlardı.<br />

Günlerce böyle çâresiz gam ve dert çekip kurtulacağı günü bekledi. Bir gün ellerini ve<br />

ayaklarını da bağladılar ve; "Şimdi senin gözlerine de mil çekip seni kör edeceğiz, artık<br />

dünyâyı görmez olursun ve bir yere gidemeyip, buralarda kalırsın." dediler. Bu sözleri<br />

işitince, çâresizlik ve dehşet içinde çok ağladı. Artık tam çâresizlik içine düşüp gözlerini de<br />

kaybetme korkusu içindeyken birdenbire babası Kemâl Ümmî hazretleri karşısına çıkıverdi.<br />

Elini uzatıp; "Gözünü yum beri gel. Allahü teâlânın kudretini göresin. Hep âh edip inlersin."<br />

dedi. Sonra onu anlamadığı bir şekilde tutup Kâbe'ye bıraktı. Gözlerini açtığında Kâbe'nin<br />

yanında idi. Bu hallere çok şaşırıp, günahlarına ve kabâhatlerine pek ziyâde pişman oldu.<br />

Tam bir ihlâs ile cânu gönülden Kâbe'yi tavâf etti. Sonra Makâm-ı İbrâhim'e geçip iki rekat<br />

namaz kıldı.<br />

Bu hâlini kendisi şöyle anlatmıştır: Makâm-ı İbrâhim'de iki rekat namaz kıldım. Selâm<br />

verdikten sonra; "Yâ Rabbî bu yolda nice sıkıntılar çektim. Şimdi beni murâdıma erdir." diye<br />

duâ edip ellerimi yüzüme sürdüm. Bu sırada yanımda oturan yüzü örtülü bir ihtiyâr gördüm.<br />

Elini öptüm ve; "Efendim şimdi sizden ricâm, beni murâdıma kavuşturmak için himmet<br />

eylemenizdir. Derdime bir çâre ihsân edin." dedim. Bana; "Evliyâya karşı inadı terkeyle,<br />

onlara îtimât göster. Görünüşlerine bakma! Onların bâtınlarına iç alemlerine bak. Neden<br />

gördüğünü ilimden habersiz zannedersin. Zâhir ilimle Allahü teâlâya kavuşmayı mı murâd<br />

edersin! Zâhir ilmi olmayanı Hak'tan uzak mı sanırsın? Gerçi ilim kişiye faydalıdır. Fakat bu<br />

ilimle amel edilmeyince, faydası olmaz. Dünyaya düşkün olmayan, haramlardan sakınan<br />

mevlasına kavuşur. Eğer bu sözleri anlayıp idrak ettiysen, mürşidine yol göstericine teslim<br />

olman gerekir." buyurdu ve bir hayli nasîhat etti.<br />

Sinan Efendi bu nasîhatları dikkatle dinleyip çok göz yaşı döktü. Kendisine nasîhat eden zât<br />

yüzündeki örtüyü kaldırıp ona yüzünü gösterdi. Baktığında onun babası olduğunu gördü.<br />

"Derdime yine babam çâre oldu." diyerek elini öpüp ayaklarına kapandı. Artık babasının<br />

büyük bir velî olduğunu açıkça görüp anladı. Ona teslim oldu ve duâsını aldı. Kâbe'deki<br />

hizmetçiler Sinan'ın yanına yaklaşıp; "Bu zât neden sana bu kadar yakın alâka gösterdi. Senin<br />

de ona karşı muhabbetin nedendir?" dediler. "Bu zât benim babamdır." deyince, hizmetçiler;<br />

"Bu zât elli seneden beri beş vakit namazını Kâbe'de kılar. Biz onu hep burada görürüz."<br />

dediler. Kemâl Ümmî hazretlerinin oğlu Sinan, daha sonra babasının terbiyesinde tasavvufta<br />

yetişip mârifet sâhibi fazîletli bir zât oldu.<br />

Bir defâsında da oğlu Sinan'a; "Oğul eğer ihlâsın varsa, gel şu ayağımın üstüne bas. Göresin<br />

sen dahi vakit nicedir, demeyesin bu vakit gecedir." dedi. Oğlu ayağına basınca, ayağını<br />

oynattı. Oğlu Sinan'ın gözünden perde kalkıp arşı seyretmeye başladı. Melekleri semâyı<br />

doldurmuş namaz kılıyor halde gördü.Babasının bu kerâmetini görünce, onun büyük bir veli

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!