22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

gibi muhafaza ederim. Şam'ın Kureyş köyüne vardığında, orada bulunan Ali bin Cemel<br />

ismindeki zâtı ziyâret et. Çünkü o, Allahü teâlanın evliyâsındandır." dedi. Ben de;<br />

"Başüstüne!" deyip yola koyuldum.<br />

Kureyş köyüne vardığım zaman, o zâtın evini sordum. Kapıyı çocuklarından biri açtı ve; "Yâ<br />

Ali! İçeri gir. Babam bize, bugün Ali isminde, Ebû Bekr bin kavvâm'ın bir talebesi gelecek<br />

diye haber verdi." dedi. Ben evde yokken gelirse, onu içeri alın, beni beklesin." dedi. Ben de,<br />

misâfir odasında Ali bin Cemel'i beklemeye başladım. Ali bin Cemel gelince benimle<br />

müsâfeha etti ve; "Biraz önce hocan geldi ve seni bize tavsiye etti. Himmetinin senin<br />

üzerinde olduğunu söyledi." dedi. Geceyi orada geçirdim.<br />

Ertesi gün tekrar yola çıktım. Kudüs'e yaklaştığım sırada, gölgelik altında oturan bir kişi<br />

gördüm ve selâm verdim. Selâmımı aldı ve; "Ey genç! Benim yanıma gel, sabahtan beri seni<br />

bekliyorum." dedi. Onun kötü niyetli bir kişi olacağını düşünerek yanına gitmekten çekindim.<br />

Bunu fark edince; "Yâ Ali! Hocan Ebû Bekr bin Kavvâm yanıma gelerek, seni bana tavsiye<br />

etti." dedi. Bunun üzerine onunla berâber evine gittik. Birlikte yemek yedik. Namaz vakti<br />

gelince; "Gel, Harem'de namaz kılalım." dedi. Mescid-i Harem'de vakit namazlarını kılıp eve<br />

geri döndük. O zât sabaha kadar namaz kıldı.<br />

Sonraki gün ben, İbrâhim aleyhisselâmın kabrini ziyâret için onun yanından ayrıldım.<br />

İbrâhim aleyhisselâmın kabri şerîflerine yaklaşırken, karşıma dört soyguncu çıktı, onlardan<br />

korktum. O anda yanımda beyaz elbiseli bir kişi belirdi ve; "Sen yoluna devâm et!" dedi.<br />

Onların arasından geçerek yoluma devâm ettim. Bana hiçbir şey yapamadılar. İbrâhim<br />

aleyhisselâmın kabrini ziyâret ettim ve orada çok duâda bulundum.<br />

Sonra hocamın yanına döndüm. Denildi ki: "Evliyâ, seni huzûruna getiren, ondan ayrı<br />

olduğun zaman koruyan, ahlâkı ile senin ahlâkını, edebi ile senin edebini güzelleştirendir."<br />

Hocamın huzûruna girince, bana yolculuğum boyunca, olanların hepsini anlattı ve; "O beyaz<br />

elbiseli zât olmasaydı, soyguncular senin elbiselerini bile alacaklardı." dedi. Ben o beyaz<br />

elbiseli zâtın hocam olduğunu anladım.<br />

Zekîyyüddîn Ebû Bekr bin Eyyûb şöyle anlatır: "MoğollarBağdât'ı istilâ ettikleri zaman,<br />

amcam ile Halep'teydik. Amcam, Ebû Bekr bin Kavvâm'ın talebelerindendi.Beni Bâlis'e,<br />

İbn-i Kavvâm'ın yanına gönderdi ve; "Sen Ebû Bekr bin Kavvâm'ı hiç görmedin, hem onu<br />

ziyâret et, hem de Bağdât'taki akrabâlarımız ve mallarımız ne hâldedir? Oğlum Hüseyin ne<br />

hâldedir? diye sor." dedi. Bâlis'e varıp huzûruna girince, bana; "Sen, Ebû Bekr bin Eyyûb<br />

musun?" deyince; "Evet!" cevabını verdim. Sonra; "Seni amcan gönderdi. Bağdât'taki<br />

akrabâlarının, oğlu Hüseyin'in ve mallarının durumunun ne olduğunu soruyor değil mi?"<br />

dedi. Ben, "Evet!" dedim. Bunun üzerine; "Akrabâlarından bâzıları esir düştü. Bâzıları sağ<br />

sâlim evlerinde. Bütün malları kapının altındaki kuyuya gömüldüğü için, Moğollar mallarını<br />

gasb edememişler. Oğlu Hüseyin ise onların elinde esirdir." dedi. Bağdât'a gidip gitmeme<br />

hakkında hiçbir şey söylemedi. Sonra bana; "Sen Şatîbeyt sarayını tanır mısın?" diye<br />

sorunca, "Evet tanırım. Fakat hiç içine girmedim." dedim. Bunun üzerine; "Şu andaMoğollar<br />

o sarayın mallarını talan ediyorlar." dedi. Ben hemen târihi, saati ve günü bir yere not ettim.<br />

Halep'te sevdiğim genç ve güzel bir kadın vardı. Bir gün onunla tenhâ yerde buluştuk. Beni<br />

kendi nefsi için istedi. Fakat reddettim. Bunun üzerine bana bir yüzük verdi. Ben de o yüzüğü<br />

parmağıma taktım. Bunu Allahü teâlâdan başka kimse bilmiyordu. Ebû Bekr bin Kavvâm'ın<br />

yanından vedâlaşıp ayrılırken, elimi tuttu. Sonra; "Bu yüzük kimindir?" diye suâl etti. Ben<br />

utancımdan cevap veremedim. Bana; "Tövbe et oğlum, tövbe et!" buyurdu. Ben de tövbe<br />

edip Halep'e varınca, o kadınla bir daha görüşmedim.<br />

Bir süre sonra Bağdât'a gittim. Akrabâlarımızın durumunun Ebû Bekr hazretlerinin söylediği<br />

gibi olduğunu gördüm. Amcamın oğlu Moğolların elinde esirdi. Orada birisine, sarayın<br />

Moğollar tarafından yağma edildiği günü ve saati sordum. O da; "Şu gün, şu saatte sarayı

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!