22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Muhammed Mü' min buyurdu ki: "İhtiyârlığım mâni olmasaydı ve yerim yakın olsaydı, gidip<br />

dersinden istifâde eder, ölünceye kadar hizmetçilik ederdim. Kimseye nasîb olmıyan nûrları<br />

ile kalbimi aydınlatmağa çalışırdım. Bedenim uzakta, gönlüm ise, onunla oradadır. Bu fakîri,<br />

huzûrunda bulunan temiz talebesi gibi kabûl buyurmasını ve mukaddes nûrlarından rûhuma<br />

ışık salmasını yalvarırım ve benim için de mübârek elini öp!" dedi." deyip, İmâmın bir daha<br />

elini öptü. Vedâ edip ayrılırken de; "Belh şehrindeki azîzler, kendilerine, yüksek hakîkatleri<br />

bildiren mektuplarınızdan göndermenizi istirhâm ettiler." dedi. Bunun üzerine İmâm-ı<br />

Rabbânî bir mektup yazıp, diğer birkaç mektupla berâber verdi.<br />

İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin talebelerinin meşhûrlarından olan Muhammed Hâşim-i Keşmî<br />

şöyle anlatmıştır: "Bir gün Hazret-i İmâm'ın huzûrunda oturuyordum. Onlar mârifetleri<br />

yazıyordu. Âniden bevl sıkıştırması sebebiyle kalkıp helâya gitti. Fakat hemen süratle dışarı<br />

çıktı. Böyle süratle helâya girip, hemen aceleyle dışarı çıkmalarına hayret ettim. "Bunun<br />

sebebi nedir?" dedim. Helâdan çıkar çıkmaz su ibriğini istedi ve sol elinin baş parmağının<br />

tırnağını yıkadı ve oğaladı. Sonra tekrar helâya girdi. Bir müddet sonra çıkınca buyurdu ki:<br />

"Bevl sıkıştırdı, acele ile helâya girdim ve oturdum. Gözüm tırnağımın üzerine gitti. Üzerinde<br />

siyah bir nokta vardı. Kalem yazıyor mu diye kontrol etmek için bunu yapmıştım. Hâlbuki, o<br />

nokta Kur'ân-ı kerîmin harflerini yazarken kullanılırdı. Orada oturmağı doğru görmedim ve<br />

edeb dışı buldum. Bevl sıkıştırmasından dolayı sıkıntı çektimse de, bu sıkıntı bir edebi<br />

terketmenin vereceği sıkıntının yanında çok az geldi. Dışarı çıktım. O siyah noktayı yıkadım<br />

ve tekrar içeri girdim."<br />

İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin fıkıh meselelerinde ilmi çoktu ve her meseleye ânında cevap<br />

verebilecek bir derecedeydi. Usûl-i fıkıhta da tam bir mahâret sâhibiydi. Fakat ihtiyâtının<br />

çokluğundan, çoğu zaman kıymetli fıkıh kitaplarına başvururdu. Seferde ve hazarda bâzı<br />

kıymetli fıkıh kitaplarını yanında bulundururdu. Onların bütün gayreti, müftâbih yâni fıkıh<br />

âlimlerinin üzerinde ittifak ettikleri fetvâlara, dâimâ uymaktı. Bâzı fıkıh âlimlerinin câiz<br />

dediği, bâzılarının mekrûh dediği bir işte, o kerâhet tarafını tercih eder ve o işi yapmazdı.<br />

"Bir meselenin yapılmasında ve yapılmamasında, helâl ve haram olmasında ihtilâf olursa,<br />

yapılmaması ve haram tarafını tercih etmeği mümkün olduğu kadar elden kaçırmamalıdır."<br />

buyururdu.<br />

İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin eski talebelerinden seyyid bir zât şöyle anlatmıştır: "İmâm-ı<br />

Rabbânî hazretlerinin birâderi, Sürûnç beldesindeydi. Ona bir mektup yazıp huzûruna<br />

gelmesini istemişti. Mektubu götürmek için beni vazifelendirdi. Yola çıkarken selâmetle<br />

gitmem için duâ edip Fâtiha okudu ve bana buyurdu ki: "Yolda "Kureyş sûresini" çok oku ki<br />

tehlikelerden korunasın. Şâyet yolda müşkil bir iş ile karşılaşırsan bizi hatırla!" Gitmek üzere<br />

yola çıktım. Yanımda iki kişi daha vardı. Sürûnç'a iki menzillik yol kalmıştı. Fakat önümüzde<br />

dehşetli bir çöl vardı. Bu çölde iken bir ara, yanımdakilerden ayrılıp biraz uzağa gittim.<br />

Abdest tâzeledim ve iki rekat namaz kılmak üzere namaza duracaktım. Bu sırada karşıma<br />

birden bire korkunç bir arslan çıkıverdi. Bana doğru yaklaşıyordu. Hemen hocam İmâm-ı<br />

Rabbânî hazretlerinin; "Bir müşkil ile karşılaşırsan beni hatırla!" emri hatırıma geldi. Kendi<br />

kendime; "Ey hocam! Allahü teâlânın izniyle imdâdıma yetiş, beni bu yırtıcı arslanın<br />

pençesinden kurtar!" dedim. Daha ben sözümü bitirmeden İmâm-ı Rabbânî hazretleri<br />

gözüküverdi ve arslana, benden uzaklaşması için, eliyle işâret etti. Arslan kaçarak uzaklaşıp<br />

gitti. Bu hâdiseyi yanımdaki arkadaşlar da gördü. Bana; "Böyle bir anda imdâdına yetişen bu<br />

büyük zât kimdir?" dediklerinde; "İmâm-ı Rabbânî hazretleridir." dedim. Onlar da bu hâdise<br />

üzerine, İmâm-ı Rabbânî hazretlerini çok sevenlerden oldular."<br />

Şeyh Muhammed'in İsfehan'dan gelirken yolculukta atından heybesi düşmüştü. Farkına<br />

varınca, atını kâfiledekilere bırakıp heybeyi aramak için kâfileden ayrıldı. Şuraya da, buraya<br />

da bakayım diyerek ararken aradan çok zaman geçti. Kâfile gözden kayboldu. Kâfileden uzak<br />

kaldı. Çöl ve dağdan başka hiçbir şey göremiyordu. Yolu kaybedip şaşkın, perişân bir hâlde,<br />

çâresizlik içinde ağlayarak etrafta koşuyordu. Fakat kâfileden bir eser göremiyordu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!