22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

hocalarının dikkatini çekti. Genç yaşta tefsîr, hadîs ve bilhassa fıkıh ilminde mütehassıs bir<br />

âlim oldu.<br />

Din ilimlerinde kendisini yetiştiren Abdülfettâh Efendi tasavvuf adı verilen Resûlullah<br />

efendimizin mübarek kalbinden çıkıp evliyânın kalplerine gelen bilgilere de sâhib olmak<br />

istedi. Asrının en büyük âlimi, İslâm bilgilerinin mütehassısı Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî<br />

hazretlerine talebe oldu. Bundan sonra hocasının her emrini yerine getirmek için canla başla<br />

çalıştı.<br />

Verilen her vazîfeyi ânında yapardı. Nefsinin hiçbir arzusunu yapmaz, arzu etmediği şeyleri<br />

yapardı. Haramlardan şiddetle kaçar, şüpheli korkusuyla mübâhların fazlasını terkeder,<br />

dünyâya hiç meyletmezdi. Tek arzusu hocasından hiç ayrılmamak, onun kalplere şifâ olan<br />

kıymetli sohbetlerini dinlemek, verdiği vazîfeyi canı pahasına da olsa yerine getirmekti.<br />

Dertlere, sıkıntılara, meşakkatlere çok dayanıklı idi. Gelen sıkıntıları gülerek karşılar, verenin<br />

Allahü teâlâ olduğunu düşünerek sevinirdi. Hattâ, dert ve belâ gelmediği zaman; "Rabbimin<br />

husûsî ihsânına kavuşamadım." diye üzülürdü.<br />

Hocası Mevlânâ Hâlid hazretleri, bu güzel hasletlerini bildiği için, ona en zor işleri yaptırır,<br />

diğer talebeleri ile haberleşmeye bunu gönderirdi. Yolculukta herhangi bir vâsıtaya, bineğe<br />

binmesini yasaklamıştı. Yaya gitmesini emrederdi. O da bunu zevk ile yapar, çok uzak<br />

yolculuklara hiçbir şeye binmeden giderdi. Yürüyerek, yolculuk ânında doğan mihnetlere,<br />

sıkıntılara katlanarak nefsini terbiye eder, rûhunun yüksek derecelere vâsıl olmasını sağlardı.<br />

Vazîfeli olarak İstanbul'a iki defâ yaya gitmişti. Bu tahammülü sebebiyle hocasının<br />

iltifâtlarına kavuştu ve önde gelen talebeleri arasına girdi. Öyle ki artık hocasının evine girer<br />

çıkar, hizmetini ve işlerini görürdü. Bu hizmeti netîcesinde çok faydalara kavuştu. Kendisine<br />

insanları yetiştirmek, ilim ve edeb öğretmek izni verildi.<br />

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'nin ilminin derinliği, evliyâlığının üstünlüğü, dünyânın her tarafına<br />

yayılmıştı. Her yerden akın akın talebeler, onun ilminin bir damlasına kavuşmak için<br />

geliyordu. Saltanat şehri olan İstanbul'dan da pekçok kimse, Bağdad'a gidip, onun talebesi<br />

olmakla âhirette yüksek derecelere kavuşmak istiyorlardı. İsteklilerin hepsinin Bağdad'a<br />

gitmesi mümkün değildi. Bu sebeple Mevlânâ Hâlid hazretleri, Hak âşıklarının yanan<br />

rûhlarını serinletmek için Abdülfettâh-ı Bağdâdî'yi İstanbul'a gönderdi.<br />

Abdülfettâh hazretleri, İstanbul'un Üsküdar semtinde Karacaahmed Kabristanı ile Bağlarbaşı<br />

arasında, Nûh Kuyusu mevkiindeki dergâha yerleşti. Bunu işitenler dergâha akın ettiler.<br />

Abdülfettâh hazretleri, bu Hak âşıklarının hasta ve ölü rûhlarına hayat veriyor, kararan<br />

kalplerine nûr akıtarak Ahrâriyye yolunun Müceddidî ve Hâlidiyye kolunun feyzlerini<br />

sunuyordu. Kısa zamanda, devlet erkânından vezîrler, komutanlar, paşalar, âlimler, velîler<br />

onun talebesi olmak için etrâfını doldurdular. O âb-ı hayat pınarı, herkesi kâbiliyetlerine göre<br />

yetiştiriyordu. Bu şekilde senelerce çalışarak, pekçok kimsenin hidâyete kavuşmasına vesîle<br />

oldu.<br />

Abdülfettâh-ı Bağdâdî Akrî hazretleri, ömrünün son senelerinde, Allahü teâlâya ve otuz<br />

dokuz sene önce vefât eden mübârek hocası, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'ye kavuşmak arzusu<br />

ile yanmaya başladı. 1865 (H.1281) senesinde Muharrem ayının ortalarında talebeleri ve<br />

tanıdıkları ile helâlleşti, vedâlaştı. Vasiyetini bildirdi. Muharrem'in on dokuzunda Cumâ<br />

günü talebelerinin başında okudukları Kur'ân-ı kerîmi dinleyerek son nefesini verdi.<br />

Bütün âlimler ve evliyâlar sözbirliği ile Eyüp'te medfûn bulunan Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb<br />

el-Ensârî ve diğer Eshâb-ı kirâm (r.anhüm) hâriç, İstanbul'un en yüksek üç velîsinden birinin<br />

Abdülfettâh-ı Akrî hazretleri olduğunu bildirdiler. Âşıkları onun feyz ve nûr saçan mübârek<br />

kabr-i şerîfini ziyâret etmekte, bereketlenmektedirler. Diğerleri ise Edirnekapı-Eyüp<br />

arasındaki Murâd-ı Münzâvî ile Zeyrek'teki Mehmed Emîn Tokâdî hazretleridir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!