22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

geldi. Atlılar inerek bir yere toplandılar. Boyları iki adam yüksekliğinde olan bu askerler, at<br />

ve diğer malzemelerini harman yerine bırakıp, üstâdımız İsmâil Fakîrullah hazretlerinin<br />

dergâhı kapısında saf saf dizildiler. Ben kalabalığı seyrederken, dergâh kapısının sağ yanında<br />

duran saftan birisi eğilip beni kucağına aldı. Tebessüm ederek öptü ve sol tarafında olanın<br />

kucağına verdi. O da alıp muhabbetle öptü ve solunda duranın kucağına verdi. Bu şekilde sıra<br />

ile sekizinci kimsenin kucağına geldim. O da beni öptü, onun solunda dergâhın kapısı vardı.<br />

Beni yavaşça şefkatle yere bıraktı. Kapı açıktı, içeri girdim. Mübârek hocamız Fakîrullah<br />

hazretlerinin huzûrunda sekiz seçilmiş zâtın ayakta durduğunu gördüm. Hocamız da ayağa<br />

kalktı ve onlarla müsâfeha edip sarıldılar. Bu hâle şaşırmıştım. O sırada uyandım. Bu rüyânın<br />

lezzeti canıma can katmıştı. Sevincimden rüyâmı hemen babama anlattım. Meğer babam,<br />

uyanık olduğu hâlde, benim rüyâda gördüklerimi görmüş, hâdiseye muttalî olmuş ve onlarla<br />

konuşmuştu. Babam bana şöyle tenbih etti ve; "Bu rüyâyı kimseye söyleme. Bu rûhlar için<br />

iyi olmaz." buyurdu. Sabah oldu Cumâ namazından sonra dergâhın kapısı önünde oturmuş<br />

duruyordum. Siirt tarafından at üzerinde ak sakallı bir ihtiyâr geldi. Kapının önüne gelince<br />

atından indi. Benim yanıma gelip elimi tuttu ve öptü, şaşırdım kaldım. Zîrâ bu kimseyi<br />

tanıyamamıştım. Hocamızın huzûruna girmek için izin istedi. Verdiği hediyeleri içeri<br />

götürdükten sonra hocamın yanına gittim ve; "Kapıda yaşlı bir kimse huzûrunuza çıkmak için<br />

izin istiyor efendim." dedim. "Gelsin." buyurdular. Misâfiri buyur ettim. İçeri girince<br />

oturması işâret edildikten sonra; "Ve aleykümselâm ey Seyyid Hamza! Bu Cumâ gecesi bize<br />

çok misâfir geldi." buyurdu. Hocamızın bu tatlı hitâbından Seyyid Hamza çok şaşırdı. İlk<br />

defâ gördüğü bu kimse kendi ismini nereden bilmişti. Ve gece gelen misâfirlerin arasında<br />

olduğunu nasıl anlamıştı. Bunları hem düşündü, hem de kalkıp hocamın elini öptü. Bir<br />

müddet ağladı. İzin isteyip dışarı çıktı. Bizim odaya buyur ettim. İçerde babama hâlini şöyle<br />

anlattı: "Ben Siirt'in ileri gelenlerinden Seyyid Hamza'yım. Bu âna kadar Tillo'ya hiç<br />

gelmedim. Bu büyük âlim ve velîyi de hiç ziyâret etmemiştim. Bu gece rüyâmda beş yüz<br />

kadar nûr yüzlü atlı âlim ile beş yüz piyâde evliyâya Siirt önünde karıştım. Onlarla birlikte<br />

Şeyh İsmâil Fakîrullah hazretlerini ziyarete geldik. Bu kasabayı ve yolunu rüyâda görerek<br />

öğrendim. Harman yerine geldiğimizde atlılar atından indi. Beraberce bu dergâhın kapısına<br />

saf saf dizildik. Sıra ile mübârek hocanızı ziyâret ettik. Bu dergâhın kapısı önünde şu küçük<br />

oğlunu gördüm. Evliyâlar kucaklarına alıp sıra ile sevdiler. Kapının önüne gelince çocuk<br />

içeri girdi. Ben de kapının önüne geldiğimde uyandım. Hâlâ o rüyânın tesiri altındayım,<br />

duyduğum o lezzet hâlâ devâm ediyor. Sabah olunca atıma binip rüyâda geldiğim yol ile<br />

doğru buraya geldim. Kimseye sormadan dergâhı bulup, sizleri tanıdım. Hazret-i Şeyh'e<br />

geldim. Bu gördüğüm rüyâyı anlatacaktım. Bir gün sonra da ona talebe olup hizmetiyle ve<br />

sohbetiyle şereflenecektim. Ben daha anlatmadan; "Ey Seyyid Hamza! Bu gece bize çok<br />

misâfir geldi." diyerek hem ismimi hem de rüyâda olanları anlattı. Şaşırıp kaldım." Seyyid<br />

Hamza'nın bu şaşırmasına babam şöyle cevap verdi: "Senin bu gördüğün rüyânın aynısını bu<br />

oğlum da gördü. Lâkin avâmın gördüğü rüyâları, seçilmiş evliyâ uyanık iken görüp müşâhede<br />

etmiştir. Allahü teâlânın ihsanları sonsuzdur."<br />

İbrâhim Hakkı hazretleri on yedi yaşında yetim kalmasını şöyle anlattı: 1719 (H.1132)<br />

senesinde, benim çok sevdiğim babam ve anam, dert ortağım, üzüntülerimin gidericisi,<br />

hücredaşım, gurbet yoldaşım Derviş Osman Efendi, Cumâ gecesi sabaha yakın dünyâdan<br />

âhirete göçtü. Hak yolunda can verip Allahü teâlâya kavuştu. Maksadına ulaşarak rahmet<br />

deryâsına daldı. Bu yetim o gece başka misâfir odasında yattı. Sabahleyin kalkıp, hasta<br />

babamı görmek istediğimde, oradakiler bana; "Git, önce namazını kıl, sonra gel. Hasta şimdi<br />

rahatladı." dediler. Bu söze inanıp mescide gittim. Herkes burnunu tutuyordu. Hepsinin nezle<br />

olduğunu sandım. Namazdan sonra odamıza geldiğimde babamın vefât ettiğini gördüm.<br />

Benim de rahatım gitti. Gönül evim karardı. Bir anda babamın ayrılık hasretiyle virânelerdeki<br />

kuşlara döndüm. Öyle feryâd etmek istedim ki, sesim göklere çıkacaktı. Ben bu hâlde iken o<br />

merhamet menbâı mübârek hocam geldi. Benden o üzüntü ve elemi aldı. Ben de kalkıp kendi<br />

kendime; "Şimdi ayıptır, sabredeyim. Hocam gittikten sonra nasıl ağlayacağımı ben bilirim."

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!