22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bir zamanlar Hindistan'da büyük bir kıtlık vâki oldu ve uzun zaman devam etti. Aynı<br />

zamanda vebâ salgını da başgösterdi. Birçok kimse duâ etmesi için huzûruna gelip; "Bu belâ<br />

ne zaman geçecektir. Bu kıtlık ve bu vebâ salgınından insanlar ne zaman kurtulacaktır?" diye<br />

arz ettiler. "Sabrediniz!" buyurdu. Her ne zaman gökte bir bulut görülse, insanlar Kayyûm-i<br />

Zaman'ın huzûruna gelirler; "Havada bir başkalık var. Acabâ yağmur yağacak mı?" derler,<br />

ondan bir cevap beklerlerdi. Cevap olarak bâzan; "Bu bulut yağmur vermeden geçer." der,<br />

bâzan da; "Bu bulutta yağmur yok." derdi. Bir gün buyurdu ki: "Bakınız! Gökyüzünde bir<br />

bulut görülüyor," Oradakiler baktılar ve önceki bulutlara göre bunda da yağmur yok<br />

zannettiler. Buyurdu ki: "Bu, her tarafı yağmur ile dolduracak bir buluttur." Böyle derdemez<br />

o bulut büyüdü, büyüdü, her tarafa yayıldı. Gök gürültüsünün ardından rüzgâr ile birlikte<br />

şimşek çakmaya ve gâyet şiddetli yağmur yağmaya başladı. Üç gün üç gece öyle devâm etti.<br />

Yağmur, Hindistan'ın her tarafına aynı şekilde yağdı. Allahü teâlânın ihsânı ve bu yağmur<br />

sebebi ile, kıtlık ve vebâ kalmadı.Sanki Hindistan yeni baştan tâzelenmiş gibi oldu.<br />

Kayyûm-i Zaman hazretlerinin kıymetli oğlu Meyan Şeyh Ehlullah, sıtma hastalığına<br />

yakalanmıştı. Bir sene geçtiği hâlde, iyileşmedi. Doktorlar âciz kaldıklarını söylediler. Bu<br />

hastalık devâm ederken, birgün Kayyûm-i Zaman talebelerine buyurdu ki: "Oğlum Şeyh<br />

Ehlullah'ın hastalığı çok uzadı. Çok zayıf düştü. Üstelik gittikçe ağırlaşıyor. Hastalığı<br />

kendime çekmem ve bundan sonraki ağrılarını benim yüklenmem îcâb ediyor." Bunu söyler<br />

söylemez oğlu tam sıhhate kavuştu. Kendisi ise iki sene kadar hasta yattı. Sonra iyileşti.<br />

Kayyûm-i zaman Muhammed Sibgatullah hazretleri zamânında,Hüsrev Bek isminde hırsızlık<br />

ve dolandırıcılıkta meşhûr biri vardı. Bu, güçlü kuvvetli olup, çok cesur ve yiğitti. Hırsızlık<br />

ve yankesicilikte zamânın meşhûru idi. Bulunduğu yerin civârındaki köylerde eziyet ve<br />

cefâsından kurtulmuş tek bir ev yoktu. Belâ kesilmediği ve ulaşmadığı yer yoktu. Bir ara<br />

Kayyûm-i Zaman hazretleri Meyve Hâtun isimli bir köye gitmişti. Bu meşhûr Hüsrev Bek de<br />

oradaydı. Her nasılsa Kayyûm-i Zaman'ın ziyâretine gitti. Birkaç gün sohbette bulundu.<br />

Geceleri, arkadaşları ile berâber Yâkûb Türkmân köyünde kalırdı. O günlerde köyün<br />

yakınındaki kervansaraya büyük bir kervan gelmişti. Kervanda, Belh şehrinin büyük<br />

tüccârları vardı. Bu meşhûr hırsız, kervanın kervansaraya geldiğini haber alıp, bilhassa<br />

kervandaki tüccârların mallarının çokluğunu ve bu arada çok kıymetli bir atın da<br />

bulunduğunu öğrenince, gece arkadaşları ile beraber kervansaraya doğru yola<br />

çıktı.Kervansaray gâyet muhâfazalı ve sağlamdı. Hırsızların reîsi olan Hüsrev Bek kimseye<br />

sezdirmeden kervansaraya girdi. Arkadaşlarını da dışarıda bıraktı ve doğruca o çok kıymetli<br />

atın bulunduğu yere gitti. Atı çözecekken at kişnedi. Kişnemeyi duyan atın sâhibi kalkıp atın<br />

yanına geldi. Hırsız da yakalanmamak için, görünmeyecek şekilde kendini yere attı. O kuytu<br />

yerde gizlenirken atın dizgininin daha sağlam olması için sâhibi bir çivi daha çaktı. Çaktığı<br />

çivi hırsızın eline geldi. Hırsız bütün ızdırâbına rağmen yakalanmamak için sesini<br />

çıkarmadı.Böylece eli duvara mıhlanmış olan hırsız için, artık kaçıp kurtulmak ihtimâli de<br />

kalmamıştı. Orada sabaha kadar çok büyük sıkıntılar çekti. Buna rağmen, bağırmıyor,<br />

soğukkanlılığını muhafaza etmeye çalışıyordu. Fakat çok daralmıştı. Yaptığı işin kötülüğünü<br />

anladı. Âdetâ, kendi kendinden nefret etmeye başladı. "Bu belâdan kurtulursam ertesi gün<br />

Kayyûm-i Zaman'ın huzûruna gideceğim. Tövbe edip talebelerinden olacağım." diye<br />

düşündü. Tam bir âcizlik içinde ve büyük bir samîmiyetle böyle düşündüğü için, o anda<br />

Kayyûm-i Zaman'ı yanında gördü. Kayyûm-i Zaman o çiviyi çıkardı. "Hadi git. Seni<br />

kurtardık." deyip gözden kayboldu. Hüsrev Bek büyük bir ferahlık hissetti ve kervansaraya<br />

girdiği yerden dışarı çıktı. Arkadaşları ise hâlâ onu bekliyorlardı. Arkadaşlarına başından<br />

geçenleri anlatanHüsrev Bek; "Ben Kayyûm-i Zaman'ın huzûruna gidip hırsızlıktan tövbe<br />

edeceğim ve kabûl buyurursa talebeleri arasına gireceğim." dedi. Arkadaşları da; "Hırsızlıkta<br />

bizim reîsimiz olduğun gibi, tövbede de reîsimiz olursun." diyerek tövbe ettiklerini<br />

bildirdiler. Böylece hırsız başı olan Hüsrev Bek ve bütün arkadaşlarıKayyûm-i Zaman'ın<br />

huzûruna gelip tövbe ettiler. Onun muhlis talebelerinden oldular. O ana kadar çaldıkları

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!