22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

için çalışmak lâzımdır. Haydi bakalım bostanımızı sulama sırası sendedir." Bu bostan,<br />

Sâminî hazretlerinin eliyle yetiştirdiği ve helâl lokma kazandığı bir bostandı. Burada kendi<br />

emeği ile sebze yetiştirir, misâfirlerine ikrâm ederdi.<br />

İmâm Efendi, verilen emir üzerine bostanı sulamaya gitti.Havuzun suyunu saldı. Fakat daha<br />

bir evlek sebze sulamadan havuzun suyunu bitmiş gördü. Gidip durumu hocasına bildirdi.<br />

Mahmûd Sâminî hazretleri; "Hâfız, kocaman havuzun suyu bir evlek de mi sulamadı? Dikkat<br />

et hâfızım, gören gözle bak. Havuz dolu duruyor. Git vazîfeni yap!" dedi. Tekrar havuzun<br />

başına gitti. Bir de baktı ki havuz su ile dolu. Bu işte hocasının kerâmeti olduğunu anladı. O<br />

gün bostanı tamâmen suladı.<br />

Aynı gün ikindi vakti hocası; "Hâfız, yarın çok misâfirimiz gelecek. Bostana git biraz<br />

patlıcan topla, mutfağa bırak" dedi. Bu sefer aldığı emir üzerine patlıcan toplamaya gitti.<br />

Ancak bostandaki patlıcanların henüz çiçek açmış ve yetişmemiş olduğunu gördü. Geri<br />

dönüp durumu hocasına bildirdi. Patlıcan yetişmemiş deyince, hocası; "Hâfız, Murat suyuna<br />

gitsen kurutup gelirsin. Tekrar git patlıcanları yetişmiş bulacaksın." dedi. Gidip bakınca<br />

gerçekten çuval çuval patlıcan yetişmiş olduğunu gördü. Bu işte de hocasının kerâmeti<br />

olduğunu anladı. Ancak bir taraftan da neden tütün içiyor diye düşünüyor, bir türlü teslim<br />

olamıyordu. Bu düşüncesi ve tereddüdü o dereceye vardı ki, artık ayrılıp gitmeye karar verdi.<br />

Bu karârı verdiği günün sabahı, Mahmûd Sâminî hazretleri sabah namazını kıldırdıktan<br />

sonra, aralarında İmâm Efendinin de bulunduğu cemâate karşı dönüp oturdu. O gün hâli<br />

değişik, üzgün ve biraz da celâlli bir hâldeydi. Mihrâbda bir müddet o hâlde durduktan sonra<br />

şöyle söze başladı: "Azîz kardeşlerim, bir dertli derdini tabîbe anlatmayıp gizlerse, derdine<br />

dermân bulamaz. Bir âşık, aşkını mâşûkuna açmazsa o mâşuk (sevgili) aşkını bilemez.<br />

Tasavvufda gurur yasaktır. Teslimiyet şarttır. Aşkın mecâzi köprüsünü geçenler, aşk-ı<br />

hakîkîye erenlerdir. Buna erenler ise, Hakk'a inanıp bir rehbere bağlananlardır. Size bir misâl<br />

vereyim. Bir zât hazret-i Hızır elinden şerbet içmekle, bir kaç hocadan icâzetsiz izin almakla,<br />

erenler imtihânına mânen katılıp beline kemer bağlamakla yolu katedemez. Bu gibiler<br />

aşılanmamış bir ahlat ağacına benzer. Meyvesi acımtırak ve lezzetsiz olur. Onu aşılamak<br />

lâzımdır. Bâzı insanlar işte böyledir. Kendi hâlinde yetişen bir çiçek misk gibi kokar fakat ne<br />

yazık ki ormandadır. Ondan kimse faydalanamaz. Beşeriyete hizmet lâzımdır. Beşeriyet latîf<br />

ve güzel kokuya muhtâctır.<br />

Bir fakir derviş, tütün içer diye sevdiği kimse ondan kaçar. Bunlar birer hikmet ve esrârdır.<br />

Sürüden ayrılanı kurt kapar. Fırsat elden kaçar. Mutlaka olacak olur; kalbini ister geniş ister<br />

dar tut. Gönül ister ki hoş olalım. Bakınız Kaygusuz Abdal nasıl söylemiş:<br />

Sana gizli bir sözüm var, gel gönüle gir gönüle.<br />

Sen senliğini elden bırak, gel gönüle gir gönüle.<br />

Bulalım dersen feth-i bâbın, gel gönüle gir gönüle.<br />

Bulam dersen aşk kenânın, gel gönüle gir gönüle.<br />

Siyâhı ko, akı tut, anma işe şer katanı,<br />

Zikret müdâm yaradanı, gel gönüle gir gönüle.<br />

Zühd zâhid duzağıdır, ilim, ilimin bağıdır,<br />

Gönül evi Hak evidir, gel gönüle gir gönüle.<br />

Kaygusuz bu böyle olur, Hakk'a doğru yola varır,<br />

Bulanlar gönülde bulur, gel gönüle gir gönüle.<br />

Sohbetini dinleyenler, başlarını eğmiş sessiz bir hâlde oturuyorlardı. Asıl muhâtab ise, İmâm<br />

Efendiydi. O da bunu gâyet açık bir şekilde anlamıştı. Çünkü diğerlerinin bilmediği bir çok<br />

hâllerini saymıştı. Bu, hocasının bir kerâmeti idi. Hocası sohbetten sonra evine gidip, akşama<br />

kadar çıkmadı. İmâm Efendi ise sohbetini dinleyince gitmekten vaz geçip tam bir teslimiyetle<br />

Mahmûd Sâminî hazretlerinin yanında kalmaya kesin karar verdi. Kendi kendine; "Sâminî<br />

hazretleri tütün içebilir bana ne" dedi. Sonra; "Yâ Rabbî! Âciz ve bîçâre kulun Bedrî'yi

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!