22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

olduğunu anlayınca, ona çok hürmet göstererek; "Tebriz'de kalırsanız, size maddî mânevî her<br />

türlü kolaylığı sağlar, hizmetinizi görmekle şerefleniriz." dedi. İbrâhim de kabûl edince,<br />

durumu Sultan Uzun Hasan'a bildirdi. Sultan ona, dîvân-ı hümâyûnunda nişancılık vazîfesi<br />

verdi. Böylece devlet hizmeti görmeye başladı. Fakat İbrâhim'in niyeti ve yaratılışı bu işe<br />

uygun değildi. Bu işe bir türlü ısınamadı. Haramlardan kaçmak, şüpheli korkusuyla<br />

mübahları dahi terk etmek bu işte olamıyordu. Arzusuna uygun yaşayabilmek için,<br />

SeyyidYahyâ Şirvânî'nin halîfesi Dede Ömer Rûşenî'nin hizmetine girerek, talebesi oldu. Her<br />

emrini yerine getirmek için canla başla çalıştı. Nefsini terbiyeye çalıştı ve çok uğraştı.<br />

İsteklerini yapmayıp, istemediklerini yaparak nefsine muhâlefet etti. Bu gayreti sebebiyle,<br />

cenâb-ı Hak pekçok ihsânlarda bulundu. Kalp gözü açıldı. Kısa zamanda Ömer Rûşenî<br />

hazretlerinden icâzet, diploma almakla şereflendi.Hocası, Dede Ömer Rûşenî'nin kendisine<br />

Gülşenî diye hitâb etmesi üzerine, lakabı Gülşenî kaldı ve bu lakapla tanındı. İbrâhim<br />

Gülşenî hazretleri bundan sonra Tebriz'deki medresede ders vermeye başladı.<br />

İbrâhim Gülşenî'nin Allahü teâlânın emirlerini yapmakta ve yasaklarından kaçınmaktaki<br />

gayreti pek ziyâdeydi. Dünyâya zerre kadar meyletmez, şüpheli korkusuyla mübâhların<br />

fazlasını terk ederdi. Allahü teâlâya olan korkusundan günlerce yemek yemek aklına<br />

gelmezdi. Eline geçen malları fakirlere dağıtır, kendisi kimseden bir şey kabûl etmezdi.<br />

İnsanlara öyle tatlı, hoş, yumuşak davranırdı ki, dost-düşman herkes onu takdîr ederdi.<br />

Müslümanlar onun huzûruna geldikleri gibi, kâfirler bile İbrâhim Gülşenî'nin alçak<br />

gönüllülüğünü görüp seve seve müslüman olurlardı. Sultan Uzun Hasan da İbrâhim<br />

Gülşenî'yi sever, hürmet ederdi. Sultan bir gece acâyib bir rüyâ gördü.Rüyâsında iri yarı<br />

siyah bir kimse, kendisini öldürmek kastıyla, elinde kılıç saldırdı. Öldürülme<br />

korkusundayken, İbrâhim Gülşenî hazretleri talebeleriyle geldi.Talebelerinin her birinin eline<br />

altın kılıç verdi. İbrâhim Gülşenî'nin talebeleri, o siyah kimseye kılıçlarını vurup, parça parça<br />

ettiler. Sultan ertesi gün İbrâhim Gülşenî'yi sarayına dâvet etti.Hürmet ve saygı gösterdi.<br />

İzzet ve ikrâmda bulundu. Ancak daha rüyâsını anlatmaya fırsat bulamadan, İbrâhim Gülşenî<br />

hazretleri rüyânın tâbirini söyledi. "Sadaka belâyı giderir, ömrü uzatır." buyurdu. Bu hâli<br />

gören Sultânın, İbrâhim Gülşenî'ye îtimâd ve bağlılığı arttı.<br />

Bir gün Şehzâdelerden biri, düşman olduğu birisinin zarar görmesini istedi.Bu niyet ile<br />

İbrâhim Gülşenî'ye gelip, o zâtın zarar görmesi için yazı yazmasını istedi. İbrâhim Gülşenî<br />

de; "İşi Hak teâlâya havâle etmek iyidir. Kin tutarak, öfkelenerek bir müslümana zarar<br />

vermeye kalkmak, hattâ uğradığı bir zarara sevinmek câiz değildir." buyurdu.<br />

İbrâhim Gülşenî'den bu yazıyı alamayacağını anlayan şehzâde atına bindi, başka birinden<br />

böyle bir yazı almak kasdıyla yola çıktı. Yolda at şahlanarak, iki ayağı üzerine doğruldu.<br />

Şehzâde, atın arkasına düştü ve kendinden geçip bayıldı. Görenler yetişip, bu hâliyle evine<br />

getirdiler. Şehzâde ayılıp kendine gelince; "İbrâhim Gülşenî'ye gidin, ben tövbe ettim,<br />

pişmân oldum. Beni affetsin." diye haber gönderdi. İyi olup ayağa kalkınca, hemen İbrâhim<br />

Gülşenî'nin yanına gitti. Huzûrlarında tekrar tövbe etti ve Sâdık talebelerinden oldu.<br />

Sultan Hasan, oğlu Halil'i iyi bir idâreci olabilmesi için Fars vilâyetine vâli tâyin etti. Halil<br />

gittiği vilâyette halka zulüm etmeye başladı. Zulmünden bıkan halk, durumu Sultana anlattı.<br />

Sultan, buna çok üzülüp, İbrâhim Gülşenî ile Kâdı Hasan'ı huzûruna istedi. Sonra; "Oğlum<br />

Halil zulme başlamış. Yazdıracağım emri ona götürüp, insanların içinde korkmadan okuyun."<br />

dedi. SultanHasan'ın hanımı, durumu acele oğluna bildirdi. Halil haberi alınca, yollara<br />

adamlarını koyup; "Gelenleri yakalayıp derhal huzûruma getirin." diye emir verdi. Bu sırada<br />

İbrâhim Gülşenî ile Kâdı Hasan yola çıkmışlardı. O yere yaklaştıklarında, Halîl'in adamları<br />

onları yakalayıp vâlinin huzûruna çıkardılar. Halîl, İbrâhim Gülşenî'ye hürmet eder<br />

görünmeye çalıştı. Herkesin bulunduğu bir sırada İbrâhim Gülşenî'ye: "Efendim! Tebrîz'den<br />

çıkalı kaç gün oldu?" diye sordu. O da; "On yedi gün" deyince, Halîl alay ederek; "Efendim!<br />

Tebrîz'den buraya bir ayda ancak gelinir. Hele bu kış mevsiminde yollar buzlu ve karlıdır.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!