22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Bağdad vâlisi Muhammed Necîb Paşa Âlûsî'yi fetvâ işleriyle ilgili vazîfeden alınca, Âlûsî,<br />

Hâlidiyye yoluna îtirâz etmek ve Mevlânâ Hâlid'in halîfelerini kötülemek için bir risâle<br />

yazdı. Çünkü o vâli Mevlânâ Hâlid hazretlerinden istifâde ve ona intisâb etmiş, hattâ<br />

Bağdad'daki eski Hâlidiyye dergâhını yıktırıp yerine daha güzelini yaptırmıştı. Tarîkat-ı<br />

Âliyyeye çok fazla sevgisi olduğundan Paşa'yı tâciz etmek ve üzmek için, söz konusu olan<br />

Âlûsî böyle tehlikeli bir işe girmişti. O esnâda Âlûsî'nin yazdığı risâleyi reddetmek için bir<br />

kitap yazdım. Bütün halîfeler ve diğer âlimler onu pek beğendiler. Hattâ bir gece rüyâmda<br />

Mevlânâ Hâlid hazretlerini gördüm. Şeyh Abdülgafûr Hâlidî de yanında ayakta duruyordu.<br />

Hemen gelip Mevlânâ Hâlid hazretlerinin ayaklarına kapanıp, öptüm. Mübârek ellerini<br />

başıma ve arkama koyup; "Ne güzel iş yaptın İbrâhim." buyurdular. Sabah olunca bu rüyâyı<br />

kardeşlerimize haber verdim. Hepsi gördüğüm rüyâdan dolayı beni tebrik ettiler.<br />

Âlûsî'nin o kitabı yazmasının sebebi, Hâlidiyye halîfeleri hakkındaki sû-i zannı yâni kötü<br />

düşüncesi idi. Adı geçen vâlinin kendisini Hâlidiyye halîfelerinin işâretiyle fetvâ<br />

vazîfesinden aldığını zannediyordu. Oysa durum öyle değildi. Nitekim zannın çoğu yalandır.<br />

Enteresan bir hâdise olarak hitâbetiyle meşhûr olan Âlûsî, İstanbul'dan geldikten sonra dili<br />

tutuldu ve o şekilde vefât etti.<br />

BİR GENÇ GİBİ...<br />

Şeyh İbrâhim Fasîh Efendi bir gün Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin dergâhında yüksek bir<br />

yerde duruyordu. Seyyid Abdülgafûr Hâlidî hazretlerinin dergâhın yüksek olan yerine çıkmak<br />

istediğini düşünerek kendi kendine; "Ben bu genç hâlimde buraya çıkamıyorum. Nerede kaldı ki bu<br />

kadar ihtiyâr bir zat buraya çıkacak!" dedi. Bir de baktı ki, Abdülgafûr Hâlidî on beş yaşındaki bir<br />

genç gibi yüksek yere çıkıp geldi. Sonra da şöyle buyurdu: "Ey İbrâhim! Sen benim buraya<br />

çıkamayacağımı mı zannediyordun?"<br />

Onun yüksek hâl ve kerâmet sâhibi olduğunu anlayan Şeyh İbrâhim Fasîh hemen Abdülgafûr<br />

Hâlidî'nin ellerine kapanarak öptü. O da Şeyh İbrâhim Fasîh'in başını ve sırtını şefkatle okşadı.)<br />

1) Mecd-i Tâlîd Tercümesi; s.94<br />

2) Şems-üş-Şümûs Tercümesi<br />

3) Hadâik-ul-Verdiyye; s.260<br />

ABDÜLGANÎ EFENDİ<br />

Nakşibendî şeyhlerin den. Aslen Bolu'nun Gerede kasabasındandır. Daha çok Çivizâde Şeyh<br />

Muhammed Efendiden olmak üzere devrin meşhur âlimlerinden ders alarak yetişti. Bursa'da<br />

Emir Sultan, İstanbul'da Ayasofya, Sahn-ı Semân ve Süleymâniye gibi yüksek dereceli<br />

medreselerde ders verdi. İstanbul, Mısır ve Şam kâdılıkları yaptı. Bir süre Anadolu<br />

kazaskerliğini yürüttü. 1586 yılında Mısır'dan dönerken Bursa'da rahatsızlanıp vefât etti.<br />

Zeynîler kabristanlığına defnedildi. İlmi yanında şâirliğiyle de tanınan Abdülganî Efendi,<br />

Ganîzâde diye meşhur şâir Muhammed Nâdirî'nin babasıdır. Hâşiye alâ Tefsîr-i Beydâvî,<br />

Hâşiye alâ Şerh-i Tecrîd, Terceme-i Fedâil-i Şam ve Şam kâdı vekili iken yazıp pâdişâha<br />

takdim ettiği Risâle fî Biyâni Ahvâl-i Eyyâm adlı eserleri vardır.<br />

ABDÜLGANÎ NABLÜSÎ (Bkz. Nablüsî)<br />

ABDÜLHÂDİ BEDEVÂNÎ;<br />

Hindistan'da yetişen büyük velîlerden. İsmi Abdülhâdî Bedevânî olup soyu hazret-i Ömer'e

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!