22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Aslen İran'ın ileri gelenlerinden bir zâtın neslinden olan İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe'nin dedesi<br />

Zûtâ müslüman olup, hazret-i Ali'ye ikrâmlarda bulundu. Onun sohbetinde bulundu. Babası<br />

Sâbit de hazret-iAli ile görüşüp sohbetinde bulundu.Hazret-i Ali Sâbit'e ve onun neslinden<br />

gelecek kimselere hayır duâda bulundu.<br />

Asîl, ilim sâhibi, sâlih ve kıymetli bir zâtın oğlu olan İmâm-ı A'zam'ın çocukluğu doğum yeri<br />

olan Kûfe'de geçti. Âilesinden üstün bir terbiye alarak küçük yaşta Kur'ân-ı kerîmi ezberledi.<br />

Arab lisanının sarf, nahiv, şiir ve edebiyâtını öğrenmeye başladı. Eshâb-ı kirâmdan Enes bin<br />

Mâlik, Abdullah bin Ebî Evfâ, Vâsıle bin Eskâ, Sehl bin Sâide ve Ebü't-Tufeyl Âmir bin<br />

Vâsile'yi (radıyallahü anhüm) görerek onların sohbetlerinde bulundu. Bu zâtlardan hadîs-i<br />

şerîf dinledi.<br />

Enes bin Mâlik hazretlerinin sohbetinde bulunmasını şöyle anlattı: "Küçük yaşlarda babamla<br />

berâber bir âlimin meclisinde bulundum. Meclisin orta yerinde oturan âlim zât şöyle diyordu:<br />

"Resûlullah'tan sallallahü aleyhi ve sellem işittim, buyurdu ki: "Kardeşinin başına gelen bir<br />

musîbetten dolayı sevinme! Allahü teâlânın ona âfiyet verip, seni o musîbete mübtelâ<br />

kılması mümkündür." Ben; "Bu zât kimdir?" diye sordum. "Resûlullah'ın hizmetiyle<br />

şereflenen Enes bin Mâlik'tir." diye cevap verdiler."<br />

İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe'nin doğup büyüdüğü Kûfe şehri o devrin önemli ilim<br />

merkezlerindendi. Kûfe'de pekçok Eshâb-ı kirâm yaşadı. Ayrıca çeşitli dinlere ve sapık<br />

inanışlara mensûb insanlar da Kûfe'yi kendilerine merkez seçmişlerdi.<br />

Îtikâdı bozuk olan Şiî, Mûtezilî ve Hâricîler de Kûfe'de yaşıyorlardı. Eshâb-ı kirâmla<br />

görüşüp, onlardan Ehl-i sünnet îtikâdını ve din bilgilerini öğrenip nakleden Tâbiîn'in<br />

büyükleri de Kûfe'de bulunuyorlardı. Çocukluğu ve ilk gençlik yılları böyle bir muhitte geçen<br />

İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretleri, önce babası gibi ticâretle meşgûl olmaya başladı. Bir<br />

taraftan da sık sık âlimlerin meclislerine giderek onları dinledi, ilimlerinden istifâde etmeye<br />

çalıştı. Ehl-i sünnet îtikâdının yayılması için gayret eden âlimlerin sapık ve bozuk fırka<br />

mensuplarıyla olan mücâdele ve münâzaralarını dinledi. Daha henüz ilim tahsîline<br />

başlamadığı halde sapık fırka mensuplarıyla münâzaralarda bulundu. Katıldığı<br />

münâzaralardaki iknâ kâbiliyeti ve üstün başarıları zamânının büyük âlimlerinin dikkatini<br />

çekti. Bir cevher olduğunu anlayan âlimler, onu ilim öğrenmeye teşvik ettiler.<br />

İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe bir gün zamanın âlimlerinden Şa' bî'nin yanından geçiyordu.Şa'bî<br />

hazretleri onu yanına çağırıp; "Nereye devâm ediyorsun?" diye sordu. O da; "Çarşıya, pazara<br />

devâm ediyorum." dedi. Şa'bî hazretleri; "Hayır, maksadım o değil, âlimlerden kimin dersine<br />

devâm ediyorsun?" buyurdu. İmâm-ı A'zam; "Hiçbirinin dersinde devamlı bulunmuyorum."<br />

dedi. Şa'bî hazretleri sözlerine devâm ederek; "İlim ile uğraşmayı ve âlimlerle görüşmeyi<br />

sakın ihmâl etme. Ben senin zekî, akıllı ve kâbiliyetli bir genç olduğunu görüyorum."<br />

buyurdu. Şa'bî hazretlerinin sözlerinin tesirinde kalan İmâm-ı A'zam, çarşıyı pazarı bırakıp<br />

ilim yoluna yöneldi. Kûfe'deki âlimlerin ders halkalarına devâm etmeye başladı. Şa'bî'nin<br />

ilim meclisine devâm edip kelâm ilmi (îmân ve îtikâd ilmi) ile münâzara ilmini tahsil etti.<br />

Kısa zamanda bu ilimlerde ilerleyip parmakla gösterilecek bir dereceye ulaştı.<br />

Kelâm ilmini öğrenip yüksek dereceye ulaştıktan sonra Hammâd bin Ebî Süleymân'ın ders<br />

halkasına katılarak fıkıh ilmini tahsîle başladı.<br />

Fıkıh ilmine nasıl başladığını talebesi Ebû Yûsuf ve diğer talebelerinin bir sorusu üzerine<br />

şöyle anlatmıştır: "Bu, Allahü teâlânın tevfik ve inâyeti iledir. O'na dâimâ hamdolsun. Ben<br />

ilim öğrenmeye başladığım zaman bütün ilimleri göz önüne aldım. Her birini kısım kısım<br />

okudum. Neticesini ve faydalarını düşündüm. Sonra fıkıh ilmine baktım. Onda âlimler ve<br />

fakihler ile bir arada bulunmak, onlar gibi ahlâklı olmak var. Aynı zamanda farzları işlemek,<br />

dînin emirlerini yerine getirmek, ibâdet etmek de fıkıhı bilmekle oluyor. Dünyâ ve âhiret<br />

onunla kâim... İbâdet etmek isteyen onsuz yapamaz. Fıkıh, ilimle ameldir." İmâm-ı A'zam,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!