22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Molla Zeyrek olduğu halde ilmî konularda münâzara yaparak ilerliyordu. Vezir Mahmûd<br />

Paşa, Hocazâde'yi görünce; "Hoş geldin. Ben de seni Pâdişâha anlatmıştım. Gel hemen<br />

onunla görüş." diyerek önüne düşüp Pâdişâhın yanına yaklaştılar. Hocazâde hükümdârı<br />

selâmlayıp elini öptü. Mahmûd Paşa onun Hocazâde olduğunu bildirerek ilmini övdü.<br />

Hocazâde bundan sonra Molla Seyyid Ali'nin yanında at sürerek sohbete katıldı. Zaman<br />

zaman en ince meselelerde görüşlerini açıklayıp ilimdeki üstünlüğünü ortaya koydu. Bir<br />

müddet sonra Seyyid Ali ve MollaZeyrek Pâdişâhın yanından ayrıldılar. Hocazâde ise uzun<br />

bir süre Pâdişâhla yan yana sohbete devâm etti. Bu sohbet dolayısı ile Molla Seyyid Ali ve<br />

Molla Zeyrek'e Pâdişâhın ihsânları geldiği haldeHocazâde'ye bir pul bile verilmedi. Bu<br />

bakımdan Hocazâde gönlü kırık olarak üzüntü içerisine düştü. Onun hâline vâkıf olan<br />

talebesi, hakkında ileri geri konuşmaya ve hizmetini görmemeye başladı. Mola verildiği bir<br />

gün Hocazâde atını kendisi timar ettikten sonra bir ağacın gölgesinde dinlenmekteydi. O<br />

sırada dergâh-ı âlî kapıcılarından üç kapıcının, Hocazâde'nin çadırı nerededir? diye sorarak<br />

geldiklerini gördü. Kimileri Hocazâde şu ağaç altında oturan eski giysili kişidir diye mollayı<br />

işâret ediyorlardı. Ancak kapıcılar onun da herkes gibi bir çadır ve çardağı olacağını<br />

düşünerek bu söze îtibâr etmediler. Hattâ birkaç kişiyi bizimle alay etme, aradığımız kimseyi<br />

âlemlere gölge olan Pâdişâh istiyor, diyerek azarladılar. Ancak her kime sordularsa, hep orası<br />

gösterilince, mecburen Molla'nın yanına gelip selâm verdiler. "Hocazâde siz misiniz?" diye<br />

sordular. Evet cevâbını alınca, hürmetle eğilip elini öptüler ve Devletlü Pâdişâha hoca<br />

oldunuz deyip tebrik ettiler. Hocazâde onların sözlerini, davranışlarını alaya yorarak önce<br />

inanmadı. Fakat o sırada Pâdişâh konakçılarının hızla gelip büyük bir çadır kurduklarını<br />

gördü. Ayrıca birkaç at ve katır, binek, yatak ve değerli giysiler ile on bin akçe para da<br />

getirdiklerini öğrenince şüphesi kalmadı. Onlar cins atlardan birini hemen koşumlarla donatıp<br />

yanına getirdiler ve buyurun yüce Pâdişâh sizi bekler dediler.<br />

İş böyle gelişince, Hocazâde o bin türlü naz ve saygısızca davranan uykucu talebenin yanına<br />

vardı ve uyandırmak istedi. Fakat o eski huysuzluğu ile sözünü sakınmayıp; "Bir parça<br />

istirahata bırakmaz mısın?" diye bağırdı.Talebe, bin bir ısrardan sonra gözünü açtı ve büyük<br />

bir devlete erişmiş olan Molla'nın hemen ayaklarına kapanıp özürler dilemeye başladı.<br />

Hocazâde onu teselli ederek Pâdişâhın ihsânından ona olan borcunu fazlasıyla ödedi ve gönül<br />

rahatlığı ile pâdişâhın mutlu katına varıp elini öptü. Pâdişâh, Hocazâde'den sarfla ilgili İzzî<br />

adlı eseri okudu. Zaman geçtikçe Hocazâde'nin Pâdişah katında değeri gittikçe arttı. Bu<br />

durum bâzı kimselerin hasedine yol açtı. Hattâ Fâtih Sultan MehmedHan Edirne'de<br />

bulunduğu sırada, Vezir Mahmûd Paşa, Hocazâde'nin kazasker olmak istediğini Sultana<br />

bildirdi. Sultan da; "Bizi sohbetinden mahrûm etmek mi istiyor?" diyerek üzüldü. Ancak,<br />

daha sonra onu Edirne'ye kazasker tâyin etti.<br />

Hocazâde'nin babasına, oğlunun kazasker olduğu haberi ulaşınca önce inanmadı. Daha sonra<br />

haber yaygınlaşınca inandı. Diğer oğullarıyla birlikte oğlunu ziyâret etmek için, Bursa'dan<br />

Edirne'ye gitmek üzere yola çıktı. Babasının gelmekte olduğu haberini duyan Hocazâde,<br />

babasını âlimlerden ve Edirne eşrâfından bir toplulukla karşıladı. Baba-oğul kucaklaştılar.<br />

Babası Hocazâde'den özür dileyip eski kusurlarının affını isteyince; "Olsun, siz öyle<br />

yapmasaydınız, biz böyle olmazdık." diyerek, babasına güzel muâmelede bulundu. Babası<br />

için çok güzel bir ziyâfet hazırladı. Ziyâfet sofrasına babasıyla berâber oturdu. Diğer ileri<br />

gelenler ve âlimler rütbelerine göre oturunca, kardeşlerine sofrada yer kalmayıp, fakirlik ve<br />

ihtiyaç hâlinde olmadıkları halde, hizmetçilerle birlikte ayakta kaldılar. Bu vesîleyle, ilim<br />

ehline verilen önem ortaya çıktı. Molla bu hâli görünce, Velî Şemseddîn'in sözlerini<br />

hatırladı.Cenâb-ı Hakk'a şükretti.<br />

Hocazâde bir müddet sonra Fâtih Sultan Mehmed tarafından Bursa Sultaniye Medresesine,<br />

daha sonra da İstanbul'daki Sahn-ı Semân Medresesine müderris tâyin edildi. İstanbul'da<br />

Fâtih Sultan Mehmed'in emriyle Tehâfüt-ül-Felâsife adlı eseri yazdı. Sonra Edirne kâdılığı<br />

ve İstanbul müftîliği yaptı. İznik müftîliğine ve müderrisliğine tâyin edildi. Fâtih

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!