22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Kara Şems bundan sonra, tekrar Zile'ye dönüp, ilim öğretmekle meşgûl oldu ve Muhtasâr-ı<br />

Menâr üzerine, Zübdet-ül-Esrâr adlı bir şerh yazdı. İlim öğretmekle meşgûlken, Tokat'a,<br />

meşhûr nahiv âlimi Şemseddîn Efendiyi ziyârete gitti. Şemseddîn Efendi onu görünce; "Ben<br />

de senin gelmeni arzuluyordum. Çünkü sen akıllı, anlayışı ve kavrayışı iyi birisin.<br />

Memleketimize Şirvan'dan velî bir zât geldi. Bizlere vâz ve nasîhat ediyor. Anlattıkları<br />

okuyarak öğrenilecek akıl ve zekâ ile söylenilecek şeyler değil. Konuştukları Allahü teâlânın<br />

ihsânı olan bilgiler. Haydi onun yanına gidelim." dedi. Birlikte kalkıp gittiler.<br />

BöyleceAbdülmecîd-i Şirvânî'nin sohbetine ve mübârek ellerini öpme şerefine kavuştu.<br />

Abdülmecîd Şirvânî sohbetinin sonuna doğru; "Ey Kara Şems! Benim, Allahü teâlânın emri<br />

ve sevgili Peygamber efendimizin işâretiyle kendi memleketimi, âilemi ve sevenlerimi terk<br />

edip, dağ ve beldeleri aşıp gelmem, sadece seni irşâd ve terbiye içindir." buyurdu.<br />

Kara Şems bu ânı şöyle anlatır: "Abdülmecîd Şirvânî'nin bu sözünü duyunca, Şeyh Mustafa<br />

Kirbâsî'nin daha önce verdiği müjdeyi hatırladım, hesab ettim, tam altı ay geçmişti." Kara<br />

Şems bu esnâda Allahü teâlâya duâ etti. Kalbinden Allahü teâlâdan başka her şeyin sevgisi<br />

gitti. Allahü teâlâya hamd edip; "Aradığımı buldum." dedi.<br />

Abdülmecîd Şirvânî'nin sohbetine kabûl edilişini şöyle anlatır: O zâtın huzûruna varınca, bu<br />

fakirde istek ve arzu görüp; "Siz bu civardaki kasaba ve şehirlerin tanıdığı meşhûr ve halk<br />

nazarında yüksek birisiniz. Böyleyken huzûrumuzda zilleti ve dervişliği kabûl edersiniz.<br />

Halktan rağbet göremezsiniz. Bu duruma pişmân olursunuz. Çünkü bu yol sıkıntılar ve<br />

meşakkatler yoludur." buyurunca:<br />

"Cânlar fedâ muhabbet-i cânâna ser değil,<br />

Eshâb-ı aşka terk-i ser etmek hüner değil."<br />

dedim.<br />

Bunun üzerine; "Sen sâdık bir talebesin. Biz de seni irşâd etmekle vazîfeliyiz. Riyâzet ve<br />

mücâhedeye tahammül edersen, az zamanda rızâ-i İlâhî'ye kavuşursun." buyurup,<br />

"Yâra yol iki kademdir birisi câna bas,<br />

Çünkü bu meydâna geldin merd isen merdâne bas."<br />

beytini okudu ve fakîri kabûl buyurdu."<br />

Abdülmecîd Şirvânî'nin hizmetinde bulunup sohbetinden istifâde etti. Feyz alıp tasavvuf<br />

derecelerinde yükseldi. Dünyâ sevgisinden uzaklaşıp hakîkate yöneldi.<br />

Şemseddîn Sivâsî, Abdülmecîd Şirvânî'den kısa zamanda feyz alıp, tasavvufun yüksek<br />

derecelerine kavuştu. Bir gün hocası haber göndererek, yanına çağırdı. Hayır duâda<br />

bulunarak insanlara, Allahü teâlânın dînini ve sevgili Peygamber efendimizin güzel ahlâkını<br />

anlatmakla vazîfelendirdi. Şöhreti her tarafta duyuldu. Devrin Sivas vâlisiHasan Paşa,<br />

kendisini Sivas'a dâvet edip, yaptırdığı dergâha yerleştirdi. Aynı zamanda yaptırdığı câminin<br />

imâmlığı da kendisine verildi. Orada ilim öğretti, insanlara vâz ve nasîhatle meşgûl oldu.<br />

KaraŞems 1590 (H.999) senesinde hac farîzasını yerine getirmek için Mekke-i mükerremeye<br />

gitti. Bu sırada talebelerinden Hacı Mustafa Efendi Mısır'daydı. Hocasının hacca gideceğini<br />

duyunca, hem hac farîzasını yerine getirmek, hem de hocasını ziyâret için Mekke'ye gitti.<br />

Mustafa Efendi Mekke'ye vardığında hocası teşrif etmemişti. Bir müddet sonra Kara Şems'in<br />

geldiğini işitince, arkadaşı ile berâber karanlık bir gecede ziyâretine gitmek üzere kaldığı<br />

yerden ayrıldı. Yolda Yemenli bir satıcıya rastladı. Hocasına bir hediye almak istedi. O<br />

sırada Kara Şems'in kardeşi İsmâil Efendinin elinde bir mum ile geldiğini ve arkasında da bir<br />

cemâatin bulunduğunu gördü. Hocasının da aralarında olduğunu anladı. Edebinden bir kenara<br />

çekildi.Hocası yakınından geçerken, cemâatten ayrılıp Mustafa Efendinin yanına yaklaştı ve<br />

o karanlıkta elini başına koyup; "Sen Hacı Mustafa değil misin?" dedi. O da;"Evet efendim!"<br />

deyip elini öptü ve birlikteHarem-i şerîfe gitti.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!