22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

gönlünde dağ gibi görünürdü. Yemekte, içmekte, oturmakta, kalkmakta, yolculuk ve ikâmet<br />

hâlinde, giyinmede, her zaman okunması îcâbeden duâlarda ve diğer duâlarda, dil ve kalb ile<br />

yapılan zikrlerde, oruç, namaz, hac, umre, zekât, güzel ahlâk, ihsân, tevekkül, hilm<br />

(yumuşaklık), ilim, cömertlik, iyilik yapmak, sabır, tahammül ve diğer güzel huylarda pek<br />

ilerideydi. Bu güzel huyların îcâblarını yerine getirmekte o kadar dikkatliydi ki kıl ucu kadar<br />

gevşeklik ve ayrılık görülmezdi. Gündüz ve gece yaptıklarından, inceden inceye kendini<br />

hesâba çekerdi. İhlâs ve ibâdette ve her edebe riâyet etmekte pek ilerideydi. Bununla berâber<br />

niyet ve amellerini, kâmil olmaktan uzak, ayıp ve kusurlu görürdü. Bunun için pişmân olur,<br />

istigfâr ederdi. Bu sebepten dâimâ mahzûn ve üzüntülü dururdu. "Amel ve istigfâr et!"<br />

kelâmını kendine düstur edinmişti. Dînimizin emirlerine uygun görünmeyen keşf ve<br />

kerâmetlere kıymet vermez, îtibâr etmezdi.<br />

Mübârek yüzünde öyle bir nûr vardı ki, güzel yüzünü bir kat daha güzelleştiriyor ve yüzüne<br />

bakanlara, lisân-ı hâl ile; "Bu görünen, insanlar gibi insan değil, bir güzel melektir."<br />

dedirtiyordu.<br />

Kayyûm-i Zaman hazretleri, ömrünün sonlarına doğru Kur'ân-ı kerîmi çok yavaş sesle<br />

okurdu. Kendisine çok bağlı talebelerinden biri, müsâit bir vakitte; "Böyle düşük sesle<br />

okumanızın hikmeti nedir?" diye arz etti. Bir müddet sustu ve sonra; "Hazret-i<br />

Urvet-ül-Vüskâ (yâni babam) ömrünün sonuna doğru böyle okurdu." buyurdu. Başka bir<br />

defâsında talebelerinden birisi yine bu husûsun sebebini suâl ettiğinde cevâben; "Okurken<br />

bütün mevcûdât berâber okuyorlar ve bu fakîri yüksek sesle okumaya bırakmıyorlar."<br />

buyurdu.<br />

Kayyûm-i Zaman'ın yakın talebelerinden Mirzâ MuhammedKâbilî'nin hanımı vefât<br />

etmişti.Kayyûm-i Zaman, tâziye (başsağlığı) için Mirzâ'nın evine gitti. Mirzâ Muhammed,<br />

hanımının Kayyûm-i Zaman'a olan muhabbet ve bağlılığının fazlalığından bahsetti ve; "Eğer<br />

kabûl buyurursanız ve zahmet olmazsa, kabri hemen şuracıktadır. Beraber gitsek çok<br />

memnûn olurdum." diye arz etti. O da kabûl edip kabri ziyâret ettiler. Kayyûm-i Zaman o<br />

hanımın mağfiret olunması için duâ etti. Sonra murâkabeye daldı. Duâ ve murâkabe<br />

esnâsında yüzünde bir ferahlık ve neşe göründü. Ziyâretten sonra berâberce dönerlerken,<br />

Mirzâ; "Efendim, duâ ve murâkabe esnâsında mübârek yüzünüzde neşe ve sevinç alâmetleri<br />

gördüm. Acaba hikmeti neydi?" diye suâl etti. Kayyûm-i Zaman hazretleri buna cevap olarak<br />

buyurdu ki: "O esnâda bana ilhâm olundu ve hattâ söyleyen sesi duydum. Şöyle<br />

buyruluyordu: "Seni ve kıyâmete kadar vâsıtalı ve vâsıtasız olarak seni tevessül edenleri(seni<br />

vâsıta ederek bana yalvaranları) mağfiret eyledim. Bu hanım da onlardandır." Allahü teâlânın<br />

nihâyetsiz inâyetinin (ihsânının) bu fakîre geldiğini gördüm ve bu hanımın, umûmun yanında<br />

husûsî olarak zikredildiğini duydum. Bunun için Allahü teâlâya çok şükreyledim. Yüzümdeki<br />

neşe ve sevinç alâmeti bu yüzdendi."<br />

Muhammed Sibgatullah hazretleri, bir sefere çıktığında yolda hastalandı, geçirdiği kaza<br />

neticesinde bir eli kırıldı. Yol üzerinde bir eve misâfir oldu. O evin avlusunda hurma ağaçları<br />

vardı ve o ağaçların altında oturuluyordu. Kayyûm-i Zaman sandalyede değil yerde oturdu.<br />

Herkes istirahate çekildikten sonra o, rahatsızlığından ve kolunun kırık olmasından bütün<br />

gece uyumadı. Yere düşen hurmaları ve hurma yapraklarını hürmetle alıp edeple yüksekçe<br />

bir yere koydu. Sabah olunca ev sâhibi onun uyumadığını, yere düşen hurma ve hurma<br />

yapraklarını toplamakla ve yüksek bir yere koymakla meşgûl olduğunu, görünce bu hâlinin<br />

sebebini sordu. Ona cevâben buyurdu ki: Hadîs-i şerîfte; "Halanız olan hurmaya saygı<br />

gösteriniz. Çünkü bu ağaç Âdem aleyhisselâmın çamurundan kalan artıktan<br />

yaratılmıştır." buyruldu. Emre uyarak hurmayı azîz tutmak, ona saygılı olmak îcâb ediyor.<br />

Mirza Muhammed Efdal Kâbilî şöyle anlatır: "Kayyûm-i Zaman Muhammed Sibgatullah,<br />

Kâbil'de bulunduğu günlerin birinde, oğullarına haber vermesi için bir hizmetçiyi Serhend'e<br />

gönderdi. Gidecek hizmetçi, kendisinden yol parası istedi. O sırada Muhammed

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!