22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

çıktık. Bize yolun tehlikeli olduğunu söylediler. Bunun üzerine Ebû Bekr bin Kavvâm hazretlerine<br />

gittik. Ona; "Efendim, Hama şehrine gideceğiz. Fakat yolun tehlikeli olduğu söylendi. Bizi yalnız<br />

bırakmayıp, duâ etmenizi diliyoruz." deyince, Ebû Bekr bin Kavvâm; "İnşâallah" buyurdu. Biz yola<br />

çıktık. Ben hayvan üzerindeydim. Hama'ya yaklaştığımız sırada beni uyku bastırdı. Tam uyuyacağım<br />

sırada yanımdaki zât elini omuzuma koyup; "Biz uyumadık ve sizi koruduk. Şimdi sen de uyuma!"<br />

buyurdu. Ben gözlerimi açınca, konuşan zâtın Ebû Bekr bin Kavvâm olduğunu gördüm. Sonra bana<br />

selâm verdi ve berâber yola devâm ettik. Hama'ya girdiğimizde yanımızdan ayrıldı."<br />

BEN NASIL KONUŞURUM<br />

Şemseddîn Hâbûrî şöyle anlatır: "Bir gün İbn-i Kavvâm'ın ziyâretine gitmek için yola çıktım. Yolda<br />

kendi kendime; "Ebû Bekr bin Kavvâm'ın yanına vardığım zaman, ona rûhun ne olduğunu sorayım."<br />

diye düşündüm. Yanına girince; Ebû Bekr bin Kavvâm sohbet etmeye başladı. Çok heybetli olduğu<br />

için, heybetinden ona ne soracağımı unuttum. Daha sonra İbn-i Kavvâm'ın yanından ayrıldım ve tam<br />

sefere çıkacağım zaman, Ebû Bekr bin Kavvâm'ın bir talebesi benim yanıma gelerek; "Hocamız<br />

seninle konuşmak ister." dedi. Yanına varınca bana; "Yâ Ahmed sen Kur'ân-ı kerîmi okudun mu? diye<br />

sorunca; "Evet efendim, okudum." dedim. Bunun üzerine bana; "Ey evlâdım! İsrâ sûresi 85. âyet-i<br />

kerîmesini oku." deyince, âyet-i kerîmeyi okudum. Âyet-i kerîmede, Allahü teâlâ meâlen; "(Ey<br />

Resûlüm) bir de sana rûhtan (rûhun hakîkatından) soruyorlar. De ki: Rûh, Rabbimin bildiği bir<br />

iştir ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir." buyuruyor. Sonra bana dönerek; "Evlâdım! Bak,<br />

Resûlullah efendimizin konuşmadığı rûh hakkında ben nasıl konuşurum?" buyurdu."<br />

VESİLE EDEREK<br />

İsmâil bin Ebû Hasan şöyle anlatır: "Bir sene, annem ve babamla hacca gitmek için yola çıktık. Hicâz<br />

topraklarına girdiğimiz zaman, önce Mekke'ye ulaşalım diye gece de yol alıyorduk. Annem ve babam<br />

hayvan üstündeydi. Ben ise onların arkasında yaya yürüyordum. Bir ara, kulunç hastalığım olduğu<br />

için şiddetli bir sancı tuttu. "Bir kenara çekilip biraz istirahat edeyim sonra anne ve babama yetişirim."<br />

dedim. Sonra uzanıp yattım. Uyandığımda bir de ne göreyim, güneş doğmuş. Onların ne tarafa<br />

gittiklerini anlayamadım. Onların benden başka hizmetini görecek kimse yoktu. Üzüntümden<br />

ağlamaya başladım. Bu sırada; "Sen Ebû Bekr binKavvâm'ın talebelerinden değil misin?" diye bir ses<br />

duydum. Ben de; "Evet, onun talebelerindenim." dedim. Bunun üzerine o ses; "Onu vesîle ederek<br />

Allahü teâlâdan yardım iste." dedi.Ben de hocamı vesîle ederek Hak teâlâya yalvarmaya başladım.<br />

Vallahi daha duâmı bitirmemiştim. İbn-i Kavvâm hazretlerinin yanı başımda olduğunu gördüm. Bana;<br />

"Niçin ağlıyorsun? Ağlanacak ne var ki?" deyip, elimden tutarak hızlı bir şekilde beni anne ve<br />

babamın yanına ulaştırdı. Yanlarına vardığımda, benim için ağladıklarını gördüm. Onlara başımdan<br />

geçenleri bir bir anlattım."<br />

KERÂMETİ İNKÂR<br />

Bir gün Ebû Bekr bin Kavvâm'ın bulunduğu yerde bir kişi vefât etti. Cenâze namazında, o beldenin<br />

ileri gelenleri de bulundu. Cenâze defnedilirken; vâli, kâdı ve imâm bir tarafa oturdular. Ebû Bekr bin<br />

Kavvâm ve talebeleri bir tarafa oturdular. Vâli ve kâdı, evliyânın kerâmetleri hakkında konuştular.<br />

Evliyânın kerâmetleri için, hakîkat olmadığını söylediler. İmâm ise, sâlih bir kimse olduğu için, o<br />

konuda hiçbir şey söylemedi. Defin işi bittikten sonra, orada bulunanlar Ebû Bekr bin Kavvâm'ın<br />

yanına gelip selâm verdiler. O da, imâma dönüp; "Ya imâm! Senin selâmına cevap vermem." dedi. O<br />

da sebebini sorunca; "Çünkü sen, evliyâ hakkında gıybeti reddetmedin ve onlara mâni olmadın."<br />

buyurdu. Sonra kâdı ve vâlinin bulunduğu yere gitti ve onlara; "Siz evliyânın kerâmetlerini mi inkâr<br />

edersiniz? Sizin ayaklarınızın altında ne olduğunu biliyor musunuz?" dedi. Onlar, ne olduğunu<br />

sordular. Ebû Bekr bin Kavvâm da; "Sizin ayaklarınızın altında bir mağara var. İçinde bir kimse ile<br />

hanımı medfundur. Onlar şimdi kalkacak ve benimle konuşacaktır. Bu kişi, bundan bin sene evvel bu<br />

beldelerin meliki idi. Kendisi, hanımıyla birlikte bir sedirin üzerinde oturmaktadır." dedi. Sonra<br />

kimsenin gitmesine izin vermedi ve orayı kazmalarını emretti. Kazılan yerde her şeyin İbn-i

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!