22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Gâzi Ahmed Muhtar Paşa bu sözleri dinledikten sonra sevinç ve heyecanla; "Bre paşa kardaş<br />

niçün demezsiniz ki bu cenkde üçler, yediler, kırklar, erenler bizimle berâberlermiş.<br />

Elhamdülillah bu, Rabbimin bize bir ihsânıdır." dedi. Bunun üzerine Kurt İsmâil Paşa şöyle<br />

ilâve etti: "Şu anda o, şehîd düşen kumandanı kahraman miralay Bahri Beyin başındadır."<br />

dedi. Bundan sonra daha çok tanınıp sevilen İmâm Efendi hazretleri yirmi sekizinci alayın<br />

üçüncü taburu imâmlığına tâyin edildi ve artık "İmâm Efendi" diye tanındı.<br />

Bu vazîfede iken evliyânın büyüklerinden Seyyid Tâhâ-yı Hakkârî hazretlerinin oğlu ve<br />

halîfesi Seyyid Ubeydullah ile Seyyid Tâhâ-i Hakkârî hazretlerinin halîfelerinden Kufrevî<br />

Şeyh Muhammed ve Gümüşhâneli Anmed Ziyâeddîn ve Erzincanlı Terzi Baba lakabıyla<br />

meşhûr Şeyh Hayyât'ın talebelerinden Hacı Fehmi efendiler ile sohbet etti. 1882'de vazîfeli<br />

olduğu tabur Palu'ya taşındı. Burada asıl hocasına kavuştu. Bu mübârek zât Mahmûd Sâminî<br />

idi. Daha İmâm Efendi gelmeden önce, onun hâllerini kapalı olarak talebelerine bildirdi.<br />

Zaman zaman işâretler vererek; "Mâşallah dokuz yaşında hâfız ve fakih olmak her kulun kârı<br />

değildir." derdi. Yine bir gün; "Fesübhânallah, ilme olan gayreti hocalarını çalışmaya mecbûr<br />

ediyor." Aradan bir müddet geçince onun hakkında yine şöyle buyurmuştur: "Hikmet-i Hüdâ<br />

onu okutmaya Buhârâ'dan âlim, fâdıl ve mutasavvıf bir hoca memur edildi. Allah Allah, bu<br />

ne saâdet bu ne bahtiyârlıktır ki, Hızır aleyhisselâmın kırbasından şerbete, dağarcığından<br />

lokmaya kavuşmak. Moskof'un kafasına taşla darbe vurmak..." Talebeleri hayretle<br />

dinledikleri bu sözlerde kime işâret edildiğini merak ediyorlardı. Fakat açıklamıyor, sâdece<br />

işâret veriyordu.<br />

Mahmûd Sâminî hazretleri bu işâretleriyle, birgün kendi sohbetine kavuşacak olan İmâm<br />

Efendinin hayâtını ve başından geçen önemli hâdiseleri safha safha anlatıyor ve onun<br />

gelmesini bekliyordu. O günlerde İmâm Efendi bir rüyâ gördü. Rüyâsında hiç tanımadığı bir<br />

zât şöyle dedi: "Hâfız kurban! Ben seni bekliyorum. Sen de bizi arıyorsun. Sana verilmesi<br />

gereken emânetin altında kudret ve kuvvetim azaldı. Gözüm yoldadır. Bu kadar saklanmaya<br />

ve naz etmeye sebep nedir? Yeter artık gel bana!" Bu rüyâdan sonra merakla, rüyâ Rahmânî<br />

mi diye düşünmeye başladı. Kendini dâvet eden zât kimdi ve neredeydi? Ertesi gün bir rüyâ<br />

daha gördü. Rüyâsında dört mübârek zât ile karşılaştı. Bunlar, Behâeddîn Buhârî, Mevlânâ<br />

Hâlid-i Bağdâdî, Ali Sebtî ve Vehbî-yi Hayyâtî yâni Terzi Baba hazretleri idiler. Ona şöyle<br />

buyurdular: "Aradığını Palu'da bulacaksın. Palulu Şeyh Mahmûd Sâminî'nin dâvetine icâbet<br />

et!" Bu işâret üzerine Palu'ya hareket etti. O yolda iken Mahmûd Sâminî hazretleri de<br />

dergâhındanPalu'ya gidip, beklediği talebenin kendisine gelmekte olduğunu söyleyerek<br />

talebeleri ile birlikte karşılamaya çıktı. Karşılaştıkları yerde onu şefkat ve muhabbetle<br />

bağrına bastı. Sonra onu dergâhına götürüp misâfir etti.<br />

Burada Mahmûd-ı Sâminî hazretlerinin sözlerini ve sohbetlerini çok dikkatli dinleyen İmâm<br />

Efendi, vaktinin nasıl geçtiğini anlamadı. Mahmûd-ı Sâminî'nin huzûrunda önceki<br />

sıkıntılarını unuttu. Kendinden geçmiş bir vaziyette sohbeti dinlerken, Mahmûd-ı Sâminî<br />

birden; "İmâm Efendiye bir kahve getirin, bir kahvemizi içsin." buyurdu. Kahveyi getiren<br />

talebeye birisi çarpınca kahve Osman Bedreddîn'in beyazŞam hırkasının üzerine döküldü.<br />

Giyimine ve temizliğe son derece titiz olan ve îtinâ gösteren İmâm Efendi içinden; "Eyvah bu<br />

elbise çok berbat oldu. Artık giyilmez." dedi.Mahmûd-ı Sâminî hazretleri; "Hâfız, kalbin<br />

incinmesin. Bizim Mustafa çok da güzel çamaşır yıkar. Hırkanı çıkar ver de bir güzel<br />

yıkasın." dediğinde, İmâm Efendi utanarak hırkasını Mustafa Efendiye verdi. Bir müddet<br />

sonra Mustafa elinde hırka ile geri döndü. İmâm Efendi hırkayı üzerine giyince kendisini<br />

bâzı haller kapladığını hissetti. Kahve dökülen yerde hiç bir iz yoktu. Karşılıklı sohbetlerini<br />

dinleyen diğer talebelerin kalblerindeki; ihlâs, muhabbet, teslimiyet, huzûr, sabır artıyordu.<br />

İmâm Efendi önce inâbeye (ondan tasavvufu almaya) yaklaşmadı.Mahmûd Sâminî<br />

hazretlerinin tütün içmesi ve rahatsızlığı sebebiyle gözlerinin çapaklanması dikkatini<br />

çekmişti. Sabırla bekliyordu. Hocası onun bu sabrı karşısında artık zâhirî perdeyi kaldırıp bir<br />

gün şöyle buyurdu: "Hâfız, misâfirlik üç gündür. Senin misâfirliğin on günü geçti. Yemek

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!