22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Peygamberimize Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde emir buyurdu. O ibâdet, gece namazı<br />

kılmaktır. Bunu sakın ihmâl etme. Cenâb-ı Hak gece namazı kılanlara târif edilmez ihsân ve<br />

nîmetlerini vâd ediyor.<br />

Sabah namazını kıldıktan sonra seccadeni toplayıp hemen kalkma. Allahü teâlânın zikri ile<br />

meşgûl ol. Güneş doğuncaya kadar buna devâm et. Bundan sonra günün bir parçasını<br />

insanlardan uzlet, ayrılık üzere geçirmeyi kendine vazîfe bil. İnsanlarla olmakta büyük belâ<br />

ve fitneler olduğu gibi, uzlette de birçok hayır ve bereketler vardır. Fakat uzlete çekilince<br />

şartlarına ve edeplerine dikkat gerekir. Yapılanlar, Ehl-i sünnet vel-cemâat âlimlerinin fıkıh<br />

ve ilmihâl kitaplarında bildirdiklerine uygun olmalıdır. Bunu, nefsin ve şeytanın müdâhalesi<br />

ile kirletmemelidir.<br />

Son vasiyetim ise şudur: Dostlara hizmeti canına minnet bil. Çünkü hizmet, peygamberlerin<br />

sünnetidir. Hizmet et, fakat kendine hizmet ettirme. Çünkü Peygamber efendimiz; "Bir<br />

kavmin, topluluğun efendisi, o topluluğa hizmet edendir." buyurmuştur. Yine;<br />

"Müminlere hizmet edenlere hesab yoktur, azâb da yoktur." buyurdular.<br />

Bu vasiyetlerimi yerine getir. Muvaffakiyet, Allahü teâlâdandır. Yâ Rabbî! Bize hizmetinin<br />

edeplerini, evliyâna, dostlarına ve takvâ sâhiplerine hizmet etmenin edeplerini öğret. Bizi<br />

bunlar ile rızıklandır. Yâ Erhamerrâhimîn!.."<br />

Kendisinden başka Muhammed ve Hasan isminde iki erkek kardeşi ve Meykûr ve Hadîce<br />

isminde iki kız kardeşi olan Ebû İshâk Kâzerûnî hazretleri, ömrünü İslâm dînini öğrenmek,<br />

öğretmek ve yaymakla geçirdikten sonra, 1034 (H.426) senesinde Zilkâde ayında Kâzerûn'da<br />

vefât etti. Kabr-i şerîfi Kâzerûn'dadır. Hint ve Çin denizi gemicileri Ebû İshak Kâzerûnî'nin<br />

kabrini özellikle ziyâret edip, onu vesîle ederek duâ ederler ve türbesine komşu fakirler için<br />

adaklarda bulunurlardı. Bugün de sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir.<br />

Şeyh Ebû İshâk Kâzerûnî, her sene kâfirlerle cihâd için ordu gönderirdi. Vefâtından sonra<br />

Kâzerûn halkı şeyhin yolunu tuttu ve nevbet çalarak her sene gazâya asker gönderdi. Yine bir<br />

sene ordu düzenleyip kâfir şehirlerinden birine gönderdiler. Bağdât halîfesi de ordu<br />

düzenleyip göndermişti. İki ordu yolda karşılaşıp birleştiler. Kâfir şehirlerinden birini<br />

muhâsara ettiler. Kale surları muhkem olduğundan bir şey yapamadılar. Üstelik müslümanlar<br />

ne yaparsa kâfirler de aynı şekilde karşılık veriyorlardı. Meselâ, mancınık atışı yapsalar<br />

mancınıkla cevap veriyorlar, toplu hücûm edince topluca karşı koyuyorlar, hiç açık<br />

vermiyorlardı. Halîfe bu durumdan üzüntüye ve ümitsizliğe düştü. Geri dönmek istedi. Hatîb<br />

ve Kâzerûnlular ile meşveret etti. Hatîb:<br />

"Ne yapmak lâzım geldiğini, bu gece hocam Kâzerûnî'nin rûhâniyetinden sorar öğrenirim.<br />

Ertesi günü ona göre davranırız." dedi.<br />

Hatîb o gece ibâdetle meşgûl oldu ve gönlüne Kâzerûnî'nin rûhâniyeti, ne yapmak lâzım<br />

geldiğini bâtınî yoldan öğretti. Ertesi gün Hatîb, halîfeye giderek, çâreyi söyledi. Buna göre;<br />

herkes önüne bir kab alacak ve gürültü yapacak, ses çıkaracaktı. Ateş yakılmayacak, yüksek<br />

sesle konuşulmayacak, silâhlar yanlarında bulunacak, Kâzerûnlular davul ve def gibi şeylerle<br />

ses çıkarınca diğerleri de ses çıkaracak, onlar susunca onlar da susacak ve hep birden hücûm<br />

edilecekti. Akşam, kararlaştırıldığı gibi, konuşulmadı ve ateş yakılmadı. Seher vaktinde<br />

Kâzerûnlular ses çıkarmaya, davul, def gibi şeyleri çalmaya başladılar. Diğerleri de aynı<br />

şekilde davranınca, gök gürültüsü gibi bir ses çıkmaya başladı. Sanki kıyâmet kopmuş, dağlar<br />

büyük gürültülerle şehrin üzerine düşmüştü. Kâfirler bu sesten şaşırmışlar, ne yapacaklarını<br />

bilmez bir hâle gelmişlerdi. Sonra hücûm eden ordu şehri fethetti. Malları, mülkleri, silâhları<br />

müslümanların eline geçti. Ganîmetler taksim edildi. Müslümanlar kalenin fethine çok<br />

sevindiler. Müjde nevbeti çalarak şehirlerine geri döndüler.<br />

Bundan sonra Kâzerûnlular gazâya gittiklerinde ve düşman kale ve şehrine ulaştıklarında<br />

"kudûm nevbeti", düşman safları ile karşılaşıp savaştıklarında "sügrâ nevbeti", kafirleri

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!