22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

çıkarmadan, icâzetnâme ile bir de seccâde verdi. Şam'a geri dönerken, yolda kalbim İbn-i<br />

Kavvâm'ın sevgisi ile doldu. Kendi kendime; "Gidip Ebû Bekr binKavvâm'a talebe olayım."<br />

diye düşünerek, icâzetnâmemi nehire attım ve doğruca onun dergâhına çıktım. Bir süre<br />

dersini dinledim. Bir ara bana dönerek; "Yâ İbrâhim, sen benim talebemsin." buyurdu. Orada<br />

bulunanlar sebebini sordular. O da; "Yüzüne bakın." deyince, hepsi benim yüzüme baktılar.<br />

"Ne görüyorsunuz?" diye sorunca; "İki gözünün arasında hilâlden bir nûr görüyoruz."<br />

dediler. Bunun üzerine o; "O nûr, benim talebelerimin işâretidir." buyurdu. Bundan sonra ona<br />

bağlı bir talebe oldum ve ondan ders aldım.<br />

Bir zaman sonra Irak taraflarına gitmek için İbn-i Kavvâm'dan izin istedim. İzin verdiler ve<br />

üzerime bir hil'at giydirerek; "Bununla oturduğun zaman, sana gelen kimse bunun sebebi ile<br />

sana bağlanır ve sana hizmet eder." dedi. Hocamın söylediği gibi oldu. Kiminle<br />

karşılaştıysam, bana hizmette bulundu. Bir gün Bağdât'a gittim ve bâzı yerlere uğradım.<br />

Orada bulunan herkes, bana hizmet etmek için yarıştılar. Bir gün beni bir yere dâvet ettiler.<br />

Orada bir Türk ayağa kalkarak; "Arkadaşlar, ben bu zâtın üzerindeki gibi hil'at görmedim."<br />

dedi. Ben de; "O, hocamın hediyesidir." deyince, oradakiler; "Allahü teâlânın ve onun<br />

gibilerin bereketi, bizlerin üzerine olsun." dediler."<br />

İsmâil bin Sâlim şöyle anlatır: "Bizim bir mikdar koyunumuz vardı. Koyunlarımızı, bir çoban<br />

her sabah otlatmaya götürür, akşamları geri getirirdi. Bir gün yine koyunları otlatmak için<br />

götürdü. Fakat akşam olunca koyunları getirmedi. Merak içinde kaldık. Doğruca İbn-i<br />

Kavvâm'a gittim. Beni görünce, daha bir şey demeden: "Koyunların mı kayboldu?" diye<br />

sordu. Ben de; "Evet!" dedim. Bunun üzerine; "Senin koyunlarını on iki kişi aldı. Sizin<br />

çobanı falan yerde bağladılar. Şimdi onlar falan yerde uyuyorlar. Çünkü, Allahü teâlâya<br />

onlara derin bir uyku vermesi için duâ ettim. Koyunlarınızdan biri de yavruladı, şu anda<br />

yavrusunu emziriyor." dedi. Hemen İbn-i Kavvâm'ın dediği yere gittik. Her şeyin, anlattığı<br />

gibi olduğunu gördük."<br />

Feleküddîn bin Huzeyme şöyle anlatır: "Bağdât'ın düşman eline geçtiği sene, ben<br />

Şam'daydım. Âilem ise Bağdât'ta kalmıştı. Onların durumlarını çok merak ettiğim için,<br />

Bağdât'a gitmek üzere yola çıktım. Bâlis'den geçerken, İbn-i Kavvâm hazretlerini ziyâret<br />

ettim ve durumu ona anlattım. Bana; "Senin hanımın ve çocuklarının hepsi sağdır. Fakat<br />

kardeşin öldürülmüştür. Hanımına bir kimse hizmet ediyor. Onun eşkali şöyle şöyledir.<br />

Hanımın falan sokak üzerinde, bahçesinde ağaçlar olan bir evdedir." dedi. Ben bunları<br />

işitince, rahatladım ve yola çıktım. Bağdât'a girince, hiç kimseye sormadan doğruca İbn-i<br />

Kavvâm'ın târif ettiği yere gittim. Gerçekten söylediği gibi, hanımımın bulunduğu evin<br />

bahçesinde çeşitli ağaçlar vardı."<br />

İmâm Muhyiddîn bin Nehhâs anlatır: Bir zamanlar, Ebû Bekr bin Kavvâm, Türey'den köyüne<br />

gider gelirdi. Köyde küçük bir mescid vardı. O mescidde okunan ezânı ve ikâmeti kimse<br />

işitmezdi. Ben, evde kendi kendime; "Köyün güneyine bir câmi yaptırayım." diye düşündüm.<br />

Mescide gidince, İbn-i Kavvâm'ın yanına oturdum. Birden İbn-i Kavvâm bana dönerek; "Yâ<br />

Muhyiddîn! Sen neden büyük bir câmi yapmıyorsun?" diye sordu. Ben de; "Efendim! Ben<br />

böyle bir şey yapmayı düşünüyorum." dedim. O da bana; "Câmiyi binâ etmek istediğin yeri<br />

bana göstermeden câmiyi yapma." dedi.<br />

Birlikte câmi yaptırmak istediğim yere gittik. Orada biraz durduktan sonra bana dönerek;<br />

"Burada bir ev varmış, o ev yıkılmış ve içindekiler toprağa gark olmuştur." dedi. Bunun<br />

üzerine, oraya câmi yapmaktan vaz geçtim. Bir süre sonra, başka bir iş için orayı eştim.<br />

Gerçekten bir ev enkâzı çıktı. İçinde, toplu hâlde ölüler vardı.<br />

Ali bin Saîd Zûreyzir şöyle anlatır: Ebû Bekr bin Kavvâm'dan ilim öğrenmeye başladığım<br />

zaman çok gençtim. Bir gün Kudüs'e gitmek istedim. Hocam Ebû Bekr'den izin istedim,<br />

vermedi. Sonra; "Evlâdım! Çok gençsin, başına bir şey gelebilir." dediyse de, ben çok ısrar<br />

edince, izin verdiler. Giderken de bana; "Benim himmetim senin üzerinedir. Seni demir kafes

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!