22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Tâcüddîn-i İskenderî adlarıyla meşhûr olmuştur. Mâlikî mezhebi âlimlerinin ve Şâzilî<br />

tarîkatının büyüklerindendir. 1309 (H. 709) senesinde Mısır'da vefât etti. Kabri, Karâfe<br />

Kabristanındadır.<br />

İbn-i Atâullah hazretleri, Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî ile Yâkût-i Arşî'den ilim öğrenip feyz ve<br />

bereketlerinden istifâde etti. Tasavvufta Ebü'l-Abbâs Mürsî hazretlerinin sohbetlerinde<br />

kemâle erdi. Tefsîr, hadîs, fıkıh, nahiv, usûl ve benzeri ilimlerde söz sâhibi olan âlimlerden<br />

oldu. Kâhire'de yerleşerek, insanların doğru yola gelmesine, Cehennem'den kurtulmasına<br />

vesîle olmak için çok çalıştı. Allahü teâlânın emirlerini bildirmek ve yasaklarından<br />

sakındırmak için, insanlara devamlı vâz ve nasîhat ederdi. Zamânını, öğrendiği bütün zâhirî<br />

ilimleri ve Allahü teâlâyı tanımak için lüzumlu olan mârifet bilgilerini insanlara öğretmekle<br />

geçirirdi.<br />

Haramlardan şiddetle kaçar, şüpheli korkusuyla mübahların bile fazlasını terk eder, dünyâ<br />

malına hiç meyletmezdi.<br />

En meşhûr talebesi Ebü'l-Hasan-ı Sübkî'dir. Hikem-i Atâiyye, Letâif-ül-Minen kitapları ile<br />

İbn-i Teymiyye'ye yazdığı reddiye çok meşhûrdur.<br />

İbn-i Hümâm, kabrini ziyâret edip, Hûd sûresini okudu: "Bir kısmı şakî bir kısmı saîddir."<br />

meâlindeki âyete gelince, kabirden kendisine yüksek sesle: "Ey Kemâl, bizde şakî yoktur."<br />

sesini duydu. Bunun üzerine vefât ettiğinde burada defnolunmağı vasiyet etti.<br />

Abdülvehhâb-ı Şa'rânî, İbn-i Atâullah için; "Onun kıymetli sözlerinden daha mânâlı bir söz<br />

işitmedim. Kendi görüşünde olmayanlar bile, onun söylediklerinde bir hatâ ve kusûr<br />

bulamazlardı. Allahü teâlâ ondan râzı olsun." derdi.<br />

Buyurdu ki:<br />

"İki işten, nefsine ağır geleni yap! Çünkü, hak olan iş, nefse ağır gelir. Vâcibleri yapmakta<br />

gevşek davranıp, nâfile hayrâtı yapmaya çalışmak, nefsin isteklerine uymak<br />

alâmetlerindendir."<br />

"Allahü teâlâ, her uzva vefâyı lâzım kıldı. Kalbin vefâsı; dünyâ ile meşgûl olmaması, hîle ve<br />

hased yapmamasıdır. Dilin vefâsı; gıybet etmemesi, yalan söylememesi, lüzumsuz boş şeyler<br />

konuşmamasıdır. Âzâların vefâsı; günah olan yerlere gitmemesi, müslüman kardeşine eziyet<br />

etmemesidir."<br />

"Büyüklük, Allahü teâlâya mahsustur. İnsan, benliğini, küçüklük ve aşağılık toprağına<br />

gömmelidir. Çünkü gömülmeden bitenin, doğması ve büyümesi düşünülemez."<br />

"Gönlünde günahlar ve dünyâ sevgisi olanın, kalbi nasıl parlar? Yahut, nefsi emmârenin<br />

arzularına göre hareket eden, Allahü teâlânın rızâsını nasıl kazanır? Gaflet ve günahlardan<br />

temizlenmeden, Allahü teâlânın huzûruna girmeyi nasıl ister? Çirkin işlerinden tövbe<br />

etmeyen, ince sırları anlamayı nasıl umar?"<br />

"Her fırsat ve boş zamanlarda amel yapıp tâat üzere olmak, seni, nefsin hîlelerinden<br />

alıkoyar."<br />

"Her günah, dalgınlık ve şehvetin aslı, nefsini beğenmektir. Her tâat uyanıklık ve iffetin<br />

esası, nefsini beğenmemektir."<br />

"Kendinde bulunan gizli ayıbları araştırman, bilmediğin gâip şeyleri araştırmandan daha<br />

iyidir."<br />

"Allahü teâlâ, bâzılarını kendi hizmetinde bulundurur. Bâzılarına kendi muhabbetini verir.<br />

Her ikisine de imdâd-ı ilâhî gelmiştir. Bunlar, Rabbinin ihsânıdır. İsrâ sûresi 20. âyet-i<br />

kerîmesinde meâlen; "Rabbinin ihsânı, hiç kimseden men edilmiş değildir." buyruldu.<br />

"Her sorulana cevap verenin, açıkça görülen her şeyi yorumlayanın, karşısındakilerin hâlini

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!