22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

anlatma vazîfesini Şeyh Muhammed el-Cedîd'in emrinde yürüttü.<br />

Abdülgafûr Hâlidî Müşâhidî'nin evi Bağdad'da Hâlidiyye dergâhının batısında bulunuyordu.<br />

Her gün yatsıya kadar dergâhta Allahü teâlânın ismini anmakla geçiren ve sohbetine gelen<br />

kimselere hak yolu anlatan Abdülgafûr Hâlidî hazretleri, Şeyh Muhammed el-Cedîd<br />

hazretlerine karşı hürmette kusûr etmezdi. Yatsıdan sonra Şeyh Muhammed el-Cedîd'den izin<br />

isteyip; "Efendimiz! Fakirhâneye, evime gitmeye izin verir misiniz?" derdi. Şeyh Muhammed<br />

Cedîd izin verirse evine gider, vermezse o geceyi dergâhta geçirirdi. Eğer izin verirse evine<br />

gidip fecirden, tan yeri ağarmadan evvel yine dergâha gelirdi.<br />

Abdülgafûr Hâlidî; "Şeyh Muhammed el-Cedîd, Efendimiz (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)<br />

hazretlerinin yerindedir." diyerek ona saygı duyardı. Şeyh Muhammed Cedîd de ona iltifatta<br />

bulunarak saygıda kusûr etmezdi. Hattâ cumâ ve pazartesi günleri diğer müridlerle,<br />

talebelerle husûsî görüşüp onlar için duâ ettikten sonra Abdülgafûr Hâlidî ile husûsî görüşür,<br />

ona iltifatta bulunurdu. Biri diğerinin elini öper, birbirlerine karşı tevâzû ederler, birbirlerine<br />

çok hürmette bulunurlardı.<br />

Adamın biri Abdülgafûr Hâlidî'ye gelerek Bağdad vâlisi Dâvûd Paşaya bir işiyle ilgili olarak<br />

yazı yazmasını istedi. Kendini müslümanların hizmetlerine vakfetmiş olan ve onların<br />

ihtiyaçlarını yerine getirmeyi çok seven Abdülgafûr Hâlidî, bir yazı yazarak gönderdi ve<br />

kendisine mürâcaat eden adamın işinin yapılmasını istedi. Yazıyı alan vâli o kimsenin işini<br />

gördü. Daha sonra Şeyh Muhammed el-Cedîd bu durumdan haberdâr olunca, Abdülgafûr<br />

Hâlidî'ye sitem etti. "Neden benden izinsiz yazı yazdınız? Bana neden haber vermediniz?"<br />

dedi. Abdülgafûr Hâlidî ağlamaya başladı. "Aman efendim! Bir kusûr ettim. Tövbe olsun, af<br />

buyurunuz." diyerek ellerinden öptü ve af diledi.<br />

Abdülgafûr Hâlidî Müşâhidî ilim irfân sâhibi olmasının yanında birçok kerâmetleri<br />

görülmüştü.<br />

Bir gün Şeyh İbrâhim Fasîh Efendi ve Mevlânâ Hâlid hazretlerinin dergâhının hatîbi<br />

Abdurrahmân Efendi, Seyyid Abdülgafûr Hâlidî hazretlerinin meclisine gittiler. Allahü<br />

teâlânın ismi zikr edilip, ibâdet edildikten sonra açık olarak duâ edilmeye başlandı.<br />

Abdülgafûr Hâlidî, Nakşibendiyye yolu büyüklerinin isimlerini saydıktan sonra,<br />

Hâlidiyye'den olan zâtların da isimlerini saydı. Fakat Abdullah (Ubeydullah) Hayderî'nin<br />

ismini söylemedi. Hatîb Abdurrahmân Efendinin kalbinden; "Ne acâyib şey, Abdülgafûr<br />

Hâlidî hazretleri ilk olarak terbiyesinde ve sohbetinde yetiştiği Abdullah (Ubeydullah)<br />

Hayderî'nin ismini zikr etmesin!" diye geçti. Kalb gözü açık olan Abdülgafûr Hâlidî<br />

hazretleri bu sırada; isim silsilesini sayarak; "Efendimiz, Allahü teâlâyı tanıyan ârif, velî ve<br />

mürşid Seyyid Abdullah (Ubeydullah) Hayderî şeyhimin de ruhuna..." deyince, Hatîb<br />

Abdurrahmân Efendi elinde olmadan Abdülgafûr Hâlidî hazretlerinin ayaklarına kapandı.<br />

Meclisten ayrıldıktan sonra İbrâhim Fasîh Efendi Hatîb Abdurrahmân Efendiye, Abdülgafûr<br />

Hâlidî'nin ayaklarına neden kapandığını sordu. Hatîb Abdurrahmân Efendi; "Şerefli silsilede<br />

Şeyh Ubeydullah Hayderî'yi neden zikr etmez diye gönlümden geçmişti. Tam bu sırada<br />

Abdülgafûr Hâlidî'nin o mübârek zâtın ismini de söylediğini işitince, şuursuz olarak<br />

ayaklarına kapandım. Gaflet içinde olduğumu anladım ve Abdülgafûr Hâlidî hazretlerinin<br />

büyüklüğünü anladım." dedi.<br />

Şeyh İbrâhim Fasîh şöyle anlatır:<br />

Allahü teâlâya hamd olsun ki, Seyyid Abdülgafûr Hâlidî hazretlerinin hizmetinde bulundum.<br />

Mübârek nazarlarıyla şereflendim. Âlim, fazîlet sâhibi, olgun bir velî ve mürşid olan<br />

şeyhimiz Ahmed Eğribozî ile Bağdad'da Mevlânâ Hâlid hazretleriyle ve halîfeleriyle<br />

karşılaşıp sohbetleriyle şereflendim. Hattâ küçük ve hasta olduğumdan amcam beni alıp<br />

Abdülgafûr Hâlidî'nin hatm-i şerîflerine götürürdü. Onun duâsı ve mübârek nazarlarıyla<br />

hastalıktan kurtuldum. Onun vefâtından sonra da pekçok hayırlara kavuştum. Nitekim

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!